Toplumsal Özgürlük Partisi(TÖP), asgari ücretin açıklanmasının ardından Hatay’da iki farklı noktada yaptığı basın açıklamasıyla tepki gösterdi.
Antakya Köprübaşı ve Samandağ Abdullah Cömert Alanında gerçekleştirilen basın açıklamalarında, % 30 zamla 22 bin 104 TL olan asgari ücretle milyonların sefalete gömüldüğü vurgulandı.
TÖP adına Antakya’da parti avukatı Sezen Ezer, Samandağ’da Selim Özbebek’in okuduğu basın açıklamasında şu ifadelere yer verildi:
Ülkenin en geniş çaplı toplu sözleşmesi haline gelen asgari ücret görüşmeleri sonlandı. Mizansen sonunda son buldu, masayı sözde terk eden Türk-İş böylece oynadığı sözde emek temsilciliği rolünün son perdesini şov yaparak tamamladı. İşçi-emekçi düşmanı hükümet işçilere yine sefaleti reva gördü. 22,104 TL’lik zam milyonları sefalete gömen bir zam olmuştur.
Olan asgari ücretle ve ortalama ücretleri asgari ücretin komşusu olan bir miktarla çalışmak zorunda kalan milyonlarca emekçiye oldu.
Mehmet Şimşek’in sıkılaştırılmış para politikasının kurbanı asgari ücretliler ve düşük ücretliler oluyor. OVP tüm stratejisini emeği baskılamak ve ucuzlatmak üzere kurulmuştur. Sermayenin kârlarına dokunamayan, ekonomik yıkımı sadece emekçilere fatura eden OVP stratejisi tıkır tıkır işliyor.
Asgari ücretin genel ücret olduğu emek rejiminde açıklanan bu ücret işçileri açlık, yoksulluk yoluyla, ekonomik zorla sermayenin tahakküm ilişkisine tabi kılmaktadır. İktidar ve sermayenin tamamı işçi sınıfına ve emekçi halka yaşamı zindan etmek için tüm koşulları yaratıyor.
İktidar ve sermaye güçleri işçi sınıfını, bu ücret düzenine itiraz edememesi ve başını dâhi kaldırmaması için açlık ve yoksullukla terbiye etmeye çalışıyor. Yaratılan emek rejiminde yerli ve yabancı sermaye el ele vererek bu ücret düzenini kalıcılaştırmaya, işçileri önümüzdeki uzun yıllar boyunca ucuza hatta mümkünse kölece çalıştırmak istiyor.
İşte OVP ve mevcut para politikası sermayenin bu uzun vadeli stratejisini inşa etmeye yöneliyor.
Değerleri yaratan, tüm zenginliklerin kaynağı emektir. Ancak emeğe yarattığı zenginliklerden pay vermemek için sermaye var gücüyle saldırıyor. Üstelik TÜİK hane halkı tüketim istatistiklerine göre gelir dağılımında en düşük yüzde 20’lik kesim -yani asgari ücret düzeyinde ve altında çalışanlar- gelirlerinin yüzde 36,6’sını gıdaya, yüzde 29,2’sini kiraya harcıyor.
Buna karşılık taze meyve ve sebzede yıllık enflasyon yüzde 91’6, kira artışları ise yüzde 109 olmuştur. Gıda, kira, ulaşım, ısınma, giysi vb. içeren asgari geçim standarttı bile karşılamıyor. Yoksulluk sınırı ise aylık 70 bin aşmış durumda. Geçinmek artık imkânsız hale gelmiştir.
Sonuç olarak asgari ücretin bu düzeyde belirlenmesi, sefalette ısrar anlamına geliyor. İşçilerin talebi asgari ücretin, bir işçinin ailesi ile birlikte asgari olarak temel ihtiyaçlarını karşılayacak, işçiyi kimseye muhtaç etmeyecek bir düzeyde belirlenmesi ve sefaletin son bulmasıdır.
İşçi ve emekçi yığınlar ne dayatılan asgari ücrete ne de asgari bile olmayan sefalet ve açlık içinde yaşamaya mahkûm değildirler. “Ücretler artarsa enflasyon artar” yalanlarına artık kimse inanmıyor.
İşçilere dayatılan bu sefalete karşı yaşamı sürdürebilmek için yan yana olmak birlikte birleşik mücadele etmek ekmek mücadelesi kadar yaşamsaldır. İnsan onuruna yaraşır bir ücret için mücadelemiz kesintisiz devam edecektir.
İnsanca onurluca yaşamak herkesin hakkıdır.
Emeğin cumhuriyetini işçi sınıfıyla birlikte kuracağız.
Demokratik Cumhuriyet, Demokratik Anayasa için hemen şimdi! “
Foto-Haber: Neslihan Sağaltıcı