İnsan Hakları Derneği Hatay Şubesi tarafından, 12 Haziran Dünya Çocuk İşçiliğiyle Mücadele Günü dolayısıyla basın açıklaması yapıldı.
Dün İHD Hatay şubesinde gerçekleştirilen açıklamayı, Çocuk Hakları Komisyonu Adına MYK Üyesi ve Şube Sekreteri Servet Üstün Akbaba okudu.
Akbaba tarafından okunan açıklamada şu ifadelere yer verildi. “Birleşmiş Milletler tarafından dünyada gittikçe artan çocuk işçiliğine karşı farkındalık yaratmak ve çocuk işçiliğine engel olmak amacıyla 2002 yılında 12 Haziran günü “Dünya Çocuk İşçiliğiyle Mücadele Günü” olarak ilan edilmiştir. 1992 yılında Türkiye’nin de dahil olduğu Çocuk İşçiliğinin Sona Erdirilmesi Programı (ILO/IPEC) başlatılmıştır. Türkiye Ulusal düzeyde de Çocuk İşçiliği ile mücadele adı altında çok sayıda eylem, program ve Çocuk İşçiliğiyle Mücadele Yılı gibi özel önem atfedilen çalışmaları kamuoyuna duyurmuş ancak gelinen noktada ortaya konulan plan ve programlarla ne gibi sonuçların alındığı ve ne tür değişimlerin yaşandığını ifade eden verilere ulaşılamamaktadır.
Bugünün ilanından 22 yıl sonra, Türkiye’de tahminlere göre 2 milyon kadar çocuk ağır ve tehlikeli işlerde çalıştırılıyor, depremden sonra bu tablonun daha da ağırlaşmasından endişe duyuluyor. Özellikle afet bölgesindeki çocuklar, bir yandan eğitime erişimdeki sıkıntılar, bir yandan derinleşen yoksulluk nedeniyle çalıştırılma riskine daha da açık hale geliyor.
Okulu yıkılan, gittiği yeni şehirde okul kaydını tamamlayamayan, tamamlasa da kaynaşamayan, psikolojik sebeple eğitime ve geleceğe ilgisini yitiren çocukların çalıştırılma riski altındadır. Afet bölgesinde geçim kaynaklarının ciddi oranda kaybı ve çocukların ‘ucuz iş gücü’ olarak görülmesi, çocukların merdiven altı atölyelerde kayıt dışı işlerde, enkaz aralarında hayati riski yüksek işlerde çalıştırılmasına neden olmaktadır Çocuk işçiliğinin olumsuz izleri bir ömür boyu devam ederken, bedensel, zihinsel, ruhsal, davranışsal ve toplumsal gelişime zarar veriyor. Bu süreçte çocukların okulla bağı da kopabiliyor. Çocukluğunu yaşayamayan çocuklar, potansiyelini ortaya çıkarmakta zorlanıyor.
Hatay’da çocuk işçiliğinin oranının arttığını, temel ihtiyaçların bile karşılanmasında zorluklar yaşamasından kaynaklı, ailelerin ekonomik zorluklarla baş etme mekanizması olarak çocuklar çalıştırılıyor. Depremlerin üzerinden bir yıl geçmesine rağmen Türkiye'de 3.2 milyon çocuk halen temel hizmetlere erişemiyor. Türkiye'de deprem bölgesindeki çocukların barınma, gıda, giysi, temiz su, hijyenik malzemeler ve psikososyal destek ihtiyacı çok büyük. 4 milyonu aşkın çocuğun eğitimi aksadı. Barınma, su-sanitasyon-hijyen, ruh sağlığı ve psikososyal destek dahil sağlık hizmetleri, koruma ve öğrenimin sürekliliği öncelikli ihtiyaçlar olmaya devam etmektedir. Engeli olan kişiler için erişilebilir tesisler önemli bir ihtiyaçtır.
Deprem bölgesinde yaşanan çoklu kriz durumu, çocuk işçiliği risklerini de artırmaktadır. Bu riskler aynı zamanda, çocuk işçiliğinin farklı sektörlerde de yoğunlaşmasına zemin oluşturmaktadır. Ailelerine destek olmak ve yaşanılan ekonomik sıkıntıları azaltmak için, çocuklar kazanç elde edebilecekleri işlerde çalışmak durumundadır. Günlük sigortasız işlere olan talebin artmasından dolayı 13-18 yaş grubu gençlerin inşaat işlerinde çalışmaktadır. Sosyal çevresi ve öğretmenleri değişen öğrencilerin okula gitmeme veya düzensiz gitmeleri gibi durumlar ile karşılaşılmaktadır. Mülteci ve göçmen çocuklar, temel hak ve ihtiyaçlarının karşılanmasında zorluklarla karşılaşmaktadır. Mülteci ve göçmen çocuklar ailelerin geçimine katkıda bulunmak için enkaz alanlarında demir toplamaya çalışmaktadır. Bu zorluklar arasında güvenli olmayan barınma koşulları, yetersiz hijyen ve öz bakım imkanları, sağlık hizmetlerine sınırlı erişim, eğitimde dil ve kültür farklılıklarından kaynaklanan ayrımcılık, işçi olarak sömürüye maruz kalmaları, sosyal hayata tam olarak katılamama ve toplumsal uyum süreçlerinde zorluklar yaşanmasına neden olmaktadır. Çocukların toplumdan dışlanmasına ve riskli koşullarda yaşamalarına neden olabilmektedir. Mülteci çocukların eğitime erişimlerinin deprem sonrası daha da kısıtlı hale geldiği, eğitime katılımlarında çeşitli sorunlarla (dışlanma, ötekileştirme, okula kaydolamama, akran zorbalığı) baş etmek zorunda kalmaktadırlar.
Covid-19’a bağlı pandemi döneminde aksayan eğitim faaliyetlerinin depremin ardından da sekteye uğraması ve buna bağlı okul iklimine alışamadan tekrar aynı döngüye girmeleri çocuklarda başarısızlığa neden olmakta, uyum problemleri yaratmakta. Deprem bölgesinde çocuklara yönelik gerçekleştirilen eğitim ve çeşitli sosyal aktivitelerin sürekliliğinin olmaması. Eğitim alanlarına/okullara erişim için gerekli ulaşım imkanlarının yetersiz olması nedeniyle okula geliş -gidişler özellikle hava koşullarını kötü olduğu günlerde okula gitmeme yaşanmakta.
Afet sonrasında yaşanan ekonomik darboğaz ve yoksulluk, ailelerine maddi destek sağlamak amacıyla çocukları iş gücüne dahil etmektedir. Özellikle 13-18 yaş arası gençlerin, sigortasız ve günlük işlerde, örneğin inşaat sektöründe çalışmakta. Eğitim faaliyetlerine katılım konusunda da engeller yaşanmaktadır. Hatay bölgesinde, deprem öncesi tarım sektöründe var olan çocuk işçiliği, afet sonrasında inşaat ve hurdacılık gibi alanlara da yayılmıştır. Bu durum, çocuk işçiliğinin kapsamının ve yoğunluğunun, afetlerle birlikte nasıl değişebileceğinin göstermektedir. Eğitime devam etmekteki zorluklar, deprem sonrası değişen yaşam koşulları ile daha da pekişmektedir. Değişen barınma koşulları, çocukların özel alan bulmalarını ve ders çalışmaları için uygun bir ortam oluşturmalarını engellemektedir. Alışık olmadıkları bu yeni yaşam koşullarına uyum sağlama süreci, çocukların motivasyonlarını ve akademik başarılarını olumsuz yönde etkilemektedir. Bu durum, eğitim erişimi engellerinin sadece ekonomik ve sosyal faktörlerle sınırlı olmadığını, aynı zamanda fiziksel ve psikolojik etmenlerin de bu engelleri pekiştirdiğini göstermektedir. Bu nedenle, eğitim erişimi konusundaki müdahalelerin, bu çok boyutlu engelleri kapsayacak şekilde tasarlanması gerekmektedir.
BM Sürdürülebilir Kalkınma için 2030 Gündemi çerçevesinde planlanan “Zorla çalıştırmayı ortadan kaldırmak, modern köleliği ve insan kaçakçılığını sona erdirmek ve çocuk askerlerin işe alınması ve kullanılması da dahil olmak üzere çocuk işçiliğinin en kötü biçimlerinin yasaklanması ve ortadan kaldırılmasını sağlamak ve 2025 yılına kadar çocuk işçiliğinin her biçimine son vermek için acil ve etkili önlemler alma” hedeflerini hayata geçirmek için İLO 2021 yılını Çocuk İşçiliği İle Mücadele Yılı ilan ederek Çocuk İşçiliğindeki kötü gidişi durdurmayı planladığını açıkladı. Bu açıklamayla eş zamanlı olarak ILO Türkiye Ofisi de 2021-2025 yıllarını kapsayan program ile çocuk işçiliğini sona erdirecek bir dizi çalışma planlandığını kamuoyuna açıkladı.
Çocuk İşçiliğinin sona erdirilmesi için ortaya konulan tüm plan ve programlar diğer nedenlerin yanı sıra öncelikle yoksulluk sorununa çözüm arayışları üzerine çalışmalarını kurgulamışlardır. Bu bağlamda BM İnsan Hakları Konseyi tarafından 2012 yılında kabul edilen “Derin Yoksulluk ve İnsan Hakları: Yol Gösterici İlkeler” kapsamında da yoksulluk ve Çocuk İşçiliği tartışılmış ve derin yoksulluğun kaçınılmaz olmadığının altı çizilerek; Yapısal ve sistemik eşitsizliklerin sosyal, politik, ekonomik ve kültürel eşitsizliklerin çoğunlukla görmezden gelinmesi, yoksulluğun daha da pekişmesine yol açacağı belirtilerek, İnsan hakları temelli yaklaşımla, derin yoksulluk içinde yaşayan insanların birer hak sahibi ve değişim elçisi olarak tanınmasıyla sorunun uzun vadede çözülebileceği; şeklindeki belirlemeyle birlikte Derin Yoksulluktan en çok etkilenen çocuklar için yapılması gerekenleri sıralamaktadır.
Çocuk İşçiliğini Önlemek
Yoksulluk içinde yaşayan insanların çoğunun çocuk olduğu ve çocukluktaki yoksulluğun yetişkinlikteki yoksulluğun temel nedenlerinden biri olduğu göz önüne alınarak, çocuk haklarına öncelik tanınmalıdır. Kısa süreli yoksunluk ve dışlanma bile bir çocuğun yaşama ve gelişme hakkına ağır ve geri döndürülemez biçimde zarar verebilir. Devletler, yoksulluğu ortadan kaldırmak için çocukluk çağındaki yoksullukla mücadele etmek üzere derhal harekete geçmelidir.
Devletler, tüm çocukların hane dâhil olmak üzere her alanda temel hizmetlere eşit erişimini sağlamalıdır. Çocuklar potansiyellerini tam olarak gerçekleştirerek ve hastalıklardan, yetersiz beslenmeden, okuma-yazma bilmezlikten ve diğer yoksunluklardan uzak durarak büyüyebilmek için, asgari olarak kaliteli sağlık hizmetleri, yeterli gıda, barınma, güvenli içme suyu ve sanitasyon (hijyen için gerekli koşulların sağlanması) ile ilköğretim unsurlarından oluşan temel bir sosyal hizmet paketi ile desteklenme hakkına sahiptir.
Yoksulluk, çocukları, özellikle kız çocuklarını sömürü, ihmal ve istismara açık hale getirir. Devletler, sokak çocukları, çocuk askerler, engelli çocuklar, ticaret mağdurları, hanelerin çocuk reisleri ve bakım kurumlarında yaşayan çocuklar gibi tümü yüksek bir sömürü ve istismar riski altında olan ötekileştirilmiş çocuklara özellikle odaklanarak, çocuk koruma stratejilerine ve programlarına yönelik gerekli kaynakları güçlendirmek ve tahsis etmek de dahil olmak üzere, yoksulluk içinde yaşayan çocukların haklarına saygı duymalı ve bunları teşvik etmelidir.
Devletler, çocukların kendi yaşamlarıyla ilgili karar alma süreçlerinde seslerini duyurma hakkını desteklemelidir.
Türkiye’nin başlatmış olduğu Çocuk İşçiliğinin Önlenmesi Projeleri kapsamında;
Öncelikle;
- Deprem bölgesinde çocuklara yönelik gerçekleştirilen eğitim ve çeşitli sosyal aktivitelerin sürekli hale getirilmesi,
- Değişen barınma koşulları, çocukların özel alan bulmalarını ve ders çalışmaları için uygun bir ortam oluşturmaları nedeniyle ivedilikle barınma sorunu çözülmelidir,
– Bütüncül değerlendirme yapılmasını sağlayacak ayrıştırılmış ve hak temelli veriler oluşturulmasını,
- Engeli olan çocuklar, yetişkinler için erişilebilir tesisler önemli bir ihtiyaçtır. Bu tesisler yaratılmalıdır.
- Eğitim erişimi engellerinin sadece ekonomik ve sosyal faktörlerle sınırlı olmadığını, aynı zamanda fiziksel ve psikolojik etmenlerin de bu engelleri pekiştirdiğini göstermektedir. Bu nedenle, eğitim erişimi konusundaki müdahalelerin, bu çok boyutlu engelleri kapsayacak şekilde tasarlanması gerekmektedir.
- Eğitim alanlarına/okullara erişim için gerekli ulaşım imkanlarının yetersiz olması nedeniyle okula geliş -gidişler özellikle hava koşullarını kötü olduğu günlerde okula gitmeme yaşanmakta. Bu durumdan kaynaklı acilen eğitime erişim için ulaşım sorunu çözülmelidir
– Projelerin sendikalar, sivil toplum örgütleri ve hak savunucusu örgütlerin katılımıyla gözden geçirmesini,
– 18 yaş altında olan tüm çocukların her ne ad altında olursa olsun çalışmalarını yasaklayıcı düzenlemeleri hızla hayata geçirmesini,
– Gelir adaletsizliği sonucu geçim sıkıntısı çeken ailelerin insani bir yaşam için gerekli olan düzenli bir gelire sahip olabilmesi için istihdam olanakları yaratılmasını,
– Çalışma yaşamının tüm boyutlarıyla ve en küçük birimden başlanarak düzenli olarak denetlenmesini,
– Çocuk emeği sömürüsüyle mücadelede “çocuğun yüksek yararının” odakta tutulmasını
TALEP EDİYORUZ!
Çocuklar İçin Savaşsız Sömürüsüz Bir Dünya Yaratma Umuduyla…
“İnsanlık çocuklara elindeki en iyisini vermekle yükümlüdür.”
Foto-Haber:Neslihan Sağaltıcı