Yerel

Samandağ Eğitim Sen: Yok Saylmanın 3. Yılı…

Samandağ Eğitim Sen, 6 Şubat depreminin yıl dönümünde açıklama yaptı.

Samandağ Eğitim Sen: Yok Saylmanın 3. Yılı…

Samandağ Eğitim Sen, 6 Şubat depreminin yıl dönümünde açıklama yaptı.
Yapılan açıklamada “Ya kabullenme ve biat, ya sorununu sahiplenme ve hesap!
6 Şubat 2023: Ölümün kapımıza dayandığı ve en kıymetlilerimizi bizden kopardığı ne ilk gün ne de son gün. Fakat bu kadarına hazır olmadığımız ve olamayacağımız bir gün.
Aradan tam iki yıl geçti. Geriye dönüp baktığımızda, insanın özne kılındığı, yaşamın kutsal sayıldığı ve her şeyden esirgendiği bir coğrafya adına bir arpa boyu yol alabilmiş değiliz.
Evet yol alamayan biziz. Ve dolayısı ile olanın ve olacak olanın birincil sorumlusu.
Bunu anlık bir öfkenin bir yansıması olarak ifade etmiyoruz. Bunu içe kapanmanın bir tezahürü olarak da söylemiyoruz. Aksine bunu bize söyleten şey tarihin akışının türümüzün hayatına izdüşümüdür ve der ki; kaderlerini kendi ellerine almayı beceremeyen, özne oluşunu emeğinin gücü ile örtüştürüp temel kılamayan, bunca çok ve güçlü oluşlarına rağmen son sözü söyleme cesaretini gösteremeyen toplumlar, genetik olarak kendilerinde var olan bu erdemleri yaşamlarının temel kılavuzu yapana kadar huzur yüzü göremezler.
Çünkü böylesi toplumların tüm bunları talep ettikleri düzen, hiçbir zaman yalan söylemedi aslında, esas olanın küçük bir azınlığın huzuru için milyonların feda edilebileceği gerçeği konusunda ve etti, ediyor da.
Çünkü böylesi toplumların tüm bunlarla görevlendirip yetkilendirdiğini sandığı düzenin kitabında halk, hak, adalet, doğa, yaşam, akıl, bilim sadece kendi dar gruplarının hizmetine amade olduğu oranda yaşamsal ve var…Ötesinin hükmü yok.
Çünkü varoluş gerekçeleri ve koşulları bunun dışında bir seçenek sunmuyor: Sömürü, sömürü, sömürü… Hem de en kıymetli olan yaşamı- yaşamları yok etme pahasına.
6 Şubat 2023'te coğrafyamızda olan budur. Öncesinde Marmara'da olan budur, sonrasında ve istisnasız bu düzenin hükmünün doğrudan veya dolaylı sürdüğü her yerde olacak olan budur. Çünkü bu coğrafyalarda insan kanı, hele hele emekçi ise, sudan ucuz…
İnsanlık tarihinin hiçbir aşamasında, varoluşunu hastalık ( sorun yaratma üzerine) kurgulamış bir sistemin o hastalığın dermanı olabildiğine dair tek bir veri kayda geçmemiştir. 
Sorunu yaratan, yarattığı sorunu çözme mükellefiyetini kendinde görse zaten o sorunu yaratmaktan imtina ederdi. Oysa bir düzenin, varlığını bu, kesintisiz olarak yarattığı sorunlara bağlamış ise, sürekli sorun yaratmak dışında ne bir tercihi ne de bir seçeneği olur. Bu da bizi zorunlu olarak bir yol ayırımına getirir: Ya kabullenme ve biat ya da sorununu sahiplenme ve hesap…
BUNUN DIŞINDA KALAN HER ŞEY, BİZİM İÇİN NE KADAR ACI OLSA DA, DÜZENİN SAHİPLERİ İÇİN SADECE BİRER  VERİDEN İBARETTİR.
Belki de hafızamızda yer aldığı halde pratikte hayat bulduramadığımız sloganları ete kemiğe bürüme zamanıdır.
Kurtuluş Yok Tek Başına Ya Hep Beraber Ya Hiç Birimiz!,
Gücümüz Birliğimizden Gelir!,
Susma Sustukça Sıra Sana Gelecek! gibi…
Temenni ederiz ki bir daha halk olarak böyle bir acı ile sınanmayız ve temenni ederiz ki yan yana ve yolun sonuna kadar durmayı ve yürümeyi bilerek tarifsiz acılarımızın hesabını hep birlikte sorarız.
Hesap Soramaz İsek:
*Yeni depremlerle ve yalnızlıktan
*Asbest ile ve kanserden
*Hava kirliliği ile ve hastalıklardan
*Yokluk, yoksulluk ile ve açlıktan
*Güvenliksiz iş ile ve cinayetlerden
* Emperyalist emeller ile ve savaşlardan, iç savaşlardan
* Rant ile ve yangınlardan
*Faşizm ile ve katliamlardan
*Cehalet ile ve intihardan
Ve nice sebep ile nicesinden ölmeye devam edeceğiz. HEM DE TEKER TEKER…
Oysa o kadar  haklı ve o kadar çokuz ki, bir araya gelebilmeyi bir becerebilsek…
Yitirdiklerimizin ruhları şad olsun. Anıları inancımızda, umudumuzda ve haklı kavgamızda yaşayacak. 06.02.2025” ifadelerine yer verildi. 
Foto-Haber: Neslihan Sağaltıcı