HABER: EDDA SÖNMEZ - KAMERA: MEHMET ÇALPAR 

(İSTANBUL) - Alibeyköy'de, özel bir lisenin müdürü İbrahim Oktugan’ın, 5 ay önce disiplin cezasıyla okuldan uzaklaştırılmış 2006 Bağdat doğumlu öğrenci Y.K.'nın silahlı saldırısıyla hayatını kaybetmesinin ardından eğitim sendikaları eylem kararı aldı, öğretmenler bugün iş bıraktı. Eğitim-İş İstanbul Şubeleri ve Hürriyetçi Eğitim Sen, İstanbul İl Milli Eğitim Müdürlüğü önünde ortak basın açıklaması yaptı. Meslektaşlarının öldürülmesini protesto eden eğitim emekçileri, eğitimde şiddete karşı önlem alınmasını istedi. Öğretmenler tepkilerini, "Şiddetin, cinayetin tek bir faili olmadığını hepimiz çok çok iyi biliyoruz. Cinayetin arkasındaki zihniyet, bizleri ötekileştiren, her fırsatta tehdit ederek hedef haline getiren, mesleğimizin itibarını ayaklar altına alanlardır. Ahlak bekçiliğine soyunan Radyo Televizyon Üst Kurulu'nun, toplumsal şiddeti başlıca gündemi haline getirip, mafya ve suç temalı TV yapımlarını daha sık denetlemesi sağlanmalıdır. Okulda şiddeti önlemek için daha kaç eğitim emekçisinin can vermesi gerekiyor?" sözleriyle dile getirdi.

 Öğretmenlere yönelik artan şiddete tepki göstermek için bazı öğretmenler bugün iş bıraktı. İl Milli Eğitim Müdürlüğü önünde bir araya gelen yüzlerce eğitimci, "Kınamayı bırakın yasamızı çıkarın", "Eğitimde şiddete dur de" sloganları attı. Eğitim -İş İstanbul Şubeleri ve Hürriyetçi Eğitim Sen birlikte ortak basın açıklaması yaptı. Tepkilerini taleplerini dile getiren öğretmenler, okullarda güvenlik önlemlerinin yeniden gözden geçirilmesini ve eğitimcilere karşı işlenen suçlara daha caydırıcı cezalar verilmesini istedi. Ortak basın açıklamasını grup adına Birleşik Kamu İş İstanbul Başkanı - Eğitim İş İstanbul 4 Nolu Şube Başkanı Alkoç Turan Başgönül okudu. Başgönül şunları söyledi:

"MEB’İN EĞİTİMDE YAŞANAN SORUNLARA ÇÖZÜM ÜRETMEK YERİNE BUGÜN YAŞANANLARA ADETA BİR ZEMİN OLUŞTURMUŞTUR"

Erdoğan: “Mevcut Anayasa'nın yeni Türkiye'yi taşıması mümkün değildir” Erdoğan: “Mevcut Anayasa'nın yeni Türkiye'yi taşıması mümkün değildir”

"Milli Eğitim Bakanlığı ve siyasi iktidarın eğitim emekçilerine yönelik söylem ve yaklaşımları ile Öğretmenlik Meslek Kanunu üzerinden emeğimizin değersizleştirildiği, mesleğimizin itibarsızlaştırdığı koşullarda, savaşlarda bile hedef alınmayan eğitim emekçileri, ne acıdır ki okullarda şiddetin hedefi olmaya devam etmektedir. Önceki gün, ömrünün büyük bölümünü, eğitime ve öğrencilerine adamış olan bir meslektaşımızı hayattan ve öğrencilerinden koparan sebep, ne basit bir öfke krizi ne failin öğrenci oluşu ne de failin uyruğu ile ilgilidir. Bugüne kadar, eğitimden sorumlu olanların yaptıkları açıklamalarda eğitimde yaşanan olumsuzlukların sorumlusu olarak öğretmenleri göstermesi, CİMER uygulamasının bizlere karşı bir sopaya dönüştürülmesi, MEB’in eğitimde yaşanan sorunlara çözüm üretmek yerine öğretmenleri ve idarecileri veli ve öğrenci karşısında tek muhatap olarak bırakması, bugün yaşananlara adeta bir zemin oluşturmuştur.

"KAÇ EĞİTİM EMEKÇİSİNİN DAHA CAN VERMESİ GEREKİYOR?"

Bu ülkede, bir okulda öğretmen öldürüldü ve söz bitti. Şiddetin, cinayetin tek bir faili olmadığını hepimiz çok çok iyi biliyoruz. Cinayetin arkasındaki zihniyet, bizleri ötekileştiren, her fırsatta tehdit ederek hedef haline getiren, mesleğimizin itibarını ayaklar altına alanlardır. Bir toplumun uygarlık düzeyi, öğretmene verdiği değerle ölçülür. Öğretmenler, toplumun temel taşlarını döşeyen, gelecek nesilleri yetiştiren ve aydınlık bir geleceğe rehberlik eden mimarlardır. Öğretmene yapılan her saldırı, tüm topluma ve ülkenin geleceğine yapılmış bir saldırıdır. Unutmayalım ki, eğitimsiz bir toplum, karanlığa mahkumdur. Buradan Milli Eğitim Bakanı’na soruyoruz; okulda şiddeti önlemek için daha kaç eğitim emekçisinin can vermesi gerekiyor? İktidarın ve Milli Eğitim Bakanlığı’nın plansızlığı nedeniyle okullarımız güvenlik açısından ciddi risk altındadır. Okullarımızdaki güvenlik açığının faturasını canımızla mı ödeyeceğiz? Buradan bir kez daha altını çiziyoruz. Her suç gibi, bu suçun da azmettiricileri olduğunu biliyor ve onları çok iyi tanıyoruz.

"MİLLİ EĞİTİM BAKANLIĞINI ACİLEN HAREKETE GEÇMEYE VE ÖNLEM ALMAYA ÇAĞIRIYORUZ"

Daha önce defalarca yaşadığımız cinayetler gibi bu son bu cinayetin de azmettiricileri; öğretmenler çalışmıyor, öğretmenler yatıyor gibi yanlış bir algıyı toplumda yaymaya çalışanlardır. Bizleri bugün okullarımızda açık hedef haline getirenler; liyakatsiz şekilde atandıkları koltukları bir hükümdarlık alanı gibi kullananlar, her fırsatta bizleri aşağılamaya çalışan mülki amirlerdir. Öğretmenliğin aynı zamanda, bir uzmanlık mesleği olduğunu görmezden gelenlerdir. Okullarda şiddeti körükleyenler; eğitime dair eleştiri ve önerilerimize, yıllardır kulak tıkamakta ısrar edenlerdir. Bizleri hedef haline getirenler; her fırsatta emeğimizi küçümseyenler, mesleğimizi itibarsızlaştıranlardır. Bugün, eğitim emekçilerinin canlarından endişe ederek okula gidiyor olması, tamamen bunların eseridir. Bunun için atılması gereken ilk adım bu zihniyetin kökten değişmesi gerçeğidir. Okullardaki şiddetin arkasındaki nedenler ortaya çıkarılmalı, eğitim emekçilerinin can güvenliği sağlanmalıdır. Okulda şiddetin son bulması için Milli Eğitim Bakanlığı’nı acilen harekete geçmeye ve önlem almaya çağırıyoruz.

"BİR AN ÖNCE EĞİTİMDE ŞİDDET YASASI ÇIKARILMALIDIR"

Okullarda yaşanan şiddet olaylarındaki korkutucu tırmanışı engellemek için bir an önce eğitimde şiddet yasası çıkarılmalıdır. Eğitim kurumlarının tümünde, şiddetle mücadele etmek için alınması gereken somut önlemleri, ne yapılacağını ve nasıl önleneceğini gösteren bir eylem planı hazırlanmalıdır. Failler toplumun vicdanını rahatlatacak ve yeni olaylar açısından caydırıcı olacak şekilde cezalandırılmalıdır. Özel ya da devlet okulu fark etmeksizin, derhal tüm okulların güvenliği sağlanmalıdır. Ahlak bekçiliğine soyunan Radyo Televizyon Üst Kurulunun, toplumsal şiddeti başlıca gündemi haline getirip, mafya ve suç temalı TV yapımlarını daha sık denetlemesi sağlanmalıdır. İçine bin bir tane gereksiz ve hatta zararlı içeriklerle doldurulan müfredat yerine, şiddetin çağ dışı ve yanlış olduğunu öğreten, toplumsal yaşam dersleri içeren, öğretim programları hazırlanmalıdır.

"CAN GÜVENLİĞİMİZİN OLMADIĞI BİR EĞİTİM SİSTEMİNİ KABUL ETMİYORUZ"

Şu an İstanbul'da ve Türkiye geneli okullarda, maalesef kadrolu güvenlik elemanı yoktur. Okullarda güvenlikten sorumlu olarak çalışanlar, okul aile birliği tarafından maaşı ödenen personellerdir. Maalesef acı gerçektir ki, İstanbul'da yüzlerce okulda güvenlik personeli ve yardımcı personel bulunmamaktadır. Bizler, eğitim emekçileri olarak, bizzat biliyoruz ki bazı velilerimiz gönüllü olarak bu görevi yapmaktadır. Hemen, derhal, zaman kaybetmeksizin, böyle bir olayın bir daha tekrarlanmaması için, pazartesi gününden itibaren, okullarımızın güvenlik probleminin çözülmesi ve okullarımızın güvenliğinin temini noktasında ivedilikle gerekli tedbirlerin alınması gerekmektedir. İbrahim öğretmenimizin hayatını kaybetmesi sonrası okullarda hiçbirimizin artık can güvenliği yoktur. Hepimiz her an öldürülme tehlikesi ile eğitim öğretime devam etmek zorunda kalacağız. Kendimizin ve öğrencilerimizin canından endişe ederek okula gitmek istemiyor, can güvenliğimizin olmadığı bir eğitim sistemini kabul etmiyoruz"

ÖZEL SEKTÖR ÖĞRETMENLERİ SENDİKASI BEYAZIT'TA TEPKİ GÖSTERDİ

İbrahim Oktugan'ın öldürüldüğü okulun önünde dün açıklama yapan Özel Sektör Öğretmenleri Sendikası da bugün çok sayıda ilde eylem yaptı. İstanbul'da Beyazıt Meydanı'nda açıklama yapan öğretmenler can güvenliklerinin sağlanmasını istedi. Özel okullarda iş bırakma eylemine katılamayan bazı öğretmenler ise yöneticilerin 'Cinayete biz de üzüldük ama veliler niye ders yok diye tepki gösterir' dediğini aktararak bu tutumdan yakındı.

Kaynak: anka