Hatay'da Ölü Deniz Fay Zonu İnceleniyor: 6 Şubat'ta Zorlanmış Hatay'da Ölü Deniz Fay Zonu İnceleniyor: 6 Şubat'ta Zorlanmış

Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, "Ekmek ve Adalet" kampanyası kapsamında Hatay’da bir dizi ziyaretlerde bulundu. 
DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, Hatay ziyaretinde ilk olarak Samandağ’da çiftçilerle bir araya geldi.
Tekebaşı Mahallesi Çok Amaçlı Salon'da düzenlenen buluşmada Hatimoğulları’ na DEM Parti Hatay İl Eş Başkanı Naim Özbek’in eşlik ettiği toplantıya çiftçilerin yanı sıra; Samandağ Belediye Başkanı Emrah Karaçay, Belediye Başkan yardımcısı Adnan Eryılmaz, Tekebaşı Mahallesi Muhtarı Muhsin Dönmez, Cumhuriyet Mahallesi Muhtarı Mustafa Güzey, Yeşilada Mahallesi Muhtarı Ali Özçelik katıldı.
DEM Parti Eş Genel Başkanı Hatimoğulları, ekonomik krizle insanların artık nefes alamayacakları duruma geldiklerini belirtti. Buluşmanın amacının iktidarın ekonomi politikalarına karşı güçlü bir tavır ortaya koyabilmek olduğunu söyleyen Hatimoğulları, tüm sektörlerde faaliyet gösteren kesimleri buluşturmayı amaçladıklarını vurguladı.
“İKTİDAR UYGULADIĞI TARIM POLİTİKALARIYLA ÇİFTÇİYE EKME, ÜRETME, BİÇME DİYOR”
Türkiye'nin bir tarım ülkesi olduğunu dile getiren Hatimoğulları, “Ekmek ve Adalet Kampanyamızda özellikle çiftçilerin sorunlarını konuşuyoruz, çünkü Türkiye bir tarım ülkesidir, sanayisi gelişmiş bir ülke değildir. Hatay, Çukurova, Ege başta olmak üzere Türkiye'nin dört bir yanı tarım ve hayvancılıkla geçimini sağlayan insanlarla dolu. En önemli geçim kaynağı bu. AKP iktidara gelmeden önce Türkiye tarım ürünlerinde kendi kendine yetebilen ve ihracat yapabilen dünyanın ilk 9 ülkesi arasındaydı. Şimdi uyguladıkları yanlış tarım politikalarıyla, hatta yanlış demeyelim, bilerek tarımı bitirmek için ve bizi ithalata bağımlı bir hale getirmek için uyguladıkları politikalarla halimiz ortadadır. Çiftçi üretim yapamıyor. Neden üretim yapamıyor? Çünkü bu politikalarla çiftçiye ekme, biçme ve geçinme demiş oluyorlar. AKP’nin parolası tamamen budur: “Ekmek, biçme, üretme, geçinme”. Bu seviyeye nasıl geldi? Hatırlayacaksınız pamuğa ve tütüne kota uygulamaya başladılar iktidara geldikten sonra. Sonra tohum politikası değişti. Tohum ithalatına bizi mecbur ettiler. Doğal tohumu bitirip hibrit tohuma geçirdiler çok üretim yapılabilir diye. Bu ülkede de biliyoruz Hatay’da, Samandağ’da da kanser vakaları çok yaygın. Bunun nedeninin GDO’lu tohumlar olduğunu çok iyi biliyoruz. Bu iktidar her fırsatta kendine “yerli ve milli” diyor ama tohumda bile Türkiye’yi ithalatçı bir pozisyona getirdi ve yerli tohumu bitirdi. 
“ÇİFTÇİNİN SORUNLARININ SEBEBİ TOHUMUN, GÜBRENİN, MAZOTUN, ELEKTRİĞİN, SUYUN PAHALI OLMASIDIR”
Ben sizin sorunlarınızı ne kadar anlatsam da sizin kadar bilemem. Sizler söz aldığınızda bu konuları daha da derinleştirecek ve daha fazlasını da anlatacaksınız. Çiftçinin üretimde bu kadar sorun yaşamasının en büyük sebeplerinden biri tohumun, gübrenin, mazotun, elektriğin, suyun pahalı olmasıdır. Bugün üretici artık yaptığı masrafını kazanamayacak durumdadır. Bu nedenle de birçok üretici üretim yapmaktan imtina etmeye başlamıştır. Iğdır’da daha önce yaptığımız halk buluşmasında hayvancılık yapan bir çiftçimiz şunu söyledi: “Biz samanı ithal eder pozisyona geldik, saman fiyatına bile yetişemiyoruz. O yüzden sadece biz değil bizim gibi çalışan birçok insan hayvanları toptan satıyor ve yenisini almıyor artık”. Bu duruma getirilmiş hal söz konusu. İllere göre farklılık arz etse de DSİ’nin sulama suyuna yaptığı zam %60-400 arasında değişiyor. Çiftçinin kullandığı elektriğe %30 ve üzeri zam yapıldı. Narenciye üreticilerinin hali ortada. Narenciye üretiminin ağırlıklı olarak yapıldığı Hatay’da deprem bizi her açıdan çok etkiledi. Bu deprem sadece evimizi yıkmadı, sadece canımızı almadı; işlerimizin de yıkımına sebep oldu. Bugün narenciye üreticileri, depremden sonra yaşanan göç ve karmaşadan dolayı işçi bulamaz hale gelmiş durumda. Bugün çiftçilerin borcu Türkiye ölçeğinde 850 milyar lirayı aşmış durumda. 850 milyar lira sadece çiftçinin borç aldığı miktar.” ifadelerine yer verdi.
Hatimoğulları, "Tarım bu ülkenin ekonomisinin güçlenmesi, yurttaşının geçinmesi için, karnının doyması için, bizim olmazsa olmazımız. DEM Parti olarak tarım politikaları konusunda tutumumuz çok net. Birincisi bu iktidarın bütün politikalarını alaşağı etmek zorundayız." dedi.
Hükümetin mazota, elektrik, sulama, tohum destek vermek, ithal tohuma son vermesi gerektiğini belirten Hatimoğulları, konuşmasının devamında; Samandağ ilçesinde artan beton santralleri ve taş ocaklarına da değindi. 
“MAHALLENİN ORTASINDAKİ TAŞ OCAĞI KALDIRILMALIDIR”
Hatimoğulları, Çöğürlü etrafında kurulmuş taş ocakları ve yol üzerinde kurulmuş beton santrallerinin çevre kirliliğiyle halk sağlığını tehdit ettiğine dikkat çekerek “Konuşacak çok şey var. Yaşam alanlarında mahalle içinde kurulmuş olan beton santrali ve taş ocakları var. Buna karşı Samandağ halkının yürüttüğü eylemler, protestolar var ama buna rağmen hala aktif bir şekilde bu işletme çalışmasını sürdürüyor. Buraya gelirken yakınından geçiyorsunuz bu beton santralinin. Çevreye yaydığı kirlilik, toz toprak ortada. Sanki depremin yıkımının tozu yetmiyormuş gibi, böylesi insan sağlığını ağır bir biçimde tehdit eden bir santrale göz yumuluyor. Halk istememesine rağmen hem de mahallenin ortasında. Bunu da burada protesto ediyoruz. Çevre Şehircilik Bakanlığı ve Hatay Valiliğine çağrımızı bir kez daha yapıyoruz. Bu işletme mutlaka buradaki yeri kapatılmalıdır. Başka bir yere taşınırsa taşınsın, insanların olmadığı, yaşam alanı olmayan bir yere taşınırsa kendilerinin bileceği iş. Ama halk çok net bir şekilde mahalle ve yaşam alanlarında zehir saçan, hastalık saçan bu santrali istemiyor. Bu konuda da yetkilileri göreve çağırıyoruz. Çevre Şehircilik Bakanlığı ile Valiliğe buradan çağrımızı bir kez daha yapıyoruz: Bu işletmenin buradaki yeri mutlaka ama mutlaka kapatılmalıdır. Başka bir yere taşınıyorsa taşınsın. İnsanların olmadığı bir yerde, yaşam alanı olmayan bir yere taşınıyorsa kendilerinin bileceği iş ama halk çok net bir biçimde yaşam alanlarında zehir saçan, hastalık saçan bu beton santralini istemiyor. Bu konuda da yetkilileri göreve çağırıyorum." dedi.
“BİRLİKTE BAŞARACAĞIZ”
Depremin insanlar üzerinde yarattığı umutsuzluğa değinen Hatimoğulları, konuşmasını "Depremde yaşadığımız bu kadar yıkıma rağmen, depremden sonra yaşadığımız zaman yüksek yoksulluğa, daha yüksek ve derinleşmiş bir açlığa rağmen umudumuzu kaybetmeden yaşama tutunuyoruz. Bizi toprağımızdan koparmak isteseler de depremi dahi bizi topraklarımızdan koparmak için kullansalar da bizler asla topraklarımızı terk etmedik, terk etmeyeceğiz. Her daim olduğu gibi tarım üreticilerinin yanınızdayız. Her konumda yanınızdayız. Başaracağız, birlikte aşacağız." diyerek tamamladı.
DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları’ nın konuşmasının ardından Samandağlı çiftçiler yaşadıkları sorunları ve taleplerini aktardı. Çiftçilerin yönelttiği soruları DEM Parti Eş Genel Başkanı Hatimoğulları ve Samandağ Belediye Başkanı Emrah Karaçay birlikte yanıtladı. 
HATİMOĞULLARI: ÖNERİMİZ, DENETLEYİCİ, BAĞIMSIZ HEYETİN OLUŞTURULMASIDIR 
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları “Ekmek ve Adalet" kampanyası kapsamında gerçekleştirdiği Hatay’ da ki temaslarına Defne ilçesinde devam etti.
DEM Parti Eş Genel Başkanı Hatimoğulları, Samandağ’ da gerçekleştirdiği çiftçilerle buluşmasının ardından Defne ilçesinde “Rezerv Alan Yasası” mağdurları ile bir araya geldi. 
Hatimoğulları’ na Defne Abdullah Cömert Parkında gerçekleştirilen buluşmada DEM Parti Mersin, Adana, Hatay İl Eşbaşkanları eşlik etti.
Kadınların ve gençlerin yoğun ilgi gösterdiği buluşmada konuşan Hatimoğulları, depremde yalnızlığa ve ölüme terk edildiklerini belirterek “İnsanlar günlerce o enkaz altında can çekişirken, devletin, iktidarın yaptığı ayrımcılığı bir kere daha deneyimlemiş olduk. İş makinaları şu an dört bir yanda güçlü bir biçimde enkaz kaldırmaya gelmişler. Geldiler yani birkaç ay sonra. Bu gerçekten sadece benim değil. Herkesin yüreğini yakan bir şey. Biz o gün o iş makinaları için iktidara seslendik. ‘Seferberlik ilan edin’ dedik. ‘Herkes ve her şey işini gücünü her şeyini bıraksın deprem bölgelerine koşsun’ dedik. O iş makinaları parayla, sözleşmeyle, demir karşılığındaki sözleşmelerle, para pulla geldikleri zaman aynı seferberlikle depremin ilk günü gelseydiler, inanın biz o kadar ölmeyecektik. İnanın çok insanı kurtaracaktık. Depremin ilk gününde arama kurtarma çalışmalarına katılan arkadaşlarınızdan biriydim. Deprem olduğunda hemen buraya geldim. Ve orada iş makinalarının ne kadar önemli olduğunu arama kurtarma ekiplerinin çalışmalarında, o uzmanların ağzından defalarca duyduk. ‘İş makinası olsa, bir kepçe olsa biz insanları daha çok kurtarırdık’ dediler” ifadelerini kullandı.
“MURAT KURUM SÖZÜNÜN ARKASINDA DURMALIDIR”
"Ekmek ve Adalet" kampanyası ile yoksulluğun, işsizliğin, umutsuzluğun kavgasını verdiklerini söyleyen Hatimoğullları, deprem bölgesinde yoksulluğun daha çok katlandığını ifade ederek, “Bizim yürüttüğümüz kampanya bir yandan ekmek kampanyası, öte yandan bu ülkede artan adaletsizliğe karşı her alandaki adaletsizliğe karşı güçlü bir mücadele vermek istiyoruz. Uzun sürecek bu kampanyamızda Türkiye'nin dört bir yanında bütün mağdurlarına, bütün sorun sahibi insanlarla biz bir arada olacağız. Bugünün ana teması, ana konusu: adaletsizliğin derin yaşandığı konulardan biri rezerv alan. İlan edildiği zaman hem Antakya ve Defne'nin diğer mahallelerinde hem Samandağ'da çok güçlü yürüyüşler, çok güçlü çalışmalar, güçlü mitingler, güçlü karşı tepkiler gösterildi. En son Murat Kurum geldi ve dedi ki, ‘biz halk istemiyorsa rezerv alan ilan etmeyeceğiz’. Grup toplantısında bu konuyla ilgili uzun uzun konuştum. Şu çağrıyı yaptım, buradan bir kez daha yapıyorum; Murat Kurum verdiği sözün arkasında durmalıdır. Halk rezerv alan istemiyorsa siz rezerv alan ilan etmeyeceksiniz. Bugün Gültepe'de ve Akevler'de yıkım kararı hayata geçirilmek isteniyor ve bize gelen bilgiler bu civardaki evlere tedbirler gelmiş. Üç gün içinde burayı boşaltın diyorlar. Bu kabul edilebilir bir şey değildir. Rezerv alan, kelimenin tek anlamıyla bizim topraklarımızı kafalarına göre istimlak etmeleridir. Zaten depremde bize yardım etmediler. Zaten depremde çadırları sattılar. Zaten depremde iş makinesi bile getirmediler. Depremde konserve kutularını sattı Kızılay. Daha ne satabilir? Daha ne kadar insan vicdansızlaşabilir? Daha bir iktidar, bir kurum ne kadar vicdansız olabilir?” dedi.
İktidara seslenerek uyarıda bulunan Hatimoğulları, konuşmasında “Yandaş firmalara ve taşeronlarına vermiş olduğunuz bu işler sağlam bir denetim altına alınmak zorundadır. İnsan yaşamı sizin için kıymetsiz olabilir. Bizim için bir karıncanın canı bile kıymetlidir. Bizim canımız kıymetlidir. Herkesin canı kıymetlidir. Buradan bir kez daha uyarıyoruz: sakın ola depreme dayanıksız binaları yapmaya kalkmayın. Ayrıca da buradan bir önerimiz, denetleyici, bağımsız heyetin oluşturulmasıdır. Bu heyette yerel yönetimler, belediyeler yer almalı. En önemlisi emek meslek örgütlerinden uzmanlık alanı olan örneğin mühendisler odası yer almalı. Biz yeni depremlerde, yeni ölümler istemiyoruz. Bakınız uzağa gideceğim biraz, Japonya'ya. Japonya'da 9 şiddetindeki depremde bile evler yıkılmıyor. Bir insanın bile burnu kanamıyor. Çünkü gerçekten deprem bölgelerinde depreme dayanıklı evler yapıldı. Biz yaşadığımız Şubat depreminden eğer dersler çıkarmayacaksak neyden ve ne zaman ders çıkaracağız? Türkiye'de seksen milyon yurttaş öldükten sonra mı çıkaracağız? Bu ders çıkarılmalı ve ona göre bir planlama içine girilmelidir.” ifadelerine yer verdi.
Foto-Haber: Neslihan Sağaltıcı
 

Editör: Nezahat Fırıncıoğulları