MUSTAFA USTA
Sağlık ve Sosyal Hizmet Emeklileri Sendikası (SES) Sinop İl Temsilcisi Ayhan Çalık, sağlık sisteminde yaşanan sorunlarla ilgili "Bu sistem başlı başına zaten hasta yaratıyor. Hasta sayısının artmasını, hastalanma oranının yükselmesine sebep oluyor. Koruyucu sağlık hizmeti neredeyse yok olmuş durumda" dedi.
SES Sinop İl Temsilcisi Ayhan Çalık, sağlık sisteminde yaşanan sorunlarla ilgili açıklama yaptı. Çalık, şöyle konuştu:
"BU DURUMA DA BİZ ADIM ADIM GELDİK, BİR ANDA GELMEDİK"
"Bu sıkıntı aslında sadece bizim hastanemizde yaşanan bir sıkıntı değil. Türkiye’nin her tarafında bütün hastanelerde benzer sıkıntılar yaşanıyor. Bunun sebebi de sadece yerelle alakalı değil, bu sağlık sisteminin yıllardır kötü yönetilmesiyle alakalı bir sonuç. Bu duruma da biz adım adım geldik, bir anda gelmedik. Bu sistemin kötü yönetilmesinin sonucunu adım adım yaşayarak ne yazık ki, vatandaşlarımız şu an çok mağdur duruma düşürüldüler. Biz 2003 yılına kadar 1961 yılında yapılmış olan 224 sayılı sağlık hizmetlerinin sosyalleştirilmesi hakkındaki kanunla çalışıyorduk. Bu kanunun temelinde koruyucu sağlık hizmetleri vardı. Koruyucu sağlık hizmetlerinin de hedefi sağlıklı bireylerin hasta olmasına engel olmaktı. Bunu nasıl yapıyorduk? Bizim il merkezlerimizde ve ilçe merkezlerimizde ve köylerde sağlık ocaklarımız vardı ve bunlara bağlı sağlık evlerimiz vardı. Burada çalışan ekiplerimiz özellikle köy sağlık ocağında çalışan arkadaşlarımız birkaç köye de hizmet verirdi. Onlar periyodik olarak köy köy, mahalle mahalle, hane hane dolaşıp sağlık hizmetlerini insanların ayağına götürürdü. Gebe kalan kadın gebeliğinin ilk günlerinde tespit edilir, kontrollerine başlanır, aşılarına başlanırdı. Doğum yaptıktan sonra da bebek ilk günlerinde tespit edilir, kontrolleri yapılır, aşılarına başlanır ve takipleri yapılırdı.
"BU SİSTEM BAŞLI BAŞINA HASTA YARATIYOR"
Bunun yanında köy sağlık ocaklarında hizmetlisinden hekimine kadar bir ekip çalışırdı. Bu ekip bir köye gittiğinde insanlara sadece sağlık hizmeti vermez aynı zamanda köyün foseptik çukurundan tutun da atık çöplerine, içme suyuna, köy kahvelerinin, köy bakkallarının gıda kontrolüne kadar çevre sağlığı hizmeti de verilirdi. Bu şekilde sağlıklı bireylerin hasta olmasının önüne geçilirdi. Burada önemli bir nokta daha var. Aynı zamanda bu koruyucu sağlık hizmetleri çok ekonomik bir sistem. Hasta olmuş bir bireyin eski haline dönüştürülmesi için kullanılan maliyet sağlıklı bireyin hasta olmaması için kullanılan maliyetten çok daha yüksek. Koruyucu sağlık hizmetlerinin böyle bir avantajı da vardı. Biz bu halde çalışırken ben bu sistemde sağlık hizmeti üretmiş sağlık emekçisi olarak da anlatıyorum bunları. 2003 yılında bu sistemden vazgeçilerek sağlıkta dönüşüm programı adı altında farklı bir sisteme geçiş yapıldı. Bu sisteme geçiş yapılırken bütün sağlık ocaklarımız kapatıldı. Köylerde, ilçe merkezlerinde, il merkezlerinde görev yapan sağlık hizmetçilerimiz aile hekimliği sistemine geçirildi. Bunca ekibin, bunca emekle, çabayla insanların ayağına götürülmüş sağlık hizmeti bugün il ve ilçe merkezlerimizde birkaç aile hekimiyle götürülmeye çalışılıyor. Bunun da o kadar sağlıklı hizmet götürme şansının olmadığı ortada. Bu sistem başlı başına zaten hasta yaratıyor. Hasta sayısının artmasını, hastalanma oranının yükselmesine sebep oluyor. Koruyucu sağlık hizmeti neredeyse yok olmuş durumda.
"BÜTÜN SAĞLIK EMEKÇİLERİ MUTSUZ"
Bir de hastanelerimizde çalışan hekimler mutsuz. Bütün sağlık emekçileri mutsuz. Bizim ilimize gelen uzman hekimler öncelikle artık mecburi hizmetini tamamlayıp gitmenin hesabını yaparak geliyor. Devlet hastanesinde çalışmaktansa farklı alternatif yolları düşünmek zorunda bırakıldılar. Çünkü sağlık sisteminde çalışan uzman hekimler performans, ek ödeme, teşvik gibi emekliliğe yansımayan rakamlarla çalıştırılmak zorunda bırakılıyor. Bunun yanında sağlıkta şiddet aldı başını gitti. Başka bir sağlık sistemi mümkün tabi ki. İvedilikle koruyucu sağlık hizmetlerinin öncelendiği bir sağlık sistemine geçilmesi gerekiyor. Buna geçildikten sonra özellikle hekimlerin tekrar eski itibarına kazandırılması, insanca yaşamaya yetecek emekliye yansıyan temel ücret ödenerek çalıştıkları kurumlarda, yaşadıkları illerde bölgelerinde ve çok sevdikleri vatanlarının terk etmelerinin önüne geçilmesi gerekiyor."