Samandağ Devlet Hastanesinde Zafer Bayramı Kutlandı Samandağ Devlet Hastanesinde Zafer Bayramı Kutlandı

SKD ve AKDD’nin birlikte organize ettiği Evvel Temmuz Kültür Festivali kapsamında 'Hatay Taş Ocakları ve Beton Santrallerinin Zararları' başlığı ile panel düzenlendi.
Hatay’ın Samandağ, Serinyol ve Defne ilçelerinde Samandağ Kalkındırma Derneği(SKD) ile Akdeniz Kültür ve Dayanışma Derneği(AKDD) tarafından düzenlenen ve yaşanılan deprem felaketine rağmen aynı coşku ve kararlılıkla devam ettirdiği bu yıl 24.sü’nü gerçekleştirme başarısını gösterdiği Geleneksel Evvel Temmuz Kültür Sanat Festivali kapsamında, “Hatay Taş Ocakları ve Beton Santrallerinin Zararları” başlığı ile panel düzenlendi.
Türk Tabipleri Birliği Temsilcisi Demet Parlar’ın moderatörlüğünü yaptığı panele Doğu Akdeniz Çevre Derneği Ortak Sekreteri Sabahat Aslan ve Halk Sağlığı Uzmanı Prof. Dr. Tacettin İnandı konuşmacı olarak katıldı.
Demet Parlar’ın yaptığı açılış konuşmasından sonra DAÇE temsilcisi Sabahat Aslan yaptığı konuşmada, taş ocaklarının Hatay’daki su sorununu daha da derinleştireceğine dikkat çekti.
"HATAY'DA 60 TAŞ OCAĞI YAPILMAK İSTENİYOR"
Kentteki planlanan onlarca taş ocakları olduğunu hatırlatan Aslan, sürecini ve zararlarını şöyle anlattı: “Ne yazık ki deprem sonrası Hatay ve diğer deprem illerinde yetkililer, insanların yaşam hakkını tehlikeye atan kararlar almaya devam ediyor. Yaşam hakkımızı savunmak en temel görevimizdir. Doğu Akdeniz Çevre Dernekleri olarak, depremden sonra çoğalan taş ocakları konusunda bir rapor hazırladık ve bu raporu mart ayında açıkladık. O dönemde 54 taş ocağı varken, bugün bu sayı arttı ve mevcut ocakların kapasiteleri de genişletildi. Şu an Hatay’a 60 taş ocağı yapılmak isteniyor. Elbette, kentin yeniden inşası için bazı taş ocaklarına ihtiyaç var, ancak dünya genelinde bu tür yatırımların kent içinde değil, başka bölgelerden temin edilmesi gerektiği biliniyor.
60 taş ocağının kurulumunu gördükten sonra, bu kentin gözden çıkarıldığını fark ettik. Taş ocakları yaşam alanlarına çok yakın kuruluyor, bazıları evlere sadece 60-100 metre mesafede. Bu ocaklar, doğal hayatı koruma alanlarına da zarar veriyor. Örneğin, Antakya’da planlanan taş ocakları Altınözü Yaban Hayatı Geliştirme Sahası’na 800 metre, Belen’deki taş ocakları ise Belen Geçidi Tabiat Parkı’na iki kilometre mesafede. Hatay Dağ Ceylanları Yaban Hayatı Geliştirme Sahası’na 800 metre uzaklıkta taş ocakları kuruluyor. Bu ocaklar, yılda yaklaşık 147 milyon ton malzeme üretecek ve bu miktarın büyük kısmı diğer şehirlere gönderilecek. Taş ocakları ciddi miktarda patlatma malzemesi kullanacak, bu da çevre kirliliğine neden olacak. Ayrıca, toz emisyonları ve yeraltı su kaynaklarının zarar görmesi gibi sorunlar da yaşanacak. Bu durum, Hatay’da su sorununun daha da derinleşmesine yol açacak.”
“HALKIN KATILIMI VE MÜCADELESİ OLMADAN KAZANIM ELDE EDİLMEZ”
Bölge halkının kitlesel bir şekilde mücadele etmesi gerektiğini belirten Aslan, “Doğu Akdeniz Çevre Dernekleri olarak, ruhsat iptali davaları açmaya hazırlanıyoruz. Beton santrallerinin ve taş ocaklarının sadece gerçek ihtiyaç kadar ve sanayi bölgelerine kaydırılması gerektiğini savunuyoruz. Deprem sonrası olağanüstü hal ilan edilmesi ve hassas alan kararının kaldırılması, işletmelerin istedikleri yerde bu tesisleri kurabilmelerine yol açtı. Biz Doğu Akdeniz Çevre Dernekleri olarak hukuki ve demokratik mücadele vermeye ve size destek sağlamaya hazırız. Bölge halkının kitlesel olarak mücadele etmesi ve hukuki yollara başvurması gerekmektedir. Mersin’de benzer bir mücadelede başarı elde ettik. Sokak mücadelesi olmadan kazanım elde edilemez” dedi.
“ŞEHRİMİZ ADETA BİR ŞANTİYE ALANINA DÖNDÜ”
Halk Sağlığı Uzmanı Tacettin İnandı, Hava kirliliği’nin insan sağlığına ciddi sorunlara yol açtığını belirterek, “Hava kirliliği insan yaşamını tehdit ediyor. Hatay halkı kirli hava soluyor.  Hatay’da hava kalitesini ölçen istasyonlar var. Deprem sonrası Samandağ’da bir hava kalitesi istasyonu aktif olarak ölçüm yapıyor. Depremden önce Hatay, Antakya ve İskenderun’da hava kalitesi Dünya Sağlık Örgütü standartlarının çok üzerindeydi, bu durum Samandağ için de geçerli. Kirli hava, insan sağlığına büyük zararlar verebilir, kanser ve solunum yolu hastalıklarına yol açabilir. Deprem sonrası, yıkılan binaların taşınması ve ayrıştırılması sırasında hava kirliliği daha da arttı. Önceden ısınma ve evsel kaynaklardan gelen kirlilik, şimdi inşaat faaliyetlerinden kaynaklanıyor. Şehirlerimiz adeta bir şantiye alanına döndü” dedi.
Taş ocakları ve beton santrallerinin sağlığa verdiği zararlardan bahseden İnandı, “Beton santralleri ve taş ocakları, insan ve çevre sağlığına önemli zararlar verebilir. Bu tür işletmelerin yer seçimi ve işletme ruhsatları dikkatle değerlendirilmelidir. Hava kalitesini düşüren bu işletmelerin çevresel etkileri iyi analiz edilmelidir. Gürültü kirliliği, su kaynaklarının kirlenmesi gibi etkiler de göz önünde bulundurulmalıdır. Bu tür sorunlarla mücadele etmek için bilimsel kanıtlara dayalı, barışçıl ve demokratik yöntemlerle harekete geçmeliyiz. Hatay’ı bekleyen tek afet deprem değil. Çevresel duyarlılığımızı artırarak ve sürdürülebilir kalkınma hedefleri doğrultusunda adımlar atarak daha sağlıklı bir çevre oluşturabiliriz.” dedi.
"BURANIN AFETİ YENİ BAŞLIYOR"
Tüm Köy Sen örgütlenme uzmanı Sedat Başkavak ise soru cevap kısmında söz alarak, Hatay’ da tarımın bitirileceği bir planla karşı karşıya olduğumuzu belirtti.
Tüm Köy Sen örgütlenme uzmanı Başkavak, konuşmasının devamında "Hatay’a 60 taş ocağı niye kuruluyor. Buranın afeti yeni başlıyor. Bir bölgede taş ocakları çoğalıyorsa o bölgeye çimento fabrikaları gelecek demektir. Eğer bu kadar çok taş ocağı planı yapılıyorsa, hani 150 milyon tonluk bir taştan bahsediyorsak çıkarmayı, bu bölgeye çimento fabrikaları gelecek demektir. Hesap da şu zaten, Mersin'den itibaren buraya kadar olan Kilikya dediğimiz bu bölge düşünün. Bu bölge tamamen enerji ve sanayi bölgesi olarak planlanıyor. Termik santraller, demir çelik fabrikaları, limanlar.  Buradan Mersin'e kadar işletme içerisinde olan 19 liman var. Geçtiğimiz hafta Dörtyol’da basın açıklaması yaptık. Doğu Akdenizli Çevre Dernekleri ile birlikte. Daha önce Dörtyol Belediyesinin halk plajı olarak kullandığı yer şu an Türk Petrol şirketine rafineri tesisi olarak verildi. Ve bunların hepsi burada çoğalacak önümüzdeki dönem. Onun için de burada yatırım denilen tesislerin artacağı tarımın bitirileceği bir planla karşı karşıyayız.
"YENİ BİR HATAY BİZİM İÇİN KURULMUYOR"
AKP şimdi depremi fırsata dönüştürerek sermaye için yeni bir Hatay kuruyor, bizim için kurmuyor. Arsuz İlçe, Erzin İlçe ve Samandağ ilçede bu kadar uzun bir sahili olan bir kentte niye turizm planı yok hiç düşündünüz mü? Taş ocakları, beton santralleri, 150 bin konut bunların hepsi önümüzdeki dönem bu bölgenin enerji sanayi bölgesi olarak kurulması için hayata geçiriliyor. Burası sermaye için bir cennet, buradaki halk için de bir cehennem haline getirilecek. Adına istihdam, kalkınma diyorlar ve bize bunlara karşı mısınız diyorlar.  Bir süre sonra işsiz kalanların, tarımda karnını doyurmayan insanların yaşayacağı son İliç deki gibi olacak. Onun için şimdiden tedbir almalıyız yaşam alanlarımıza halk olarak sahip çıkmalıyız." İfadelerine yer verdi.
Foto-Haber: Neslihan Sağaltıcı
 

Editör: Nezahat Fırıncıoğulları