ESRA NUR PERVAN
Trabzon Emek ve Demokrasi Platformu, 6 Şubatta 2023 tarihinde Kahramanmaraş merkezli depremlerde hayatını kaybeden vatandaşları andı. Trabzon Emek ve Demokrasi Platformu adına konuşan Muhammet İkinci, "Devletin bir anonim şirket gibi yönetilmesinin, iktidarın devleti adeta inşaat şirketlerine teslim etmesinin, denetimsizliğin, kamuya ve yatırımlara yeterince bütçe ayrılmamasının faturası 6 Şubat depremi ile başta hayatını kaybeden vatandaşlarımız olmak üzere halka, depremzedelere yıkılmıştır" dedi.
Trabzon Emek ve Demokrasi Platformu, 6 Şubat Kahramanmaraş depreminin 1. yılında Trabzon Meydan Parkı’nda bulunan Atatürk Anıtı önünde basın açıklaması yaptı. Trabzon Emek ve Demokrasi Platformu adına konuşan Muhammet İkinci, şöyle konuştu:
"NE YASIMIZ, NE DE ÖFKEMİZ DİNDİ"
"Takvimler bugün 6 Şubat’ı bir yıl önce hepimizi yasa boğan bir acıyı gösteriyor. Ne yazık ki yaşadığımız bu coğrafyanın tarihi her zaman acıların, yıkımların, felaketlerin tarihi oldu. Bu topraklarda yaşayan insanlar olarak çok acı gördük, çokça çile çektik. Yeri geldi, felaketin adı Erzurum Horasan oldu. Yeri geldi Erzincan oldu. Yeri geldi, yıkımın adı Muş Varto oldu, Bingöl oldu. Yeri geldi acının adı Elazığ, Lice, Gediz oldu. Yeri geldi gözyaşlarımız Dinar, İzmir, Kocaeli, Adapazarı, İstanbul, Ağrı, Denizli için aktı. Acının merkez üssü; 1999’da Gölcük ve Düzce, 2003’te Bingöl, 2011’de Van, 2020’de İzmir Seferihisar oldu. Bundan bir yıl önce, 6 Şubat 2023 ise hepimizin yüreğine kordan bir ateş düştü. Sadece Kahramanmaraş, Hatay, Adıyaman, Malatya, Adana, Osmaniye, Gaziantep, Şanlıurfa, Kilis, Elazığ ve Diyarbakır değil, hepimiz derin bir acıyla sarsıldık, yıkıldık. Şaibeli resmi rakamlara göre 53 binin, gerçekçi rakamlara göre ise 100 binin üzerinde canımız 6 Şubat depremi ile aramızdan koparıldı. Başta yıkımın yaşandığı 11 kentimizde yaşayanlar olmak üzere kimimiz eşini, annesini, babasını, kimimiz çocuklarını, yakınlarını, dostlarını kaybetti. Yaşadığımız felaketi anlatmaya sözcüklerin yetmediği günler, aylar yaşadık. Haftalarca 'ben iyiyim ama' diye başlayıp gerisi boğazımızda düğümlenen cümleler kurduk. Hepimizin yüreği yandı. Bir yıldır adeta yüreğimize saplanan onlarca kara saplı bıçakla yaşıyoruz. Aradan bir yıl geçse de ne yasımız bitti. Ne acımız ne de öfkemiz dindi. Bu ülkede onlarca deprem, yıkım, felaket yaşadık. Ama hepimiz biliyoruz ki bunlar yaşanmadan yıllar önce bilim insanları, meslek odaları defalarca kez uyarıda bulundu, raporlar hazırladı.
"İKTİDAR ÜÇ MAYMUNU OYNADI"
Sadece bilim insanlarının, meslek odalarının değil, devletin hazırladığı resmi raporlarda da hep aynı şeylerin altı çizildi. Hatırlayalım, on binlerce sayfalık o raporlarda ne denildi? 'Deprem öngörülemez, bilinemez bir doğa olayı değil. Bu ülkenin bir gerçeği' denildi. 'Deprem kaçınılmaz ancak depremin ağır sonuçlarından kaçınmak mümkün' denildi. 'Depremin ağır sonuçlarından kaçınmak için gerekli bilgimiz, insan kaynağımız, hukukumuz, kurumsal yapılarımız var. Yeter ki bunları işlevli hale getirelim, gecikmeden derhal önlem alalım' denildi. 6 Şubat depreminden bir buçuk yıl önce Temmuz 2021’de TBMM Araştırma Komisyonu’nca hazırlanan resmi raporda da tüm bunlar bir daha tekrar edildi. Tüm bunlara rağmen ülkeyi yönetenler ne yaptı? Her seferinde 'duymadım, görmedim, bilmiyorum' diyerek üç maymunu oynadılar. Dolayısıyla sadece 6 Şubat depreminin değil, yaşadığımız her felaketin ağır sonuçlarına adeta davetiye çıkardılar. 1999 Marmara depreminin ardından dönemin Cumhurbaşkanı Demirel; ‘Altımız çürüktür, ama yine de bu altın üstünde yaşamaya mecburuz. Bu depremden çok şey öğrendik' demişti. 24 yıl sonra gerçekleşen 6 Şubat depremi ise üstümüzün yani mevcut devlet organizasyonunun altımızdan çok daha çürük olduğunu gösterdi. Japonya’da yaşandığında can kaybı üç beş kişiyi geçmeyen bir deprem biz de on binlerce vatandaşı hayatından eden, kentleri yerle bir eden bir felakete dönüştü. Oysa bir yıl önce yaşadığımız yıkımın sebebi ne tek başına depremdir ne de binalardır. Bu büyük yıkımın tek sorumluluğu sadece kâr hırsıyla başı dönen, yaşadığı her karışı ranta çevirmeye çalışan müteahhitlere de yıkılamaz çünkü asıl sorumlu bu hırsı besleyen, büyütenlerdir. Denetim yapmaktan, etkili yaptırımlar uygulamaktan, süreçleri kurallara uygun yürütmekten aciz bir hukuk sistemi inşa eden ve bu sistemi her gün yeniden üreten, hukuksuzluktan beslenen köhne düzenin sahipleridir. Doğru kuralı koysa dahi imar afları gibi garabetlerle bunu bile işlemez hale getirenlerdir. Kısacası 6 Şubat depremi ile yaşadığımız yıkımın asıl sorumlusu insanı ve emeği değersizleştirmeyi bir varoluş şekline dönüştüren, bunu da tüm topluma dayatmaya devam edenlerdir. Devletteki neoliberal dönüşüm politikalarının, kamu hizmetlerinin piyasaya açılmasının, özelleştirmelerin, devletin bir anonim şirket gibi yönetilmesinin, iktidarın devleti adeta inşaat şirketlerine teslim etmesinin, denetimsizliğin, kamuya ve yatırımlara yeterince bütçe ayrılmamasının faturası 6 Şubat depremi ile başta hayatını kaybeden vatandaşlarımız olmak üzere halka, depremzedelere yıkılmıştır."