MEHMET REBİİ ÖZDEMİR

Samsun Kadın Dayanışması, Samsun İlkadım’da '25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü' nedeniyle dün basın açıklaması yaptı. Açıklamada, "Kadınlar ve çocuklar erkek devlet şiddetinin altında her geçen gün ağır bedeller ödüyor. Evde, işte, okulda, sokakta, sosyal medyada, dijital platformlarda erkek şiddetine maruz bırakılıyoruz. Erkek şiddetine dair veriler iktidarlar tarafından açıklanmıyor. Şiddet vakalarının üstü örtülmeye çalışılıyor. 2022 yılında erkek şiddeti 334 kadını öldürdü" denildi.

'25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü' nedeniyle Samsun Kadın Dayanışması, dün akşam Bulvar AVM girişi önünde açıklama yaptı. Açıklama Dayanışma adına Esra Marta, Emel Çakır, Eda Efil, Dilan Taşdelen ve Burcu Kavalcı tarafından bölümler halinde okundu. Açıklama şöyle:

“Bu yıl başta Gazze olmak üzere Ortadoğu ve dünyada savaşların sebep olduğu yıkımlar, dokuz ay önce, 6 Şubat depreminde enkaz altında kalan iktidarın yeni yıkımlara yol açacak özelleştirme politikaları, kadın düşmanlığını meclise taşıyan kadın düşmanı koalisyonlar, hukuk sisteminin çöktüğünün teyidi bir yargı krizinin yanında büyük bir ekonomik krizle girdiğimiz bu 25 Kasım’da biz kadınlar; erkek devlet şiddetine, yoksulluğa, emek düşmanlığına, savaşlara karşı barışı, hayatlarımızı ve haklarımızı savunuyoruz şiarını yükseltiyoruz. Erkek egemen siyasetin politikaları, kapitalizmin, milliyetçi ve tekçi ideolojilerin saldırılarına hizmet ederken eşitsizlikleri yeniden üretmeye devam etmekte ve erkek devlet şiddetini meşrulaştırmaktadır. Bu nedenle kadınlar olarak erkek devlet şiddetine karşı her alanda yürüttüğümüz mücadeleyi emek, barış ve demokrasi mücadelesinden ayrı düşünmüyoruz. Kadınlar ve çocuklar erkek devlet şiddetinin altında her geçen gün ağır bedeller ödüyor. Evde, işte, okulda, sokakta, sosyal medyada, dijital platformlarda erkek şiddetine maruz bırakılıyoruz. Erkek şiddetine dair veriler iktidarlar tarafından açıklanmıyor. Şiddet vakalarının üstü örtülmeye çalışılıyor. 2022 yılında erkek şiddeti 334 kadını öldürdü. Sadece 2022 verilerine baktığımızda bile şiddetin hedefi haline gelen kadınların sayısının arttığını görüyoruz.

"DEPREMİN İLK GÜNÜNDEN İTİBAREN KADINLAR PLANSIZLIK NEDENİYLE BARINMA ISINMA VE HİJYEN SORUNU YAŞIYOR"

LGBTİ artı örgütlerinden gelen raporlar nefret söyleminin de her geçen gün arttığını gösteriyor. İktidar ve iktidar yöneticileri tarafından hedef alınan LGBTİ artılar bu nefret söylemleri sebebi ile her gün ötekileştiriliyor ve ölümle karşı karşıya bırakılıyor. Aynı zamanda bu nefret söylemleri transların en temel sağlık hizmetlerine erişememelerine, güvenceli bir iş ve barınacak bir yer bulamamalarına hatta ölümlerine yol açıyor. AKP-MHP iktidarı ise sorun çözmek yerine kadın düşmanı siyasetine ve nefret söylemlerine yenilerini eklemeye devam etmektedir. Baskı mekanizmalarını tümüyle seferber ederek kadın kazanımlarını zayıflatmaya, kadınları eve mahkûm etmeye ve kamusal alanda iradesizleştirmeye dönük politikalarına hız veriyor.

6 Şubat’ta Maraş’ta meydana gelen ve en az 11 kent ile Suriye’yi etkileyen depremlerin üzerinden 9 ay geçti. Kadınlar ilk günden beri koordinasyonsuzluk ve plansızlık nedeniyle barınma, ısınma ve hijyen sorunlarıyla karşı karşıya bırakıldı. İktidar ise depremi bir felaket değil Allah’ın bir lütfu diyerek üzerine düşen her türlü sorumluluktan kaçtı. Mevcut afet müdahale eylem planında kadının adı dahi geçmiyor, devletin kadınların ve LGBTİ artıların ihtiyaçlarına göre tasarlanmış toplumsal cinsiyete duyarlı bir müdahale stratejisi yok. Kurulan çadır kentlerde yeterli ışıklandırma olmadığı için kadınlar çocuklarını akşamları tuvalete götürürken dahi kendilerini güvende hissetmiyor. Temiz suya, sabuna erişimin kısıtlı olduğu, tuvaletlerin temizlenemediği bu ortamda kadınların özellikle regl dönemlerinde sağlıklarının tehlikeye de girdiğini biliyoruz. Erkek egemen devletlerin çıkardığı savaşlar yüzünden kadınlar ya ölüme terk edilmekte yada göçe zorlanmaktadır. AKP- MHP iktidarı ülke içerisinde milliyetçilik naraları atarken göçmen kadınları hedef gösteriyor ve güvencesiz bırakıyor. Her yerde karşımıza çıkan erkek egemen devlete karşı kadın mücadelemiz ve dayanışmamızdan vazgeçmiyoruz.

Karma eğitimi hedef alan AKP- MHP iktidarı yoksullukla mecbur edildiğimiz KYK yurtlarında giriş çıkışlarımızı denetlemeye özen gösterdiği kadar güvenceli ve sağlıklı bir barınma hakkı sunsaydı bugün Zeren Ertaş ve diğer kadın arkadaşlarımız aramızda olacaklardı. Biz genç kadınlar özgür ve demokratik bir yaşamı inşa etmekten asla vazgeçmeyeceğiz. Ücretsiz kreş imkanına erişilemezken çocuklar ve kadınlar için tek seçenek haline getirilen küçük yaşta çocukların ve kadınların istismar edildiği dini vakıf ve tarikat yapılarında karşımıza çıkan erkek devlet şiddetine göz yummayacağız. Yıllardır sürdürdüğümüz mücadeleyle elde ettiğimiz en önemli kazanımlarımızdan biri olan kadına yönelik şiddetin toplumsal cinsiyet eşitsizliğinden doğduğu yaklaşımı üzerine inşa edildiği için oldukça önemli olan İstanbul Sözleşmesi bir gecede feshedilmiştir. AKP bu yolla erkek şiddetini ve erkek egemen zihniyeti değiştirme yükümlülüğünü almayacağını açıktan duyurmuştur. Şimdi ise 6284 sayılı yasayı tartışmaya açarak eril yargının cezasızlık politikalarını meşrulaştırmaktadır. Tüm bunlara rağmen haklarımız ve hayatlarımız için İstanbul Sözleşmesi’nden vazgeçmeyeceğiz. Sözleşme yeniden yürürlüğe girene, gereği yerine getirilene ve 6284 sayılı yasa etkin bir biçimde uygulanana kadar mücadele etmeye devam edeceğiz.

"İKTİDAR GÜNDEMİNE KADIN İŞSİZLİĞİ VE YOKSULLUĞUNU ALMAMAKTADIR"

AKP/MHP iktidarının sermayeden, savaştan ve ranttan beslenen bütçe politikaları ile ekonomik kriz derinleşmektedir. Kadın emeğini güvencesizleştirecek politikalarına hız veren iktidar 2024 bütçesinde kadını güçlendirmeye sadece her yüz lirada 53 kuruş ayırmakta, gündemine ise kadın işsizliği ve yoksulluğunu almamaktadır. Tüm bunların yanında iktidar örgütlü kadın mücadelesini hedef alan baskı, gözaltı ve tutuklamaları hız kesmeden sürdürerek, anayasal haklarımızı, toplantı, gösteri ve yürüyüş hakkımızı engelleyerek de kadına yönelik şiddeti farklı biçimlerde sürdürmektedir. Açıkça kadınların hayatına kastederek erkek egemen sistemi tüm mekanizmaları ile korumaya kararlı olduğunu göstermektedir. İktidar, KHK’lar ile kadınları haksız ve hukuksuz işten çıkarmış hatta özgürlüklerini ellerinden almıştır. KHK ile ihraç edemediklerinde de mobbing, sürgün ve şiddetle görevden el çekmeye zorlamaktadır.  Ekonomik ve sosyal güvenceden yoksun bırakılmayı, yoksullaşmayı, bize dayatılan kimliklerle yaşamayı, güvencesiz- kayıt dışı çalıştırılarak sömürülmeyi, şiddet ve istismar tehdidi altında yaşamayı reddediyoruz. Biz kadınlar tüm bu sorunlara çözüm üretecek politikaların yapılmasını, kadına yönelik şiddetin tüm biçimleri ortadan kalkmasını istiyoruz. Ve kadınların eşitlik ve özgürlük sorunu çözülmeden siyasi, medeni, sosyal ve ekonomik haklara erişimden bahsedilemeyeceğinin altını özelikle çiziyoruz.  Varız! Diyoruz. Vardık ve hep var olacağız. Hayatlarımıza, haklarımıza ve emeğimize sahip çıkacağız.”

Kaynak: anka