6 Şubat depremlerinin üzerinden neredeyse iki yıl geçecek ve ilçemiz Samandağ hala birçok sorunla boğuşmaya devam ediyor.
Sadece Samandağ'da değil, neredeyse bütün deprem bölgesinde yaşanan sorunlar hala tam anlamıyla çözülmüş değil bunu hepimiz biliyoruz, bilmekle de kalmıyor yaşıyoruz.
Tüm deprem bölgeleri arasında yaşanan birbirine benzer sorunlar dışında Samandağ'ın özel bir durumu var.
Depremin üzerinden geçen bunca zaman zarfında Samandağlı depremzedeye bir tane evin bile teslim edilmemiş olması.
Bu sorunun çözümü için iktidar sahipleri Samandağlının önüne çözüm olarak önce hak sahipliği başvurusu yaptırıp toplu konut yapacağını söyledi, fakat daha rezerv alan ile ilgili kanununda değişiklik bile yapılmamışken kentin yıkılmamış bir anlamda ticaretinin döndüğü bölgesini rezerv alan ilan edip evi, işyeri yıkılmamış insanlara SMS yolladı,
sonra “hak sahibi çok yerimiz yok” diyerek yıkımın olduğu yerleri rezerv alan ilanıyla yapmak istedi, tepki olunca bu kez rezervi iptal etti, rezerv yerine bu kez tarım arazilerini olduğu bölgeyi toplu konut yapacağım diye kamulaştırarak sorunu çözmek istedi. Bu arada konteyner kentlerde barınamayan ekonomik gücü olan bazı depremzede kendi arazisine “kaçak” inşaatını yapmaya da başladı. Deprem öncesi de sıkıntılı bir şehir olan Samandağ şimdi eskisinden de daha sıkıntılı bir hal aldı. Bunca sorun yetmezmiş gibi halk iki, hatta üçe bölündü.
Rezerv alan isteyenler, rezerv alan istemeyenler, hatta topraklarına el konulmasını istemeyenleri de bu kutuplaşma içerisinde sayabiliriz. Hepsinin kendince gerekçeleri var.
Rezerv alan istemeyenler; hükümet temsilcilerinin açıklamalarını güvensiz buluyor, rezerv alan içerisinde evi yıkılmamış olanlar işsizliğin yaşandığı, enflasyonun bu kadar yoğun hissedildiği bir ortamda evleri yıkılıp yerine ne kadar borçlanacağı belli olmayan borç yüküne girmek istemiyor, evi yıkılanlar zemini sağlam mı ve aynı yere çok katlı bir bina yapılması durumunda evler gerçekten güvenli olur mu endişesi yaşıyor. Yasal güvence istiyor…
TOKİ Konutları yapılmak için toprağına el konulan insanlar geçim kaynakları elinden alınmasın istiyor, parası ödense bile toprağını vermek istemiyor…
Rezerv alan isteyen depremzedeler ise; bir kısmı çok ortaklı olan evlerini hem ekonomik zorluklar nedeniyle, hem de verilen kredilerin yetersizliği nedeniyle yapamayacağını bildiği için , bir kısmı çok ortaklı arazide uzlaşamadığı için, bazısı şehrin daha modern bir hal almasını istediği için…. Bu böyle uzar gider.
Barınma su kadar, ekmek kadar bir ihtiyaç. Peki bunca zamana rağmen çözülmeyen bu sorun ile ilgili ülkeyi yönetenlerin bizi açmaza sokmasını kutuplaşarak seyredecek miyiz? Depremin ilk günlerindeki gibi dayanışarak kendi yaralarımızı kendimiz sarmaya çalıştığımızı hatırlayarak neden barınma sorunumuzu kendimiz çözmeye çalışmıyoruz?
Samandağ eğitimli ve aydın insanların olduğu bir yer diye övünüp duruyoruz. O zaman el birliğiyle sorunun çözümünü de üretebiliriz diye düşünüyorum.
Burada bu işin çözümü için belediye yönetiminin elini taşın altına koyması gerekiyor. Belediye Yönetiminin tek başına bu işi göğüslemesi elbette mümkün değil ama vizyoner bir yönetime sahip olduğunu da yokluk içinde üretecekleri çözümle gösterebilirler.
Öyle sosyal medya üzerinden ortaya bir taş atıp tartıştırarak birbirimizi yok sayarak, benim dediğim olmalı diyerek değil. Madem şehrin bu hali hepimizi rahatsız ediyor, bunun çözümünü de birlikte sağlayabiliriz. Gerçekten çözüm üretme niyetinde olan ve bu şehrin iyiliği için, herhangi bir çıkar gözetmeksizin elini taşın altına koyacak insanlarımız olduğunu biliyorum. Birbirimizi dinleyerek mutlaka ortak bir çözümde bulabiliriz.
İlk öneri benden gelsin depremin en çok yıkım yaptığı mahallelerde kooperatifleşerek yanlış hatırlamıyorsam 80'li yılların başında yapıldığı gibi “Mahalle Yapı Kooperatifleri” kurarak bu sorunumuzu çözemez miyiz? Mahalle mahalle yapılacak bu çalışma rezerv alan isteyen hem çok ortaklı arazi sahipleri, hem de demografik yapının bozulması kaygısı taşıyanlar için bir çözüm olmaz mı?
Kendimize yetecek kadar yapacağımız için fazladan konutlarda kimle oturacak kaygısını da ortadan kaldırmış olacağız.
“Bunun maliyetini hiç düşünmüyorsun, milletin parası mı var?” diyenler olacaktır mutlaka. Ben de sunu söyleyeyim bunun çözümü için de projeler üretilebilir, yardımlar alınabilir. İş bitirici, sorunlara çözüm üretmeye ne kadar meyilliysek vizyonumuzu konuşturmamız da bu noktada devreye girecek.
Neslihan Sağaltıcı