Antakya Emek ve Demokrasi Platformu, başta Aleviler olmak üzere Suriye halklarına yönelik saldırılara dikkat çekmek için basın açıklaması gerçekleştirdi.
Antakya Emek ve Demokrasi Platformu, Ortadoğu'daki savaşlara, emperyalist saldırganlıklara ve halkların katliamına karşı ortak mücadele çağrısında bulunduğu basın açıklamasında
“Ortadoğu'da halkların katliamına, işgallere ve emperyalist saldırganlığa karşı tek çözüm halkların ortak mücadelesidir!” ifadelerine yer verildi.
Basın açıklamasına Antakya Emek ve Demokrasi Platformu bileşen temsilcilerinin yanı sıra; CHP Hatay Milletvekilleri Nermin Yıldırım Kara, Servet Mullaoğlu, CHP Hatay İl Başkanı Hakan Tiryaki, DEM Parti PM üyesi Hülya Kavuk, DEM Parti Hatay İl Eş Başkanları Seher Cevheroğlu, Naim Özbek, TİP Hatay İl Başkanı Hasan Yılmaz ve halk destek verdi.
Uğur Mumcu Bulvarı'nda gerçekleştirilen basın açıklamasında "Suriye halkları yalnız değildir!", "Emperyalizm yenilecek, Suriye halklarının ortak mücadelesi kazanacak!" ve "Suriye halklarının katliamına, işgale ve emperyalist saldırganlığa karşı meydanlardayız" pankartı açıldı. Eylemde sık sık, “Suriye Halkları Yalnız Değildir!”, “Emperyalizm Yenilecek, Direnen Halklar Kazanacak!”, “Katil İsrail, İşbirlikçi HTŞ!”, “Zulme Karşı Omuz Omuza!”, “Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiçbirimiz" sloganı atıldı.
Basın açıklamasını Antakya Emek ve Demokrasi Platformu adına Dönem Sözcüsü Eğitim Sen Hatay Şube Başkanı Özgür Tıraş okudu. Tıraş, Suriye'nin tarih boyunca farklı etnik, grup, inanç ve kültürlerin bir arada yaşadığı zengin bir ülke olduğuna dikkat çekti. Tıraş, bugün Suriye'de yaşananlara alkış tutan, çetelerden medet umanların soykırımcı İsrail ve ABD'nin yanında saf tutmuş olacağını belirterek, basın açıklamasında “Suriye, tarih boyunca farklı etnik grupların, inançların ve kültürlerin bir arada yaşadığı, zengin bir mozaik oluşturan bir ülkedir.
Araplar, Kürtler, Türkmenler, Çerkezler, Ermeniler, Asuriler, Süryaniler, Dürziler, Yahudiler ve dinsel aidiyetleriyle Alevisi, Êzîdîsi, Sunnîsi ve Hıristıyanı bu mozaiğin önemli parçalarıdır.
Kafkaslar, Balkanlar ve Ortadoğu'nun paylaşılmasının bir parçası olarak ABD laboratuvarlarında üretilen ÖSO-IŞİD eliyle başlatılan Suriye savaşı, çetelerin Şam'ı ele geçirmesi üzerine yeni bir aşamaya ulaşmıştır. Öncesinde 13 yıldır Suriye'de halkların direnişiyle tökezleyen bu emperyalist saldırganlık, sonrasında Filistin'de büyüttükleri soykırımla ve Lübnan'a yönelik saldırılar ve işgal girişimi ile Orta Doğudaki direniş cephesini dağıtma planını devreye sokmuştur.
Bugün Suriye'de yaşananlara alkış tutan, çetelerden medet uman, soykırımcı İsrail'in ve ABD'nin yanında saf tutmuş olacaktır.
Suriye'deki çetelerin de imajı emperyalizm tarafından yeniden düzenlenmeye çalışılmaktadır. Yeni Şam yönetiminin liderliğini yürütecek olan Ebu Muhammed El Colani, Eski El Kaide üyesi, IŞİD'in emiri ve El Nusra Cephesinin kurucusudur. Suriye'de gerçekleşen katliam ve soykırımların baş sorumlularından biridir. Colani'nin imajını tazelemek için birçok yabancı basın da röportajlara çıkarmıştır. Son olarak Türkiye'nin Şam'da Colani önderliğinde kurulan geçici hükümeti ziyaret etmesiyle ilk resmi devlet teması gerçekleştirilerek devletlerarasında meşruluk zemini yaratmıştır.
Emperyalizmin ve tetikçilerinin demokrasisi, Vietnam kasaplığı, Afganistan, Irak işgali, Libya soygunu, IŞİD-HTŞ' nin Suriye'sidir.
ÖSO, IŞİD, NUSRA gibi cihatçı çetelerin artıklarıyla toplanan, adlarına HTŞ(Heyet Tahrir El Şam) ve SMO(Suriye Milli Ordusu) denilen çeteler, bölgede yönetimlerinin tesisi bahanesiyle Suriye halklarına yönelik saldırılar ve infazlar gerçekleştirmektedir. Şam'da Noel ağacını yakan cihatçılara karşı, Hristiyan halkının sokağa çıkarak direnişe geçmesinin hemen ardından Noel tekrar resmi tatil ilan edilerek halkın tepkisinin yatıştırılması hedeflenmiştir.
Arap Alevi halkının en önemli tarihi kişiliklerinden ve dini önderlerinden biri olan Hüseyin Bin Hımden El Khasibi'nin türbesinin yakıldığı ve orada görevli 5 insanın infaz edilerek üzerlerine basıldığına dair 1 ay önce çekilmiş olan görüntülerin medyaya yansıması sonrası Humus, Tartus ve Lazkiye başta olmak üzere birçok bölgede Arap Aleviler sokağa çıkarak direnişe geçtiler. Arap Alevilerin sokaklarda gerçekleştirmiş olduğu eylemler sonrasında HTŞ öncülüğündeki cihatçı çeteler İdlib'ten ve Azez'den yürüyüşlerin yapıldığı şehirlere takviyeler göndererek yapılan protestolara ateş açmış Arap Alevilere yönelik katliamı büyütmüştür.
Emperyalist ve siyonistler Ortadoğu'da hüküm sürmek için 37 ülkeden ihraç ettikleri cihatçı teröristlerle, Suriye'de çatışmaların mezhepçilik gibi gösterilmesine ses etmiyor. Sermaye ve iktidar savaşlarını Arap Alevi azınlığın iktidarını yıkma gibi göstermeye çalışarak çarpık bir algı üzerinden meşruiyet kazanmaya çalışıyor; bugün de yalanlarla ürettikleri bu algı üzerinden genel olarak bütün azınlıklara ve özelde önceden iktidar oldukları iddiasıyla Arap Alevilere yönelik ayrımcı, katliamcı bir tutum içinde olmalarını meşrulaştırıyorlar.
2011'den beri sistematik olarak Arap Alevilere ve diğer halklara yönelik verilen katli vacip fetvaları, katliamlar ve soykırım süreci bugün emperyalistler tarafından silahlandırılmış gerici terör çeteleri eliyle hiçbir silahlı gücün korumasına sahip olmayan bu halka yönelik devam etmektedir.
Saray Rejimi emperyalist saldırganlığın ortağı olarak bu saldırganlığı desteklemek üzere “iç cephenin örgütlenmesini” sağlamaya çalışmaktadır. Açıklanan asgari ücret, deprem bölgesindeki yağma-rant politikalarıyla bizlere her gün yaşattıkları aşağılanma, kadınlara yönelik saldırılar, kayyum siyaseti “iç cephenin örgütlenmesi” yolunda atılan adımlardandır. Saray Rejimi, İran'a-Rusya'ya yönelik olacak bir sonraki savaşa hazırlandığı bu süreçte, beka sorunu etrafında siyasi yapıların bu yapılanlara sessiz kalmasını sağlamaya çalışmaktadır. Yine aynı şekilde BBC kanalında canlı yayın sırasında sözde gazeteci Bekir Atacan'ın Suriye'nin Kuzeyindeki Kürt Halkı için katliam çağrısı yapmasına göz yumarak cihatçı çetelerin halklara yönelik yürüttüğü inkar ve imha politikalarına destek olmaktadır.
Buradan da anlaşılacağı üzere bugün yapılması gerekenler açıktır.
Uluslararası toplum, Arap Aleviler ve diğer halkların korunması için somut politikalar geliştirmeli ve uygulamalıdır.
Cihatçı gruplara verilen doğrudan veya dolaylı desteği kesilmeli ve bu grupların Türkiye üzerinden lojistik ve finansman sağlamasını engellenmelidir.
Cihatçı grupların işlediği savaş suçlarının cezasız kalmaması için uluslararası adalet mekanizmaları oluşturulmalıdır.
Antakya'nın yanı başında selefi cihatçı bir devlet inşa edilmektedir. Bu devletin niteliğini ve pratiğinin ne olduğunu 13 yıldır deneyimleyen; gerici, katliamcı, cihatçı çeteleri desteklemeyen bütün halkların bir olması, bu olanlara güçlü bir itirazın örgütlenmesi ve mahalle mahalle ,sokak sokak bu mücadeleyi büyütmemiz gerekmektedir.
'Cihatçıların dikkatini üstünüze çekmeyin' 'Suriye'de katliam yok rahat olun' söylemleriyle korku ve duyarsızlık yaratarak bizde sessizliği örgütlemelerine izin vermeyeceğiz.
Biz halklar, işçiler, emekçiler, öğrenciler, Antakya Halkı, Kürtler, Sünniler, Arap Aleviler direnişi büyüteceğiz. Halkların özgürce ortak yaşadığı bir dünyayı kuracağız.
Örgütlü Bir Halkı Hiçbir Kuvvet Yenemez! Yaşasın Halkların Ortak Mücadelesi! Emperyalizm Yenilecek, Direnen Halklar Kazanacak! Kurtuluş Yok Tek Başına Ya Hep Beraber Ya Hiçbirimiz!” ifadelerine yer verildi.
Ortak basın açıklamasının ardından CHP Hatay Milletvekilleri Nermin Yıldırım Kara ve Servet Mullaoğlu birer konuşma yaparak Suriye'deki gelişmeler üzerinden Hatay'da ve Türkiye'de bir siyasi mühendislik yapılmasına izin vermeyeceklerini belirterek, şehrin ve bölgenin AKP'nin haritacılık oyunlarının yeni mağduru haline getirmeyeceklerini. Daha fazla acıya, daha fazla bölünmeye izin vermeyeceklerini vurguladılar.
Foto-Haber: Nezahat Fırıncıoğulları