Pelin Yatkın Oruç’un Kaleminden:  Sesimizle Mi Sessizliğimizle Mi Cadı İlan Edildik Pelin Yatkın Oruç’un Kaleminden:  Sesimizle Mi Sessizliğimizle Mi Cadı İlan Edildik

Hatay/Defne’de hekimler, sağlık emekçileri halkın katılımıyla yaptıkları yürüyüşün ardından basın açıklaması gerçekleştirdi.
Yenidoğan ölümleriyle tekrar gündeme gelen sağlıkta dönüşüme ve piyasalaşmaya karşı TTB-KESK Koordinasyon Merkezinde                   
bir araya gelen sağlık emekçileri Necmi Asfuroğlu Anadolu Lisesi’ne kadar yürüdü. Hatay Tabip Odası, Hatay Aile Hekimleri Derneği, SES Hatay Şubesi ve halkın katılımıyla gerçekleştirilen yürüyüş sonrası basın açıklaması gerçekleştirildi. Basın açıklamasını katılımcılar adına SES Hatay Şubesi Yönetim Kurulu Üyesi Mihriban Yıldırım okudu.
SES Hatay Şubesi Yönetim Kurulu Üyesi Yıldırım iktidar tarafından yap-boza dönüştürülen sağlık sisteminin toplum sağlığına yararının olmadığını vurgulayarak, salgın ve sonrasında yaşanan depremin bunu daha görünür olduğunu belirterek, ““Sağlıkta devrim” diye allayıp pulladığınız “sağlıkta dönüşüm” programınız çökmüştür.” Dedi.
““SAĞLIKTA DÖNÜŞÜM” PROGRAMI SAĞLIKSIZLIK ÜRETMEYE, BEBEKLER DAHİL YAŞAMIMIZA KAST ETMEYE BAŞLAMIŞTIR. BİRLİKTE DEĞİŞTİRECEĞİZ!”
Ellerinde “Sağlığımız Pazarlık Konusu Değildir!”, ”Sağlık Haktır Satılamaz” “Tüccar Değil Sağlık Emekçisiyiz”, ”5 Dakikada Sağlık Olmaz”, “Parasız, Nitelikli, Ulaşılabilir ve Anadilde Sağlık Hakkı”, “Hastaneler Ticarethane Olamaz”, “Sağlığımıza, Canımıza Kastedenler Yargılansın”, “Hastalar Müşteri, Sağlık Emekçisi Köle Değildir” yazan dövizler ve sloganlar eşliğinde gerçekleşen yürüyüş sonrası basın açıklaması gerçekleştirildi.
SES Hatay Şube Yönetim Kurulu Üyesi Yıldırım, basın açıklamasında şu ifadelere yer verdi:
Yenidoğan ölümleri ile gündeme gelen olaylar sağlık sistemindeki çöküşün ve yozlaşmanın en ağır sonuçlarından biridir. Sağlıkta Dönüşüm programıyla birlikte Beyaz Reformların sonuçları ne yazık ki hayatımıza mal olmaktadır. Bizler Sağlıkta dönüşümün ağır sonuçları olacağını dile getirdik ancak biz olacakları söylerken AKP İktidarı halkın rızasını çeşitli yöntemlerle oluşturmaya başlamıştı. Sağlıkta kuyruk sorununu, ilaca erişim sorunu, hastanelere erişim sorununu çözdüğünü söyleyerek oy istedi, sağlıkta dönüşüme destek istedi. Ancak bugün rıza üreten değil, hayatımıza kasteden bir sağlık sistemi içindeyiz!
Sağlıkta Dönüşüm Programı’nda “biz ne dedik onlar neler yaptılar ve sonuçları ne oldu” hatırlayalım:
Sağlık toplumsal bir olgudur, bireyin sorununa indirgenemez. Sağlık, hastalıkların tedavisi değil sağlıklı olma halidir. Sağlık, sağlıklı olma halini belirleyen tüm nedenler ve etmenlerle birlikte ele alınmalıdır. Bizler bunu depremde en açık hali ile deneyimledik. Sağlığın barınma, beslenme, ekonomik koşullar, işsizlik, ulaşım yani sosyal, ekonomik, siyasal süreçlerle ilgili olduğunu bir kez daha gördük. Bu anlamda sağlık fiziksel, bedensel, sosyal iyilik hali eşitlik, özgürlük ve demokrasi ile ilgilidir. Ancak yönetenler sadece sonuçlar ile ilgilenerek sağlıksızlık halinden kar etmeye heves eden bir sağlık sisteminde ısrar etmeye devam etti.
Koruyucu sağlık sistemi öncelenmelidir. Bunun için birinci basamak sağlık hizmetleri hayati önemdedir. Bu hizmetler bölge tabanlı ve toplum merkezli olmalıdır dedik.  İktidarlar birinci basamağı çalışamaz hale getirmişlerdir. Koruyucu sağlık hizmetleri tamamen rafa kaldırıldı ve tedavi edici hizmetlerin bir parçasına dönüştürüldü. Birinci basamakta verilen hizmetler polikliniğe daraltıldı, kişisel koruyucu hizmetle sınırlı tutuldu. Aile hekimliği hizmet verdiği nüfus ve bölgenin özelliklerine tamamen yabancılaştı, sosyal rolü ön planda olan birinci basamak sağlık hizmetleri tedavi merkezli hale geldi. Küçük hastanelere dönüştürüldü.
Önemli bir diğer değişim de SDP öncesinden başlayan ve SDP ile patlama yapan özel sağlık sektörü oldu. Sermaye kesimlerinin sağlığa ilgisi büyük oldu. Sağlıktan artı değer sızdırma, hükümetin teşvikleri ile oldukça cazip hale geldi. 
Sağlık hizmetlerinin genel bütçeden karşılanması gerekir, sağlıktan tasarruf yapılamaz dedik. Genel Sağlık Sigortası,  katkı katılım payları, cepten ödemeler ile sağlığın finansmanı büyük oranda vatandaşın cebinden karşılanır oldu. 
“Sağlık bir kamu hizmetidir, kamu hizmeti kadrolu çalışanlar eliyle yürütülür, kamu hizmetlerinin nitelikli ve sürekliliği için bu bir zorunluluktur” dedik. Ancak geçen süre zarfında güvencesizlik temel çalışma rejimine dönüştürüldü. Güvencesizlik durumu emekçileri sağlıksız koşullarda, daha fazla sürelerde, daha ucuza çalışmaya zorladı. Sağlığımız bozuldu. Salgın da hastalandık ve öldük. Depremde enkaz altında kaldık.
Sağlık emekçilerinin insanca yaşanacak bir temel ücreti olmalıdır dedik. Sürekli olarak sağlık emekçilerin temel ücretini düşük tutarak performans, teşvik vb. güvencesiz ücretlendirme getirdiler. 
Kamu-Özel Ortaklığı adıyla hasta garantili Şehir Hastaneleri açıldı. Bizler sağlık hizmetlerinin toplum içine yayılımı ile ulaşımı kolaylaştırmayı savunduk. Devasa hastanelerin toplum sağlığı açısından yararlı olmadığı, esas olarak koruyucu sağlık hizmetlerinin güçlendirilmesi gerektiğini söyleyegeldik. Bu hastaneler kamuda özel sektör mantığının işletilmesinin en somut örnekleri haline geldi. Tüm ısrarlarımıza rağmen toplumsal sağlık için ayrılması gereken kaynaklar buralara ayrılarak şehir hastaneleri açıldı. 
Sonuç olarak sizin yap-boza dönüştürdüğünüz sağlık sisteminin toplum sağlığına yararı olmadığı açıktır. Salgın ve sonrasında deprem bunu daha görünür kılmıştır. “Sağlıkta devrim” diye allayıp pulladığınız “sağlıkta dönüşüm” programınız çökmüştür.
Bizler başka bir sağlık mümkündür ve zorunludur diyoruz;
Rant ve kâr amaçlı değil, sağlık emekçisi ve başvurucular arasına para ilişkisinin giremediği, koruyucu hizmetlerin öncelendiği toplum için sağlık,
Pıtrak gibi çoğalan özel sağlık kurumlarına değil kamu sağlık kurumlarına yatırım,
Sağlık hizmetlerinin demokratikleşmesi,
Bireysel ve tedavi merkezli değil, toplum ve bölge tabanlı koruyucu sağlık,
Taşeron, sözleşmeli, 4/B,4/C,4/D, 3+1 değil tek ve kadrolu çalışma,
Performans değil, emekliliğimize yansıyacak temel ücret ve ücretlerimizde artış,
Devasa şehir hastaneleri değil topluma yayılmış, ulaşılabilir sağlık kurumları,
Ücretsiz, nitelikli, ulaşılabilir ve anadilinde sağlık hizmeti demeye devam edeceğiz.
İşte bu dediklerimizi kaale almadığınız bizleri dinlemediğiniz, sağlığı piyasalaştırdığınız ve kar aracına dönüştürdüğünüz için bugün bebeklerimizin özel hastane yoğun bakımlarında nasıl katledildiği haberleri ile sarsılıyoruz.
Bugün bizimle aynı günde Ankara’da en yetkili makamın önünde ve tüm illerde sağlık kurumları önlerinde ve kent meydanlarında gerçekleştirilen eylemlerde hep birlikte haykırıyoruz:
Yaşanan bu katliamı birkaç kişiye yıkarak birkaç hastane kapatarak örtemezsiniz. O hastanelerde çalışan suçsuz evine ekmek götüren emekçileri işsiz bırakamazsınız.
Bu hastaneleri kamulaştıracak ya da işsiz kalacak suça bulaşmamış emekçileri Sağlık Bakanlığına bağlı hastanelerde görevlendireceksiniz!
Dönemin il sağlık müdürü olan Sağlık Bakanı dâhil denetimden sorumlu yerelden bakanlığa kadar tüm bürokratlar sorumluluğu gereği görevden el çektirilerek adli ve idari soruşturmaya dahil edeceksiniz!
Kar ederken ses çıkarmayan hastane patronları ya da özel hastane şirketlerinin yöneticileri de aynı derecede sorumludur. Gözaltına alınan tek bir hastane sahibi ya da şirket yöneticisi yoktur. Bunları da soruşturmaya dahil edeceksiniz!
Kamu hastanelerinde ki istihdam açığını hızla giderip liyakatsiz yöneticilerinizi geri çekeceksiniz!
Kamusal, nitelikli, erişilebilir, ücretsiz ve anadilinde sağlık sisteminin garantisini vereceksiniz!
Özel hastaneleri ya kamulaştıracaksınız ya da SGK ile yapılan tüm anlaşmaları iptal edecek ve hiçbir özel sağlık kurumu ile SGK’nın bir daha anlaşma yapmasının önüne geçeceksiniz! Madem özel hastane istiyorsunuz bırakın özel kalsınlar. SGK’dan yani halkın vergilerinden beslemeyeceksiniz!
Yönünüzü sermaye tekellerine değil halka, sağlık ve sosyal hizmet emekçilerine döneceksiniz!
Sağlık ve sosyal hizmet alanında yaşanan vurgunları, hırsızlıkları ve olumsuzlukları açığa çıkaran üye ve yöneticilerimize soruşturma açmaktan sürgün etmekten vazgeçeceksiniz. 
Bizleri dinlemeyi öğreneceksiniz!
Sağlık emekçileri ve halkı karşı karşıya getirip bu skandaldan sıyrılmanıza izin vermeyeceğiz.
Sistemin tüm yozlaştırıcılığına rağmen mesleğimizi etik ilkeler doğrultusunda yapma sorumluluğunun bilincinde toplumun sağlık hakkı için mücadele etmeye devam edeceğiz.
Foto-Haber: Neslihan Sağaltıcı
 

Editör: Nezahat Fırıncıoğulları