Antakya Emek ve Demokrasi Platformu, İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun üniversite diplomasının iptali ve ardından gözaltına alımasına tepki göstererek basın açıklamasında bulundu.
19 Mart 2025, Çarşamba günü Necmi Asfuroğlu Anadolu Lisesi Karşısında gerçekleştirilen basın açıklamasına demokratik kitle örgüt temsilcileri, meslek oda temsilcileri ve çok sayıda vatandaş katıldı.
Antakya Emek ve Demokrasi Platformu Adına İHD Hatay Şubesi Eş Başkan Mürsel Tonguç Salmanoğlu okuduğu açıklamada şu ifadelere yer verdi.
“Hukuksuzluğa Karşı Sessiz Kalmayacağız!Halkın İradesine Darbe Kabul Edilemez!
Bu sabah yine Türkiye'nin en büyük kenti olan İstanbul'un Büyükşehir Belediye Başkanı ile kimi ilçe belediye başkanları başta olmak üzere çok sayıda yurttaşın gözaltına alındığı haberleriyle uyandık.Bu gözaltılar ile birlikte aynı zamanda, yurttaşlar olarak bizlerin 'yetki' verdiği kimi 'kamu görevlileri' tarafından,insan ve yurttaş olmak bakımından sahip olduğumuz ifade özgürlüğü, toplantı ve gösteri özgürlüğü, örgütlenme özgürlüğü, seçme ve seçilme hakkı, ulaşım hakkı başta olmak üzere demokratik bir toplumun temelini oluşturan pek çok hak ve özgürlüğün ağır biçimde ihlal, dolayısıyla yurttaş olma vasfımızın tümden yok edildiğine tanık oluyoruz.
Uzunca bir süredir çok geniş toplumsal kesimlerin yol açtığı yıkıcı ve ağır sonuçlarına doğrudan maruz kaldığı hukukun üstünlüğü ilkesi, insan hakları ve demokrasi değerlerinin bu denli pervasızca ayaklar altına alınması hiçbir şekilde kabul edilemez.
Bağımsız düşünme ve yargı yetisine sahip, bu toplumun geleceğine dair sorumluluk duyan akıl ve vicdan sahibi herkesi, insan haklarına, adalete, barışa ve demokrasiye, yani ortak geleceğimize sahip çıkmaya davet ediyoruz. Siyasal iktidar, seçimle kazanamadığı yerel yönetimleri yargı eliyle cezalandırmaya, sandıkta kaybettiklerini hukuk dışı yöntemlerle geri almaya çalışmaktadır. Bu antidemokratik uygulamalarla her seferinde açıkça ilan edilen şey halkın iradesinin tanınmamasıdır.
Bugün Türkiye demokrasisi ve hukuk devleti anlayışı ağır bir ihlal ile karşı karşıyadır. İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Sayın Ekrem İmamoğlu, basın danışmanı Murat Ongun, kampanya direktörü Necati Özkan ve toplamda 105 kişinin hukuksuz bir şekilde gözaltına alınması, halkın iradesine doğrudan bir müdahaledir. Üstelik, bu operasyon yalnızca bireylere değil, halkın demokratik seçimlerle belirlediği yöneticilere, basın özgürlüğüne ve tüm yurttaşların haklarına yönelik kapsamlı bir saldırıdır.
Seçilmişleri Değil, Hukuksuzluğu Yargılayın!
Seçilmiş belediye başkanlarının görevden alınması veya gözaltına alınması, halkın oy hakkının gasp edilmesi anlamına gelir. Bugün İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı hedef alınmıştır, ancak bu tür hukuk dışı uygulamalar devam ederse, ülkemizde hiçbir seçilmişin güvende olmadığı bir ortam yaratılacaktır.
Bu süreç yalnızca yerel yönetimleri hedef almamakta, ifade özgürlüğünü, toplantı ve gösteri hakkını, örgütlenme özgürlüğünü ve halkın seçme-seçilme hakkını yok sayan bir baskı düzeninin kurumsallaştırılmasını amaçlamaktadır. Medya çalışanlarının gözaltına alınması ve kamuoyunu bilgilendirme haklarının ellerinden alınması, demokratik toplumun en temel unsurlarından biri olan basının susturulması anlamına gelmektedir.
Siyasi saiklerle yürütüldüğü açık olan bu gözaltılar, hukukun üstünlüğü ilkesinin ihlalidir. Anayasanın temel ilkeleri, uluslararası sözleşmeler ve insan hakları normları açıkça çiğnenmektedir. İktidar, ömrünü uzatmak için ülkeyi derin bir kutuplaşmaya sürüklemekte, seçim öncesi kent uzlaşısıyla oluşturulan birlikteliği cezalandırmaya ve halkın ortak iradesini dağıtmaya çalışmaktadır.
Bu hukuksuz operasyonları kınıyor, protesto ediyor ve gözaltına alınan herkesin derhal serbest bırakılmasını talep ediyoruz! Demokrasiye, hukukun üstünlüğüne ve halkın iradesine sahip çıkmaya devam edeceğiz. Türkiye, bir hukuk devleti olmak zorundadır. Ancak halkın iradesini hiçe sayan, hukuku araçsallaştıran ve otoriter yönetim anlayışını pekiştiren uygulamalar artarak devam etmektedir. Tarih göstermiştir ki, halkın iradesine karşı yapılan her türlü baskı eninde sonunda kaybetmeye mahkûmdur!
Bugün yaşananlar, yalnızca sistematik insan hakları ihlallerinin artışı değil, "hak temelli bir rejim fikrinin tamamen terk edildiği" bir sürece işaret etmektedir. Belirsizlik, keyfilik ve hukuksuzluk rejiminin süreklilik kazandığı, OHAL düzenlemeleriyle kalıcı hale getirildiği bir yönetim anlayışı inşa edilmektedir. Bu anlayış, yurttaşları her an baskıya maruz kalabileceği duygusuyla korkutmayı, sindirmeyi ve iradesini kırmayı amaçlamaktadır.
'Artık yeter!' duygusuna yol açan bu pervasızlık karşısında uzun süredir söylediklerimizi inatla bir kez daha dile getireceğiz.
Evet, gerçekten artık yeter!Hukukun üstünlüğü ilkesinin, insan hakları ve demokrasi değerlerinin ayaklar altına alınması, yargının araçsallaştırılarak adaletin tümüyle ortadan kaldırılması hiçbir şekilde kabul edilemez.
Bu uygulamalar aynı zamanda birlikte yaşama iradesini yıkıcı biçimde tahrip ederek barışa ve geleceğe dair tüm umutları yok ediyor, toplumu geleceksiz bırakıyor.
Böylesi bir ortamda sivil alanın da kapanmasına yol açan içinde yaşamakta olduğumuz ağır krizin aşılması için insan haklarının hayatın her alanındaki “kurucu rolünü” yeniden öne çıkaran bir yaklaşımın coğrafyamızda etkin kılınması bugün daha da gerekli hale gelmiştir.
Ancak bizler, bu haksız ve hukuksuz gidişata izin vermeyeceğiz! Yurttaş olmaktan, insan hakları ve demokrasi değerlerinden, birlikte yaşama iradesinden vazgeçmeyeceğiz. Aydınlık bir geleceğe olan umudumuzu hiçbir şekilde yitirmeyeceğiz. Bir kez daha, bağımsız düşünme yetisine sahip, bu toplumun geleceğine dair sorumluluk duyan herkesi, insan haklarına, adalete, barışa ve demokrasiye, yani ortak geleceğimize sahip çıkmaya davet ediyoruz.
Foto-Haber: Nezahat Fırıncıoğulları