GÜNDEM

Özgür Özel, Devlet Bahçeli’ye “Kayyumla” Yüklendi

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, TBMM grup toplantısında, “Cumhur İttifakı’nın Kürt vatandaşlarımıza bakışını anlatırken şöyle bir cümle kurdum: ‘Türkiye'de bu dönemde herkes eşittir ama Kürtler daha az eşittir.’ Bugün Devlet Bey de grup toplantısında çıkmış, birtakım şeyler söylemiş ve bu ifadeyi eleştirmiş. Neredeyse, ‘Benim Kürt komşularımla aram çok iyi’ diyecek. Bunları bırakacaksınız. Devlet Bey, benim memleketim Manisa’da hemşehrilerimiz, sandığa gidip oy verip MHP’li bir belediye başkanı seçebiliyorlar, mazbatasını alıyor, görevini yapıyor. Sizin memleketiniz Osmaniye’de geçmişte AK Partili seçtiler, görev yaptı; MHP’liyi seçtiler, yaptı. Rize’de Tayyip Bey’in hemşehrileri istediği belediye başkanını seçebiliyor. Ama Diyarbakır’da, Batman’da, Van’da, Mardin’de toplam 54 merkezde Kürtler belediye başkanı seçiyor. O belediyelere siz kayyım atıyorsunuz. Manisalılar, Osmaniyeliler, Rizeliler eşittir; sizin bu uygulamalarınız yüzünden Kürtler Türkiye’de daha az eşittir. Devlet Bey sizin, benim ibadethanem camiler, ibadethane kabul ediliyor. Ama Alevilerin ibadethanesi cemevleri, ibadethane kabul edilmiyor. Sünniler eşittir ama bu uygulama yüzünden ve uğradıkları birçok ayrımcılık yüzünden Aleviler bu memlekette daha az eşittir. Yarın verin bir talimat, Ülkü Ocakları Taksim’e çıkar, Tayyip Bey isterse Osmanlı Ocakları çıkar; 1 Mayıs olur, sendikalar Taksim’e çıkamaz. 8 Mart olur, kadınlar Taksim’e çıkamaz. Evladını arayan Cumartesi Anneleri, Taksim’e çıkamaz. Muhalif gazeteciler haber yazarlar, kodesten çıkamazlar. Bu ülkede iktidar yanlıları eşittir; muhaliflere düşman hukuku uyguladığınız için muhalifler daha az eşittir” dedi.

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, bugün TBMM grup toplantısında konuştu. Özel, grup toplantısının başında partiye üye olan Bursa Balkan Masası’ndan 650 vatandaşı temsilen Halil Akgün, Semra Aslan, Büşra Acar, Nejla Alagöz, Yelda Coşkun ve Sevda Gürsoy’a rozet taktı.

"BABA EVİNİN KAPISI HERKESE AÇIKTIR”

Özel, “İl başkanımıza, milletvekillerimize çok teşekkür ediyorum. Çağrımıza uyup, baba evine koşan gelen Bursa Balkan Masası’nda bundan sonra bizimle birlikte koşturacak; Balkanların dört bir yanından gelen çok değerli hemşehrilerimizi sevgiyle selamlıyoruz, hepiniz hoş geldiniz. Türkiye’nin dört bir yanındaki vatandaşlarımıza diyoruz ki, baba evinin kapısı açıktır, tapusu bir kişiye açıktır, Gazi Mustafa Kemal Atatürk, buyurun gelin” dedi.

"YAPARLARSA YAPARLAR. YAPMAZLARSA İKTİDARA GELİP BİZ YAPACAĞIZ”

Özel daha sonra şu açıklamaları yaptı:

“24 Kasım benim için her zaman çok anlamlı bir gün. Öğretmenler Günü’ydü. O gün güne erken saatlerde İstanbul’da başladım, ama uçuşumuz vardı. Havaalanına gidene kadar; elbette grubumdaki öğretmenleri, Parti Meclisi’ndeki öğretmenlerimizi, öğretmen il başkanlarımızı arayarak başladım. Ardından eğitim alanında örgütlü dört sendikamızın; Eğitim İş’in, Eğitim Sen’in, Eğitim Bir Sen’in ve Türk Eğitim Sen’in genel başkanları ile ayrı ayrı konuştum. Farklı düşündüklerimiz olabiliriz hayata başka yerlerden bakıyor olabiliriz. Ama hepimizin geleceği çocuklarımızı emanet ettiği öğretmenlerin hem mesleklerini daha iyi yapabilmeleri hem özlük hakları için mücadele eden sendika başkanlarımızın şahsında; bütün öğretmenlerimizin Öğretmenler Günü’nü kutladım. Okuduğum bir rapor çok dikkatimi çekti. 100 öğretmenden 72’si, Eğitim İş’in raporuna göre; geçinmek için borç almak zorunda. Yine 100 öğretmenden 23’ü, mesleğini yaparken ikinci bir ek işte çalışmak zorunda. Biz Öğretmenlik Meslek Kanunu diye çok mücadele ettik. Bu mücadelemize rağmen bir Meslek Kanunu çıktı ama beklentileri karşılamadı. Biz, Öğretmenlik Meslek Kanunu’nun mutlaka iyileştirilerek yeniden düzenlenmesini, aynı işi yapan öğretmenlerin farklı özlük haklarına, unvanlara çalıştırılmasına engel olunmasını, sözleşmeli ve ücretli öğretmenlik uygulamasının sonlandırılmasını, öğretmenlerin tamamının kadrolu hale getirilmesini ve mülakatın mutlaka kaldırılmasını savunuyoruz. Bunu savunmaya, anlatmaya devam edeceğiz. Yaparlarsa yaparlar. Yapmazlarsa iktidara gelip biz yapacağız.

"KİRLİ ELLER VE O ELLERE TALİMATI VERENLER YARGILANANA KADAR TAKİPÇİSİ OLMAYA DEVAM EDECEĞİZ”

Bugün grubumuzdan milletvekilimiz, Grup Başkanvekilimiz Ali Mahir Başarır ve çok sayıda parti yöneticimiz ve partili hukukçu arkadaşımız Diyarbakır’dalar. Diyarbakır Barosu önceki başkanı, görevi sırasında ve herkesin gözleri önünde sekiz yıl önce katledilen Tahir Elçi’nin duruşmasını takip ediyorlar. Davasını sürüncemede bırakıyorlar, yapılması gereken araştırmalar, dinlenmesi gerekenler dinlenmiyor. Zaten deliller karartılsın diye cinayetten dakikalar sonra bir el devreye girmişti. Bütün yaşananları görmüştük. Hukuk tesis edilinceye kadar, Elçi ailesi artık adaletin tesis edildiğine inanana kadar; grubumuzun kıymetli üyesi sevgili Türkan Elçi’nin yüreğinde yanan ateş elbette sönmeyecek ama bir faili meçhul cinayetin aydınlatılmasının verdiği ferahlık onun içine sinene kadar bu yargılama bizim içimize sinmiyor. Sonuna kadar takipçisi olacağız. Tahir Elçi’nin de diğer faili meçhul cinayetlerin de onları katleden kirli eller ve o ellere talimatı verenler yargılanana kadar takipçisi olmaya devam edeceğiz.

"31 MART’TA REKOR OYLA YENİDEN İSTANBUL BELEDİYE BAŞKANI OLACAK OLAN EKREM İMAMOĞLU”

Bir fidanlık açtık. Atatürk’ün talimatı ile açılan, onun emaneti olan bir yeri açtık. Kapandığı 1997 tarihine kadar, Bahçıvan Okulu olarak da hizmet eden çok önemli bir binayı açtık. Sadece açarken, eski dokusuna uygun olan binaların içinde gezdik. Bir tanesi kreş, bir tanesi meslek edindirme kursu, bir diğeri İstanbul Vakfı’nın bursiyer öğrencilerinin gelip, doğayla, çiçekle meyve ağaçları ile bir arada olacakları alan… İnanılmaz güzel bir tesisti. Bu tesisin kurdelesini kestiğim ilk açılış olmasından büyük memnuniyet duydum. Oraya emek veren Belediye Başkanlarımıza, Şükrü Başkan’a, İstanbul’da muhteşem işler ile İstanbulluların teveccühünü kazanan, 31 Mart’ta rekor oyla yeniden İstanbul Belediye Başkanı olacak olan Ekrem İmamoğlu’na bir kez daha teşekkürlerimizi iletiyoruz.

"EKO-KIRIMIN İÇ HUKUKUMUZDA AĞIR MÜEYYİDELERİ OLAN BİR SUÇ OLARAK TANIMLANMASI İÇİN TAM DESTEK SÖZÜ VERİYORUZ”

Eko-kırımın suç olarak tanımlanmasını istiyorlar. 25 bin ıslak imza ile Meclis’e geldiler. Kanun teklifi getirdiler. Biz daha önce de hep söylediğimiz gibi yurttaş inisiyatifleri ile çevrecilerle, bu alandaki derneklerle, aktivistlerle ilişkimizi en yüksek düzeyde tutacağız. Onların yanında olmamız gerektiği zaman alanda onlarla mücadele edeceğiz. Onların sesinin duyulması gerektiği zaman onları buralarda misafir edeceğiz. Eko-kırımın iç hukukumuzda ağır müeyyideleri olan bir suç olarak tanımlanması için CHP Grubu’ndan tam destek sözü veriyoruz.

"AKBELEN’E, BİR HEYET OLARAK YENİDEN GİDECEĞİZ”

Bir gözümüz Akbelen’de… Dinamitler patlıyor. O konu ile ilgili, ilgili gölge bakanımız gerekli çalışmaları yapıyorlar. Bir heyet olarak oraya yeniden gideceğiz. Ve Akbelen’de yaşananlara dikkatimizi vermeye, elimizi Akbelen’den, Akbelenlilerin yanından çekmemeye kararlıyız.

"MANSUR YAVAŞ 200 BİN YOKSUL AİLEYE KOÇU BOYNUZUNDAN TUTTU, EVLERİNE GÖTÜRDÜ. İŞTE SOSYAL BELEDİYECİLİK BUDUR”

Ben geçtiğimiz hafta, grup toplantımızda; İstanbul Büyükşehir Belediyemizin altyapı çalışmalarından örnekler vermiştim. İstanbul Büyükşehir Belediyesi gibi, CHP’li belediye başkanları sosyal belediyeciliğin adeta kitabını yazmaya devam ediyorlar. Örnekler pek çok… Bugünkü örneğin Ankara Büyükşehir Belediyesi’nden… İtiraf edeyim; kendime de görevdir, bütün üyelerimize görevdir. Ben dahil bu kadar yakından takip ediyor olmama rağmen bilmediklerim olduğunu öğrendim. Mesela Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin çocuklar üşümesin diye bir kampanyası var, üç yıldır devam ediyor. Tam 200 bin aileye doğal gaz ve kömür desteği veriyorlar. Kışın en soğuk üç ayında, Ankara Kart’a 500’er lira yatıyor… Evinde doğal gaz olmayana bu doğal gaz desteği yerine birer ton kömür veriliyor. Ayrıca çocuklar protein alsın diye, iki yıldır süren ve devam edecek olan kampanya ile 200 bin yoksul aileye ayda bir kilo et veriliyor. Ne zamandır? 24 aydır, 24 kilo et vermişler. Ankaralılar son seçimde, AK Parti’nin adayını değil de CHP’li Mansur Yavaş’a oy verdiler ya işte o Mansur Yavaş 200 bin yoksul aileye koçu boynuzundan tuttu, evlerine götürdü. İşte sosyal belediyecilik budur. Önceki kalsa zaten kimlere neleri yedirdiğini kendi partisi anlatıyordu. AK Parti’nin adayı olsaydı, 200 bin aile, birer koca kurbanlık koçtan mahrum kalacaktı. Bu hizmeti yapmaya devam edeceğiz. Bütün belediyelerimizde bunu yaygınlaştıracağız.

"TAYYİP BEY’İN BİR KERE VERMEYE NAZLANDIĞINI, MANSUR BAŞKAN VE EKİBİ HER YIL ÜÇ KERE VERECEK”

Sadece bunu yapmıyorlar. Ankara Büyükşehir, 918 köye internet veriyor, çocukların eğitimi aksamasın diye… 160 bin öğrenciye kırtasiye desteği. 7 bin 500 öğrenciye servis desteği. 12 bin ilkokul öğrencisine kantin desteği… 12 bin 500 öğrenciye otobüs abonmanı. 3 bin öğrenciye yatıramadığı sınav ücretini yatırıyor ki sınava girebilsin. 17 bin aileye düzenli ekmek, 50 bin çocuğa süt. 113 bin öğrenciye karne hediyesi. 105 bin çocuğa bayram harçlığı veriyor, Ankara Büyükşehir Belediyesi. Şimdi emeklilere ikramiye konusu. 5 bin lira, bir kereye mahsus verdiler ya… Tayyip Bey bilmez ama, Mansur Bey ve ekibi dört aydır 20 bin emekliye, ayda 1250 lira veriyor. Bu ay yatanla birlikte 5 bin lirayı biz verdik zaten. Bundan sonra da her ay 1250 lira vermeye devam edecek. Yani Tayyip Bey’in bir kere vermeye nazlandığını, Mansur Başkan ve ekibi her yıl üç kere verecek Ankara’daki zor durumdaki emekliye.

"CHP’NİN GÖSTERECEĞİ ADAYLARI SEÇTİĞİNİZDE, BU SICAK EL SİZLERE DE UZANACAK”

Bu bütün örneklerden hareketle, gördüğümüz bir şey var. CHP’li belediyeler birbirleri ile sosyal yardımlar noktasında adeta yarışıyorlar. İyi örneklerin ortaklaştırıldığı, standardizasyon sürecini de belediye seçimlerinden sonra yapacağız. Bütün vatandaşlarımız şunu görsün, CHP’li belediye seçerseniz; sıcacık bir sosyal belediyecilik yapan bir belediye başkanınız olacak. CHP’nin göstereceği adayları seçtiğinizde, bu sıcak el sizlere de uzanacak. Bu belediyeleri, geçmişte sadece CHP’lilerin oylarıyla kazanmadık. Biz bu belediyeleri, İstanbul’da İstanbul ittifakıyla, Türkiye’nin belli coğrafyalarında Millet İttifakı ile ama genel olarak dürüstler, iyiler, çalışkanlar yönetsin; Ankara’yı peşkeş çekenler, parsel parsel satanlar, İstanbul’un üstünde helikopterle uçup Katarlılara kupon arsa satanlar değil de güzel, iyi, dürüst insanlar yönetsin diye destek aldık. Bundan sonraki süreçte de hem siyasi partilerle iş birliklerini konuşmaya hem de bütün Türkiye’yi bu dürüst, namuslu ve çalışkan insanların yönettiği belediyeleri korumaya, daha fazlalarını katmaya, Türkiye’ye kazandırmak için bu büyük iş birliğine ve güç birliğine hep birlikte davet ediyoruz.

"ALİYA İZZETBEGOVİÇ’İN BİR SÖZÜNÜ, TEKRAR ETMEK İSTİYORUM: ‘UNUTULAN KATLİAMLAR TEKRARLANIR’

Gazze’de 4 günlük ateşkes, dün sona erdi. Sonra 2 günlük bir uzatma geldi. Biz CHP olarak kalıcı ateşkes istiyoruz. Geçen hafta Bosna Hersek’teydim, 24 ve 25’inde. Bilge Kral Aliya Izzetbegoviç’in ebedi istirahatgahını ziyaret ettik. Sadece onu değil, 1600 bebeğin yattığı kabristanı, savaşta sokakların köşe başlarında bulunan her toprağa defnedilenlerin kabristanlarını ziyaret ettik. Hepiniz adına dua ettik, saygı duruşunda bulunduk, çelenklerimizi sunduk. Hem o acıyı yeniden paylaştık hem de Bosna Hersek’in devlet gününde onlarla birlikte olmanın onurunu yaşadık. Sayın Başbakan’a, Sayın Cumhurbaşkanı Konseyi Üyesi’ne, mart ayından sonra cumhurbaşkanı görevini üstlenecek olan Boşnak Cumhurbaşkanımıza, bizi kabul eden Sosyal Demokrat Parti’nin değerli yöneticilerine, kıymetli Büyükelçimize, bizi konuk eden herkese çok teşekkür ediyoruz. Aliya Izzetbegoviç’in bir sözünü, bir kez de buradan tekrar etmek istiyorum: ‘Unutulan katliamlar tekrarlanır.’ Onun için 11 Temmuz’larda orada olmak, devlet günlerinde oralarda olmak, katliamları hatırlatmak lazım. O katliam yaşanırken gittiğimde görüştüğüm herkes, bana iki isimden bahsediyorlar. Bir tanesi Hikmet Çetin. ‘Unutamayız’ diyorlar. Dönemin siyasetçileri, başbakanı, kurucu genel kurmay başkanı, bugünküler... Hikmet Çetin, Dışişleri Bakanı. CHP durması gereken yerde duruyor, Türkiye durması gereken yerde duruyor. Ama özellikle Batı dünyası, durması gereken yerde durmuyor ve maalesef susuyor. 1992-1995 arası, o büyük mezalimde Genel Başkanımız Deniz Baykal, dünyanın dikkatini oraya çekmek için kalkıyor, Bosna Hersek’e gidiyor.

"DÜNYADAKİ BÜTÜN SİYASİ AKRABALARIMIZA ÇAĞRIMIZDIR: FİLİSTİN’DEKİ ZULMÜ DURDURMAK BÜTÜN SOLCULARIN, DEMOKRATLARIN, SOSYAL DEMOKRATLARIN VE SOSYALİSTLERİN İNSANLIK GÖREVİDİR”

Biz konuşuyoruz, biz doğru yerde duruyoruz ama dünyadaki gelişmiş ülkeler susuyorlar. Unutuyorlarsa eğer o katliamı, 1995’ten sonra savaş suçu saydılar, kınadılar, ağladılar ama nafile 1600 bebeğin defnine engel olamadılar. Orada sorumlulukları var. Şimdi aynı şeyler Filistin’de yaşanıyor. Yine CHP doğru yerde duruyor, yine Türkiye doğru yerde duruyor ama yine o gün susanlar, bugün susmaya devam ediyorlar. Geçtiğimiz hafta, bu çağrıyı Bosna Hersek’ten yaptım. Geçtiğimiz hafta, Sosyalist Enternasyonal üyesi 120 siyasi akrabamıza hepimiz adına bir mektup yazdım, imzaladım, yolladım. Bunların içinde 12 tanesi hükümet başkanıdır. Çok sayıda bakan, ana muhalefet lideri, muhalefet lideri vardır. Onlara söylediğim şey şudur: Solculara, sosyalistlere, sosyal demokratlara akan kana susmamak, mezalime ses çıkarmamak, soykırıma varacak suçlarda suçlu güçlü diye sessiz kalmamak yaraşır. Haklının yanında olmakla ilgili sorumluluğumuzu hatırlattım. Ve dedim ki: CHP olarak Doğu Kudüs’ün 1967 sınırlarında Filistin devletine sahip çıkmaya, akan kanı durdurmaya, İsrail’in ortaya koyduğu sivillere karşı ayrım gözetmeksizin şiddete ‘dur’ demeye sizi davet ediyoruz. Buradan bir kez daha dünyadaki bütün siyasi akrabalarımıza çağrımızdır: Filistin’deki zulmü durdurmak bütün solcuların, demokratların, sosyal demokratların ve sosyalistlerin insanlık görevidir. Bu konuda hepinizi, bir kez daha Türkiye’den davet ediyoruz.

"ERDOĞAN’A ÇAĞRIMDIR: BİZİM MUTLAKA SINIR KAPISINA GİTMEMİZ, ORADAN GEÇMEMİZ VE ORADA KOL KOLA DURUŞUMUZU GÖSTERMEMİZ LAZIM”

Bir daveti de geçen hafta yaptım. Erdoğan’dan cevap gelmedi. Ben ilgili arkadaşlarımıza söyledim, gerekli girişimleri yapıyorlar. Ben Filistin’e gitmek ve orada hem insani yardımların ulaşmasına eşlik etmek hem de bu büyük katliamı dünyaya duyurmak için gerekli başvuruları yaptım. Ama burada esas görev, Erdoğan’a düşüyor. Türkiye’deki bütün siyasi partilerin genel başkanlarını alarak Mısır ile herhalde bu teması yaptığında Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni geri çevirecek durumları yok. Bizim mutlaka sınır kapısına gitmemiz, oradan geçmemiz ve hani çok milli, çok yerlisiniz ya orada kol kola duruşumuzu göstermemiz lazım. Erdoğan, çağrım sanadır: Tek başına giderek orada bir şey yapmak yerine bütün siyasi parti liderlerinin gücünü, Türkiye’nin iradesini orada ortaya koymaya seni davet ediyorum. Bu konuda cevap bekliyorum.

"500 SAAT BOYUNCA, GÖZÜNÜ KIRPMADAN ADALETE VE ANAYASAYA SAHİP ÇIKAN GRUBUMLA GURUR DUYUYORUM”

Adalet nöbeti tutuyoruz. Ülkemiz bir Anayasa krizinin içine sokuldu. Ama sonradan anlaşıldı ki Anayasa’ya karşı bu darbe girişiminin başında Recep Tayyip Erdoğan var. Yargıtay 3. Ceza Dairesi’ni taşeron olarak kullanmış. Devletle bir kriz çıkartıp anayasa değişikliğine zemin arıyor. O konudaki tutumuzu çok net söyledik. Biz, bu oyuna gelmeyeceğimizi ancak sivil, demokratik; kadını, engellileri, gençleri, doğayı, çevreyi gören gerçek bir sivil anayasa, yüzde 95-96 oy alacak bir anayasa için; Anayasa’yı, Anayasa Mahkemesi’ni (AYM) güçlendiren, eşitlik temelinde, hiç kimsenin dışlanmadan oturur, konuşuruz. Ama AK Parti, MHP’nin baş başa verip mutfaklarında pişirdikleri yemeği burnumuza dayarlarsa biz orada yokuz. Biz sizinle çıkardığınız kriz üzerinden kendiniz için yeni anayasa değişikliklerine yaklaşmayız. Bu anayasaya karşı darbe girişiminde 9 Kasım günüydü. Koştuk, bu salona geldik. 2 buçuk saat bir kapalı oturum gerçekleştirdik. Herkes görüşünü söyledi. Oy birliğiyle Adalet Nöbeti tutmaya karar verdik. 9 Kasım gününden bugüne, orada aralıksız olarak bu nöbet tutuldu. 30 Kasım Perşembe günü, Meclis çalışmalarını bitirdiğimizde, Cuma günü Antalya’daki 3 günlük çalışma kampına gideceğiz. O kampa, tam kadro gideceğiz. 30 Kasım Perşembe akşamı, 21’inci gününde, 500’üncü saatinde, CHP Anayasa’ya sahip çıkmak için Adalet Oturumu’nu burada sonlandıracak. Yine hep beraber kapalı bir oturumda, bundan sonra bu eylemleri nasıl çoğaltacağımızı, nasıl kitleselleştireceğimizi, bu davayı nasıl takip edeceğimizi konuşup daha sonra o kararı yine benim ağzımdan bütün Türkiye duyacak. 500 saat boyunca, gözünü kırpmadan adalete ve anayasaya sahip çıkan grubuma teşekkür ediyorum, onlarla ayrı ayrı gurur duyuyorum.

"PLAN BÜTÇE KOMİSYONU BUGÜN, EN DÜŞÜK EMEKLİ MAAŞININ ASGARİ ÜCRETE ÇIKARILMASINA İLİŞKİN ÖNERGEMİZİ OYLAYACAK. BÜTÜN EMEKLİLERİ, AK PARTİ İLE MHP’NİN TAVRINI İZLEMEYE DAVET EDİYORUM”

Emekliler açlıkla sınanıyorlar, 7 bin 500 lira en düşük emekli maaşı. Bunun mutlaka asgari ücrete çıkarılması lazım. Plan Bütçe Komisyonu’ndaki arkadaşlarımıza gerekli talimatı verdik, hazırlıklarını yaptılar. Plan Bütçe Komisyonu bugün, en düşük emekli maaşının asgari ücrete çıkarılmasına ilişkin önergemizi oylayacak. O eller kalktığında göreceğiz. Orada CHP Grubu, emekliden yana oy kullanacak. Bakalım, kim emekliyi seçime kadar, sandığa kadar, seçim günkü pazara kadar düşünüyor; kim emekliye hayata geldiği günden itibaren onurlu bir yaşamı savunup eninde sonunda, hak vaki olana kadar emekliye sahip çıkıyor? CHP Grubu, bunu bugün bir kez daha gösterecek. Bütün emeklileri, AK Parti ile MHP’nin tavrını izlemeye davet ediyorum. Aslında bu iyileştirmenin sözünü sandığın olduğu pazara kadar vermişlerdi. Sonra döndürdüler, ‘İyileştirme yapacağız.’ Sonra, ‘Bayram ikramiyesi vereceğiz.’ En son, bir kereye mahsus 29 Ekim’i takip eden hafta başlayan -onu bile yetiştiremediler- 5 bin lira verdiler. Bu 5 bin lirayı çalışan emeklilere vermediler. Grubumuz, Grup Başkanvekillerimiz hızla bir çalışma yaptılar. AYM’ye gittik. Çiftçi Kayıt Sistemi’ne (ÇKS) kayıtlı çiftçilere vermediler. Hep beraber dile getirdik. Tepkiler yükselince, CHP sesi duyurunca şimdi bir kereye mahsus herkese verecekler. Yine grubumuz, 5 bin TL’nin bir kere değil, her ay verilmesi ve kök ücrete eklenmesi için önergesini verecek, bütün emeklileri Plan Bütçe’de AK Parti ile MHP’yi takip etmeye davet ediyorum.

"YENİDEN DEĞERLEME ORANINDA YÜZDE 50 İNDİRİM YAPMAK, ENFLASYON HEDEFİNİN GEREĞİDİR”

Erdoğan’a bir çağrım daha var. Devlet insanı olmak kolay bir iş değil. Bir kere tutarlı olacaksın, sözünü yerine getirmekte kararlı olacaksın. Herkese verdiğin akla, önce kendin uyacaksın. Diyorsun ki ‘2024 enflasyon tahminimiz, yüzde 36. Herkes hesabını buna göre yapsın. Bunun üzerinde zam yapan karşısında beni bulur.’ Şimdi yeniden değerleme oranı çıktı, oran yüzde 58 buçuk. Motorlu Taşıtlar Vergisi’nden tutun (MTV) bütün vergi ve harçlara yüzde 58 buçuk zam geliyor. Ama Recep Tayyip Erdoğan’ın bunu yüzde 50 artırma, yüzde 50 azaltma yetkisi var. Yüzde 50 azaltırsa yüzde 29’a düşer, o da yüzde 36’lık enflasyon hedefiyle uyumludur. Yüzde 58 buçukla uygularsa herkesi kandırdığını, enflasyon hedefinin gerçekçi olmadığını, kimsenin kendisine kanıp da 38 buçuğa göre hesap yapmamasını söyler ki bu bir ekonomi yönetimi açısından olabilecek en mahsurlu davranıştır. Gözümüz üzerinde, her gece 12.00’de yayınlanacak olan Remsi Gazete’yi takip ediyoruz. Yüzde 50 oranında bu indirim yapmak, enflasyon hedefinin gereğidir. Mutlaka bu indirimi bekliyoruz. Yapmazsan ‘el aleme verir talkını, kendi yutar salkımı’ olacak. Bütün Türkiye’ye seni analatacağız.

ERDOĞAN’A SORUYORUM: SENDE VİCDAN VAR MI KARDEŞİM?

AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, şöyle bir şey demiş: ‘Bir baktım, 2 bin 500’lük kirayı 7 bin 500 lira yapıyorlar. Sende vicdan var mı diye sordum.’ Vakıflar Genel Müdürlüğü, Türkiye’nin 4 bir yanından haberler geliyor, net söylüyorum. Hatay, Arsuz’da Kuğu Park’taki konutlar, 2 bin liradan 1 Ocak itibarıyla 18 bin liraya çıkararak 9 kat zam yapıyor. Şimdi Erdoğan’a soruyorum: Sende vicdan var mı kardeşim?

"MANİSALILAR, OSMANİYELİLER, RİZELİLER EŞİTTİR; SİZİN BU UYGULAMALARINIZ YÜZÜNDEN KÜRTLER TÜRKİYE’DE DAHA AZ EŞİTTİR”

Geçtiğimiz günlerde, Cumhur İttifakı’nın Kürt vatandaşlarımıza bakışını anlatırken şöyle bir cümle kurdum: Türkiye'de bu dönemde herkes eşittir ama Kürtler daha az eşittir. Bunun üzerine pek çok tezvirat, bir acayip kıyamet, iktidar cephesinde herkes Kürtlerin nasıl eşit vatandaş olduğunu anlatmaya girişti. Bugün Devlet Bey de grup toplantısında çıkmış, birtakım şeyler söylemiş ve bu ifadeyi eleştirmiş. Neredeyse, ‘Benim Kürt komşularımla aram çok iyi’ diyecek. Bunları bırakacaksınız. Devlet Bey, benim memleketim Manisa’da hemşehrilerimiz, sandığa gidip oy verip MHP’li bir belediye başkanı seçebiliyorlar, mazbatasını alıyor, görevini yapıyor. Sizin memleketiniz Osmaniye’de geçmişte AK Partili seçtiler, görev yaptı; MHP’liyi seçtiler, yaptı. Çünkü Osmaniyeliler de Manisalılar gibi eşit yurttaş. Rize’de Tayyip Bey’in hemşehrileri istediği belediye başkanını seçebiliyor. Ama Diyarbakır’da, Batman’da, Van’da, Mardin’de toplam 54 merkezde Kürtler belediye başkanı seçiyor, o belediyelere siz kayyım atıyorsunuz. Manisalılar, Osmaniyeliler, Rizeliler eşittir; sizin bu uygulamalarınız yüzünden Kürtler Türkiye’de daha az eşittir.

"BU ÜLKEDE İKTİDAR YANLILARI EŞİTTİR; MUHALİFLERE DÜŞMAN HUKUKU UYGULADIĞINIZ İÇİN MUHALİFLER DAHA AZ EŞİTTİR”

Devlet Bey sizin, benim ibadethanem camiler, ibadethane kabul ediliyor. Ama Alevilerin ibadethanesi cemevleri, ibadethane kabul edilmiyor. Sünniler eşittir ama bu uygulama yüzünden ve uğradıkları birçok ayrımcılık yüzünden Aleviler bu memlekette daha az eşittir. Yarın verin bir talimat, Ülkü Ocakları Taksim’e çıkar, Tayyip Bey isterse Osmanlı Ocakları çıkar; 1 Mayıs olur, sendikalar Taksim’e çıkamaz. 8 Mart olur, kadınlar Taksim’e çıkamaz. Evladını arayan Cumartesi Anneleri, Taksim’e çıkamaz. Muhalif gazeteciler haber yazarlar, kodesten çıkamazlar. Bu ülkede iktidar yanlıları eşittir; muhaliflere düşman hukuku uyguladığınız için muhalifler daha az eşittir. Devlet Bey, ilk gün nazik bir telefon açmıştı, ben de kendisine teşekkür ettim. Bugünkü konuşmasında birçok hakaret var ama benim cümlelerimi söyleyip diyor ki ‘Bu soysuz iddia, tümüyle bühtandır.’ Devlet Bey, ben de biliyorum siz de biliyorsunuz o metin yazarı kimdir, o ekipte kimler vardır. O arkadaşları, Sinan Ateş’in ailesi de çok iyi biliyor. İddia soysuz olmaz. İddia asılsız olur, gerçek dışı olur, abartılı olur. O arkadaşlar diyecek de diyemiyorsa anlaşılan bana ‘soysuz’ demeye kalkıyorlar.

"ÖZGÜR ÖZEL’İN SOYUNU SOPUNU ARIYORLARSA DEVLET BEY, SOYUMUZ SELANİK’TEDİR”

Özgür Özel’in soyunu sopunu arıyorlarsa Devlet Bey, soyumuz Selanik’tedir. Babamın babası üzerinden 1880 doğumlu soyumuz Üsküp’tedir. Babaannem Kirçova’da doğmuş, soyumuz Kirçovada’dır. Annemin babası Agah Menemenlioğlu, Osmanlı’nın ilk defterdarlık memuru. Babası Hüseyin Menemenlizade, Osmanlı’nın son defterdarı. 6 kuşak Manisalılar, ten rengim onlardandır. Görevleri hep defterdarlıktır. Siz devlete önem verirsiniz, adınız Devlet. Mezar taşında devletin kavuğu vardır dedemin. Soyumuz, Osmanlı’ya hizmet eden devlet adamlarıyla Atatürk’ün doğduğu Selanik’te, Makedonya’dadır. Soyumu, sopumu soranlara bildirilir. Ben Devlet Bey’e bu cümleyi yakıştıramam. Çünkü Tayyip bey ona ‘zürriyetsiz’ dediğinde, sırf Devlet Bey’in çocuğu yok diye dedi, çok ayıplamıştım ve çok kınamıştım. Bugün o lafı söyleyen Tayyip Bey ile Devlet Bey’in ilişkilerine ben bir şey söylemem. Ama bu lafı Devlet Bey, bana etmedi kabul ediyorum. Devlet Bey’in prompterına bu cümleyi yazan o metin yazarını da Devlet Bey’in vicdanına ve ahlakına havale ediyorum.

"PLAZALARDA EMEĞİ SÖMÜRÜLENLERİ, EZİLENİ, KENDİNİ ÖTEKİ HİSSEDENİ, BİRİLERİ BU ÜLKENİN SAHİBİ GİBİ DAVRANIYOR DİYE İÇİ EZİLENLERİ CHP’YE DAVET EDİYORUM”

İl başkanlarımızla pazar günü buluştum, muhteşem bir toplantı yaptılar, 3 günlük çok büyük bir hazırlık. Bundan sonra, il başkanlarımızı Ankara dışında Sivas’ta, Erzurum’da, İzmir’de Antalya’da, Rize’de, Malatya’da, Adıyaman’da, Kayseri’de toplamaya devam edeceğiz. İl başkanlarımız motive, örgütümüz motive. 14 Mayıs’tan beri üye kaybediyorduk ince ince. Son 2 haftada partimize 7 bin 900 yeni kayıt var. Ama müjde şu: Yüzde 88 buçuğu 30 yaş altındaki genç kadınlar ve erkeler. O yüzden bir üye kampanyası başlatıyoruz. Bundan sonra, bütün gençleri kol kola, koşa koşa Atatürk’ün partisine bekliyoruz. Emekçileri, işçileri, çiftçileri, esnafları, memurları, plazalarda emeği sömürülenleri, beyaz yakalıyı, gri yakalıyı, mavi yakalıyı, ezileni, kendini öteki hissedeni, kendini sahipsiz görüp birileri bu ülkenin sahibi gibi davranıyor diye içi ezilenleri CHP’ye davet ediyorum.”