Danıştay Savcılığı, Hatay'ın Antakya ilçesindeki 307 hektarlık alanın riskli alan olarak ilan edilmesine ilişkin Cumhurbaşkanlığı kararının iptalini önerdi.
Antakya ilçesinde, deprem sonrası 307 hektarlık alanın riskli alan olarak ilan edilmesine yönelik Cumhurbaşkanlığı kararı, Danıştay Savcılığı tarafından sorgulandı.
Danıştay Başsavcılığı, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın imzasıyla 4 Nisan 2023’te riskli alan ilan edilen Hatay Antakya kent merkeziyle ilgili açılan davada söz konusu kararın hukuka aykırı olduğu yönünde görüş bildirdi.
Başsavcılık, Antakya kent merkezinde 9 binden fazla mülk sahibiyle birlikte 363 tescilli yapıyı ilgilendiren kararın iptalini istedi.
Savcılığın riskli alan ilanına en büyük itirazı ise 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi yasasının işaret ettiği, “yara almama” anlayışının yerine “yara sarma” anlayışına dayanıyor olması. Yani Başsavcılık, deprem risklerini önlemek için tedbirlerin, depremden önce hayata geçirilmesi gerektiğini savundu.
‘YASA YARA SARMA DEĞİL YARA ALMAMA ANLAYIŞINA DAYANIYOR’
Depremde, Erdoğan’ın imzasıyla 'riskli alan' ilan edilen 307 hektar büyüklüğündeki bölgede yer alan 9 bin 644 yapının 1411’i yıkıldı, 1728’inin ağır hasarlı, 226’sının ise acil yıkılacak nitelikte olduğu tespiti yapıldı. 6306 sayılı kanunun 6/A maddesi gereğince riskli alan ilan edilen alanda ayrıca 363 tescilli yapı bulunuyor.

Hataylılar ise uygulamanın afet risklerini gözetmek için yapılmadığı düşüncesinden hareketle Danıştay’a iptal istemiyle dava açtı. Danıştay Başsavcılığı’nın 28 Aralık 2023 tarihinde hazırladığı görüş sonrasında iptal isteminin Danıştay 4’üncü Dairesi’nde görüşülmesi bekleniyor.

TÖP: Neredeyse her güne bir çocuk hakkı ihlali ile uyanıyoruz TÖP: Neredeyse her güne bir çocuk hakkı ihlali ile uyanıyoruz

Danıştay Başsavcılığı, mahkemeye sunduğu görüşünde, 2012'de yürürlüğe giren 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Yasası'nın depremden sonra değil depremden önce alınacak önlemlere ilişkin olduğuna gönderme yaptı ve “Tasarı, afet meydana geldikten sonra ‘yara sarma’ değil de ‘yara almama’ anlayışına dayanmaktadır” ifadelerine yer verdi.

6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi yasası ise deprem risklerini önleyici tedbir olarak 2012 yılında yürürlüğe girmişti. Savcılığın iptal istemi de depremin yarattığı yıkımdan sonra riskli alan ilanı yapılmasına yönelik.

‘6306 SAYILI KANUN RİSKLİ ALAN BELİRLEMESİ İÇİN GEREKÇE OLAMAZ’
Danıştay Başsavcısı, uygulamanın hukuka uygun olmadığını belirterek iptalinin neden gerekli olduğunu şöyle açıkladı:

“’Bir yapının riskli yapı ya da bulunduğu yerin riskli alan olduğunun belirlenmesi halinde’ ifadesi 6306 sayılı yasada geçiyor. Öte yandan yine kanun gerekçesinden anlaşıldığı üzere bir alanın deprem bölgesi olması da riskli alan belirlemesi için yeterli değildir. Aksi halde yüzde 90’ı bir, iki ve üçüncü derece deprem bölgesi olan ülkemizde 6306 sayılı kanun hükümleri uygulanmaksızın yapılaşmaya gidilmesi mümkün değildir. Açıklama 6306 sayılı kanun kapsamında riskli alan belirlemesi için bir gerekçe oluşturmaz. Bu nedenle Cumhurbaşkanı kararıyla yayımlanan riski alanın iptaline karar verilmesi gerektiği düşünülmektedir.”
ALKAN: 7269’UN UYGULANMASI GEREKİR’
Davacılar arasında yer alan avukat Ecevit Alkan, riskli alan ilanıyla ilgili 200’ü aşan dava açıldığını belirterek, Başsavcılığın görüşü sonrasında Danıştay’ın yakın bir zamanda davacıları Ankara’ya davet edebileceğini belirtti. Avukat Alkan, “Riskli alan ilanı, hukuka uygun değil. Üstelik riskli alan eski kentsel sit alanını da kapsıyor. Savcı da riskin gerçekleştiğini belirterek iptali istedi. Burada can kayıpları yaşandı, dolayısıyla burada kentsel dönüşüm yasası değil 7269 (Umumi Hayata Müessir Afetler Dolayısıyla Alınacak Tedbirlere Yapılacak Yardımlara Dair Kanun) sayılı yasanın uygulanması gerekiyor” diye konuştu.
‘MÜLKİYETE MÜDAHALENİN YOLU AÇILDI’
Başsavcılığın görüşünün ‘yerinde’ olduğunu sözlerine ekleyen Alkan, “Biz de bu yönde dava açmıştık. Bir yer riskli alan edildiğinde bütün mülkiyetlere müdahale etme hakkı doğuyor. Yani yapılmış bir zemin etüdü yok, plan ve proje yok. Zaten 6306 (9 Kasım sonrası) sayılı kanun ile birlikte idareye çok daha geniş yetkiler tanınmış oldu. Riskli alan ilanında kimi zorluklar olabiliyordu, ben riskli alan uygulamasının bundan sonra çok kullanılacağını düşünmüyorum. Çünkü daha kolay olanı var” ifadelerine yer verdi.
Bölge sakinleri ve Hatay Barosu, mülkiyet haklarının korunmasını talep ederek, bu kararın iptalini istiyor.
Danıştay’ın bu talebi, Antakya’da yaşanan mülkiyet hakları ihlallerine ve kentsel dönüşüm süreçlerine yeni bir boyut kazandırıyor. Bölge sakinleri ve Hatay Barosu’nun hukuki mücadelesi, bu kararın iptali ve bölgedeki mülkiyet haklarının korunması açısından kritik bir aşama olabilir. Bu süreç, Türkiye genelinde benzer durumlar için de önemli bir emsal teşkil edebilir.
Foto-Haber: Nezahat Fırıncıoğulları
 

Editör: Nezahat Fırıncıoğulları