GÜNDEM

ÖZGÜR ÖZEL: “YENİLMEYİ BİLMEYEN BİR KİŞİYE KARŞI OYNAYACAĞIZ VE ARTIK KAZANMAYI ÖĞRENDİK”

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, ''Dünyada hiçbir siyasetçi yüzde 25’lik bir partiyi 10 ayda yüzde 38’lik yapamaz. Yapıldıysa bu kolektif bir başarının ürünüdür, gecikmiş bir başarının ürünüdür. Ben şunun teminatını veriyorum: Ben kendi hırs ve ihtiraslarım için partinin ve ülkenin geleceğine yönelik hiçbir kararda zorlayıcı, baskılayan ve kendi kararlarını dayatan olmayacağım. Bilimden sapmayacağız, ihtirasa kapılmayacağız. Benim şu sakinlikte olmam lazım: Maç 2-2 berabere. Dakika 90+2. 3 dakika uzatma verilmiş. Takım penaltı kazanmış. Penaltıyı kimin atacağının kararını, bütün ekibine danışmış ve düşünmüş biri olarak teknik direktör verecek. Orada diyeceksiniz ki topun başına bu arkadaşımız gidiyor. O golü atacak, biz şampiyon olacağız. Teknik direktör; penaltıyı bırakın ben atacağım demeyecek, kimin atacağına o karar verecek ve hata yapma lüksü yok. Şimdi yenilmeyi bilmeyen bir kişiye karşı oynayacağız ve artık kazanmayı öğrendik” dedi. Özel, erken seçime ilişkin görüşlerini açıklarken de ''Ne gün erken seçim derlerse varım'' ifadesini kullandı.

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Halk TV yayınında gazeteci İsmail Küçükkaya’nın sorularını yanıtladı. CHP lideri Özel’in açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:

''Böyle bir başarıyı bekliyorduk. Beklemediğimiz bir ilçe kazanmadık belki ama oransal olarak bu kadar açık farklar bizim açımızdan da memnuniyetimizi çok büyük bir mutluluğa dönüştürdü. Büyük bir başarı oldu. 1977’den sonra ilk kez partimiz birinci parti oldu. Kurultay konuşmasında ben CHP’nin 1970’lerde hem dünyada esen rüzgarları hem Türkiye gerçeklerini doğru okuduğunu, doğru konumlandığını, özgüvenli bir siyaset yaptığını ve 1970’li yıllarda girdiği iki yerel, iki genel seçimden birinci parti çıktığını söyledim. Bunu söylerken de içimden şöyle bir şey geçmişti: Biraz zaman olsaydı biz de ilk yerelden de birinci çıkardık, şimdi biraz zor hissiyatındaydım. Sonra geldik, çalışmaya başladık. Aday belirleme süreçleri filan tamamlanıp sahaya çıkınca, birinci parti olma umudu içime doğdu. Her yerde şunu söylemeye başladılar: ‘Bu meydanı Tayyip Bey geldi, yarıya kadar dolduramadı. Filanca lider geldi, önce sahneyi kurdular, sonra söktüler, kapalı toplantıya çevirdiler.’ Bizim gittiğimiz her yer dolup taşmaya başladı. İlk MYK’da Yerel Yönetimlerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcımız Gökan Zeybek’e, tahminini sordum. O iyi hesap kitap yapar. ‘Yüzde 32-33’ dedi. ‘Yüzde 33 ile birinci parti olunursa oluruz’ dedim. Dedi ki ‘AK Parti’nin durumuna ve katılım oranına bağlı.’ Bizim basın danışmanımız Meriç, kurultay sonucunu doğru tahmin edince ona yerel seçimlerle ilgili sürekli soruyordum, o da ‘Yüzde 32 ve üstü’ diyordu. Sonunda da sordum, Meriç yine ‘Yüzde 32’nin altına düşmeyiz’ dedi. Biz ‘Yüzde 32-33 ile belki küçük farkla ikinci parti ama olursa tadından yenmez birinci parti’ diyorduk. Ama 38 ile birinci çıktı.”

"DEVLETLE MİLLET YARIŞIRSA MİLLET KAZANIYOR”

Özel, Küçükkaya’nın “Nasıl kazandınız” sorusunu şöyle yanıtladı:

“Birçok doğruyu birlikte yapıp bazı yanlışlardan uzak durarak. En temelini, inandığım, en özünde söyleyeceğimi söyleyeyim: Devletle millet yarışırsa millet kazanıyor. CHP kurucu parti olmanın gereği devleti kurmuşuz ya. Bu çok gurur verici bir şey. Övünüyoruz, övünmeye de hakkımız var. Ama kurucu irade refleksi bazen CHP’nin gündelik yöneticilerini, geçmişteki kurucu irade refleksiyle hep devletin tarafında olmaya itiyor. Devletin tarafında olduğunuzda milletin tarafında bazen olamıyorsunuz. Biz de şöyle bir gerçek var: Bu ülkede insanlar devleti severler. Devletin emriyle askere giderler, canlarını vermeyi göze alırlar. Devletlerine laf söyletmezler. Ama devlet karşılarına geçerse de gereğini yaparlar. Çünkü milletler devlet kurar ama devletler millet kuramaz, millet kendi vardır. Millet, devleti kurar da değiştirir de anayasasını da değiştirir, yöneticisini de değiştirir. Millet devleti yönetmek ister, seçtikleri yönetsin ister. Devlet, milleti yönetmeye kalktığında direnir.

"TÜRBAN LEHİNE ECZACILIK FAKÜLTESİNDE EYLEMİ BAŞLATAN BENİM”

Örnek: 1983, Kenan Evren. ‘Bu asker kökenliyi seçeceksiniz’ dedi. Millete istikamet verdi. Büyük bir şokla Özal geldi. Özal da şaşırıyordu ama devlet millet rekabetinde millet kazanmıştı. Örnek vereyim, çok tartışılır: Ben Ege Üniversitesi’nde Eczacılıktayken türban yasağı geldi. Arkadaşımızı laboratuvara sokmamaya kalktılar. Türban lehine Eczacılık fakültesinde eylemi başlatan benim. ‘Siz türbanı uygulayamazsınız, arkadaşımız derse girmezse ben de girmiyorum’ dedim. Ben sınıfın en başarılı öğrencilerinden biriydim. Dört yılda bitiren dört kişiden biriyim ben okulu. Hep solcu, hep sosyal demokrattım. Biz hep beraber çıktık laboratuvardan, diyorlar ki ‘Arkadaşlar girerse, orada ateş yanıyor, başörtüsü alev alırmış, tehlikeliymiş.’ Bir de öyle yalanlar atıyorlar. Ne zaman onları aldılar, biz de o zaman içeri girdik. Bizim o zaman çok uzun sürmedi. Ege Üniversitesi’nin önünde türban eylemlerine desteğe gittim. Orada her görüşten insan vardı. Grup Yorumcular da vardı, biz de vardık, sağcı arkadaşlar da vardı. O gün ne oluyordu biliyor musunuz; devlet, milletin ne giyeceğine karışıyordu. Devletle millet karşı karşıya geldi o gün. Başını örtmeyen erkek öğrenci giriyorken aynı siyasi görüşte, sadece kadın öğrenciyi başörtüsü yüzünden dışarıda tutmak bile kadın erkek eşitsizliğidir. Kaldı ki her başını örteni işte siyasal İslamcı, her başını örteni Cumhuriyet düşmanı gibi... Sen kimsin de buna karar veriyorsun. İnancına göre başını örtmüş. O gün mesela bazı CHP’liler -ben o gün de CHP’liydim- yanlışlıkla devletin tarafını tuttular. Örneğin ordu evlerine başörtülü anneannelerin sokulmadığı yerde gidip gırtlağına yapışması lazımdı, oradaki ordu evinde o talimatı verenin. Devlet ve millet tartışmasında yanlış konumlanma. 15 Temmuz gününe gelelim mesela. Bize telefon açtılar, ‘Bu darbenin arkasında Atatürkçü subaylar da var.’ ‘O zaman Allah onların da belasını versin’ dedim. Ben daha ne deyim? Darbeye kalkıştıktan sonra...”

"BİZ MİLLETİN TARAFINDAYIZ, ONLAR DEVLETİN TARAFINDA YER ALDILAR”

Özel, “Sahip olduğunuz tutum, CHP’de de egemen olmaya mı başladı” sorusunu şöyle cevapladı:

“Zaten çoktandır çalışıyoruz, şimdi haksızlık yapmayalım. Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun başörtüsü meselesindeki tutumu ortada. Genel Başkan başörtüsü düşmanlığı yapmıyordu yıllardır. Ama orada da devletin yanında yanlış konumlananlar, milletin gönlünden kopmuşlardı, sıkıntı oldu. Bugün geldiğiniz seçimde başka bir şey var: Tayyip Erdoğan, Anadolu Ajansı (AA) ile, TRT’ye reklamlarımızı yayınlatmayarak, valileri hatta garnizon komutanlarını işin içine sokarak devleti kendi lehinde seçime taraf etti. Biz burada milletin tarafındayız, onlar devletin tarafında yer aldılar. Bütün dünya siyasi tarihinde de böyledir: Er ya da geç devletle millet karşı karşıya gelirse millet kazanır. Esas olan millettir. Devleti kuran millettir. Milletin sahiplendiği bir devlet güçlü olur. 15 Temmuz akşamı, devletin bazı unsurları milletin seçtiğine darbe yaptılar, millet çıktı, seçtiğine sahip çıktı. O gün karşısında yer aldı, devleti ele geçirdik diyenleri. Yeniden konumlanma oldu. En büyük siyasi rakibimiz ama Tayyip Erdoğan’a yapılan darbede bizim pozisyonumuz da milletin pozisyonu da şahsına değil ki demokrasiye. O yüzden birinci başlığım kendi adıma: Devletle millet rekabet ederse millet kazanır. Biz doğru taraftayız. Aslında Atatürk’ten bugüne hiçbir şeyin değişmediğini işaret ediyor. Atatürk de mevcut devletin subayıydı ama baktı ki olmuyor, ihanet, işgal var, sonuç çok kötü. Gitti, milletiyle birlikte mücadeleye girişti ve yeni bir devlet kurdu. O devlete sahip çıkarsak bambaşka bir şey.”

"BİRİNCİ PARTİYSEK BU BAYRAMDA CUMHURBAŞKANINI ARAMAK BANA DÜŞER, BEN ARAYACAĞIM”

Özel, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın seçim sonuçları dolayısıyla kendisini aramamasını ise şöyle değerlendirdi:

“Geçen seçimde de ben bekledim aramasını. Takip eden bayramda ben bütün liderleri aradım Devlet Bey’den başlayarak. AK Parti’den beni arayan grup başkanı. Kendisini aradım ve dedim ki ‘Genel Başkanınızı aramak isterdim ama bir tebrik telefonu açmadığı için siz aradınız. Ben de ‘ben senin mi denginim, artık Genel Başkanım’ demem. AK Parti’de beni arayan en üst düzey kişi siz olduğunuz için tüm AK Parti’liler adına sizi arıyorum’ dedim. Şimdi yeniden bayram geliyor ama biz artık birinci partiyiz, eskiden ikinci partiydik. Milletimiz sandıkta yeni bir karar verene kadar birinci partiyiz. Artık bu bayramda Sayın Cumhurbaşkanı'nı aramak bana düşer, ben arayacağım. Geçen bayram o birinci partiydi. Ben seçim başarısı elde etmiştim. Onun araması münasip olurdu, aramadı diye ben partilerinde beni arayan en üst rütbedeki kişiyi aramıştım. Artık siyasette normalleşmeye ihtiyaç var. En sert muhalefeti yapacağım kendisine o ayrı bir şey. Ben bu bayramda ararım ama ulaşırız, ulaşmayız... Çünkü bundan sonra Türkiye’de nüfusun yüzde 65’ine belediyecilik hizmeti verecek, ekonomik dağılımın yüzde 86’sının bulunduğu yere belediyecilik hizmeti verecek ve bunu beş yıl süreyle yapacak -erken seçim Meclis kararıyla olabilir ama belediye seçimi Anayasa’ya göre beş yıl süreyle oluyor, çok özel şartlar gelişmezse- o yüzden beş yıl süreyle buralara hizmet edeceğiz. Ayrıca Sayın Erdoğan, oy vermedi belki ama aynı zamanda bizden hizmet bekleyen bir seçmen. Yenimahalle’yi, Üsküdar’ı artık biz yönetiyoruz. Kasımpaşa’yı, doğup büyüdüğü yeri biz yönetiyoruz. Beyoğlu’nu aldık. Eskiden evinin olduğu Keçiören’i aldık. Artık her yerde ev sahibiyiz. O yüzden bize düşer. Bundan sonraki diyalog kanallarının açılmasına da katkı sağlamasını düşünerek Sayın Erdoğan’ı arayacağım ama kendisi bayramlaşır, bayramlaşmaz o kısmını bilmem. Bütün AK Parti’lilere olan saygımdan dolayı kendisini arayacağım. Devlet Bey aramadı ama Devlet Bey kongre başarımdan sonra aramıştı. Ben kendisini kongresinden sonra aradım, geçmiş olsun diye aradım. Devlet Bey bu tür şeyleri eksik etmez. Erkan Akçay aradı beni bu arada.”

"ERDOĞAN’IN BALKON KONUŞMASINI İÇSELLEŞTİRDİĞİNDEN EMİN DEĞİLDİM''

Özel, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın seçim gecesi yaptığı balkon konuşmasını şöyle değerlendirdi:

“Konuşma iyiydi. O konuşma, doğru bir hatta döneceğini işaret ediyor. Ama ben çok içselleştirdiğinden emin değildim. Ardından Van meselesinde takındıkları tutuma baktığımda da dedim ki ‘Balkonda doğru söyler, YSK’da şaşar.' Balkonda doğru söyler, il seçim kurulunda şaşar.’ Van halkı kendi oyuna sahip çıktı. Tepki göstermesi gereken bütün partiler doğru tepki gösterdiler. YSK’daki karar siyasi değil, hukuki bir karara dönüştü. Onu önemli buluyorum. Balkon konuşmasında eksik olan muhalefeti tebrik etmek. Benim ismimi söylemesine gerek yok. CHP’yi tebrik ettiğinde ben onu üstüme alırım zaten. Ama şık olanı; beni, kazanan lideri arayıp tebrik etmesi olabilirdi. O kendisi açısından kolay değil, çünkü yıllardır seçim kazanmış ve artık etrafındakiler tarafından da buna bir kutsiyet atfedilen durumda. O zaten seçim kaybetmem çünkü bende öyle bir şey var ki milletimiz bana ne olursa olsun oy veriyor hissiyatına kapıldığı gün kaybetti zaten.

"GENÇLERİN YÜZDE 80’İ MUHALEFET PARTİLERİNE, YÜZDE 56’SI CHP’YE OY VERMİŞ”

CHP Lideri Özel, kendi seçim gecesi konuşmasına ilişkin ise şunları söyledi:

“Ben 106 miting yaptım, iki çağrıda bulundum. Bir emekliler; gelin, hakkınızı birlikte arayalım. Emekliler hızla gelmeye başladılar. İki; gençlerle ilgili çağrılardan sonra yıllardır hiç görmediğimiz gençler gelmeye başladı. Sosyal medyada destek verdiler. Beni çok üzüyor çünkü dört gençten üçü bavulu zihninde toplamış. ‘Fırsat bulursam yurt dışına gideceğim’ diyor. Bana yüzlerce genç -ben başka gençlere kötü örnek olmasın diye, onlara videolarda yer vermedik hiç- ‘Özgür Ağabey, biz artık oy kullanmayacağız. Biz bıktık, geçen sefer de verdik, bir şey olmadı. Koruyamıyorsunuz’ dediler. Öyle bir imaj vermişiz gençlere. Ya da ‘Oy veriyoruz, kazanamıyorsunuz. Biz gideceğiz artık’ diyorlardı. Ben onlarla yalvar yakar oldum. Meydanlarda da dedim ki ‘Burada kalın, bu ülkenin geleceğine birlikte sahip çıkalım.’ Ben seçim günü daha oylar kullanılırken geldiğimde, yönetici arkadaşlarla sohbet ederken katılım oranı tartışıyorduk. Oran düşük. ‘Katılım oranı düşerse CHP kaybeder’ diyorlardı. Dedim ki ‘Öyle değil. Buna bir siyasi gözlük olmazsa yanıltır.’ Malatya’da Veli Ağbaba’yı, Trabzon İl Başkanımızı, Manisa İl Başkanımızı ve Manisa’daki siyasi arkadaşlarımı aradım. Oradan aldığım izlenim şu: ‘Bizimkiler geliyor, gelmeyen onlarınkiler’ dediler. Manisa’daki okulda oy kullanırken o kadar çok genç vardık ki muhteşemdi. Böylesine gençlerin koşup geldiği bir şey yoktu. Bana kalırsa dedim, ‘AK Parti’nin, MHP’nin aldığı oy, yüzde 20’yi geçemez gençlerden. Gerisini biz alırız.’ Sandık çıkış anketleri iki şeyi söylüyor: Gençlerin yüzde 80’i muhalefete vermiş. Bunun içinde DEM de var, CHP de var, İYİ Parti de var, Zafer Partisi, Memleket Partisi var. Yüzde 20 Cumhur İttifakı’na vermiş. Bu bence çok kıymetli bir şey. Ve toplam yüzde 56 CHP’ye vermiş. Bizim oyumuz 38 ama gençlerde 56. CHP gençlerde yüzde 56’yı yakaladıysa, CHP’nin sırtı yere gelmez. Kendisi bir yanlış yapmazsa, böyle devam ederse.”

"SAMSUN VE GAZİANTEP’TE PARTİYİ BİRİNCİ PARTİ YAPMADAN SİYASETİ BIRAKIRSAM GÖZÜM AÇIK GİDER”

Özel, Küçükkaya’nın “Partinizin belki de tek kenetlenmediği yer Gaziantep oldu. Orayı da kazanabilirdiniz” değerlendirmesi üstüne şöyle konuştu:

''Gaziantep’te 1 milyon nüfuslu merkez ilçeyi aldık, Şehitkamil’i aldık. Orada pırlanta gibi bir adayımız var. O adayımızı belirlerken bile türbülansı çok aşamadık. Bir sürü sıkıntı oldu. Oraya bakacağız. Gaziantep benim takıntı yaptığım iki ilden birisi. Fark 10 puana indi. Ben Gaziantep’i kurultayda dedim. ‘Adına Atatürk’ün gazi unvanı verdiği bir kentte bu halde olmayız.’ Düzelteceğiz. Samsun, Gaziantep. İki yer. Bu ikisinde partiyi birinci parti yapmadan bu siyaseti bırakırsam gözüm açık gider.

"TÜRKİYE NÜFUSUNUN YÜZDE 11 BUÇUĞUNU CHP’Lİ KADIN BELEDİYE BAŞKANLARI YÖNETECEK”

Biz bir gençlere sarıldık, bir de -dün kadının seçme ve seçilme hakkını alışının 93’üncü yılıydı, yerel seçimler açısından- kadınlara sarıldık. Kadın adayları bundan sonra çok daha fazla adaylaştıracağız ama üç kat belediye başkanı sayımızı artırdık kadınlarda. Cumhuriyetin kurucu felsefesi: gençler ve kadınlar. Türkiye nüfusunun yüzde 11 buçuğunu CHP’li kadın belediye başkanları yönetecek. İzmir’de, Cumhuriyet tarihi boyunca altı kadın belediye başkanı vardı, şu anda sekiz tane. Dokuz gösterdik, maalesef Menemen seçilemedi. Sekiz tane kadın belediye başkanı var ama dört büyük metropolün üçünü kadınlar yönetiyor. Gelecek seçimlerde İzmir’de 15 kadın belediye başkanı seçtireceğiz. Eşit temsilse eşit temsil... Bir devrim, ikinci yüzyılda sürdürülecekse bu İzmir’den başlayıp sürdürülecek. Biz İzmir’de ne kadar eleştirildik hatırlıyorsunuz. 30’da 28 belediye kazandık. Gençler ve kadınlarla İzmir bizim Türkiye için değişim vizyonumuzu gördü. İzmir’i biz yormuştuk. Eski belediye başkanlarımızı, öncekileri kötülemek için demiyorum. Çok beklentisi yüksek, ‘Yıllardır oy veriyorum, niye istediğim hizmeti almıyorum’ diyen, notu kıt bir seçmen var İzmir’de. Haklılar. İzmir’i dünyadaki marka şehirlerle yarışacak bir vizyona kavuşturmanın zamanıdır.

"BİZİM SEÇİMLERİ KAZANMAMIZ, İKTİDARIN DA İŞİNE GELİR”

AK Parti’ye yakın iş adamları, bugün bir varlığa sahiplerse bunun Cumhuriyet ve demokrasi sayesinde olduğunu biliyorlardır. Demokraside bir gerçek var. İktidar her türlü rejimde olur. Krallıkta da olur, emirlikte de olur, en katı diktatörlükte de iktidar vardır. Bir ülkeyi demokrasi yapan muhalefetin varlığı ve gücüdür. Şimdi muhalefetin güçsüzleşmesi demek yönetimi demokrasi olmaktan çıkarınca o iş adamı yurt dışından kredi alırken de pahalıya alıyor. Yabancı ortak ararsa bulamıyor. Yatırımcı gelmiyor. Ona yeni iş imkanları olmuyor. İhracat yaparken ağır şartlar önüne sürüyorlar. O yüzden ülkenin demokrasisi nefes alırsa herkes nefes alıyor. Ve bakın bizim burada elde ettiğimiz başarıdan sonra, dünya liderlerinden Erdoğan'a, ‘Ülkenizde bir demokrasi zaferi kazanıldı. Tebrik ederiz’ diye kutlamalar var. Gerçekten de iktidarın işine gelir. Türkiye'nin risk primini düşürecek. Biz kazandık, dolar, euro düştü, kalıcı düşmez tabii böyle bir moralle. Yapısal sorunları çözmeleri lazım. Ama bir moral geldi ve dünya şunu gördü: Türkiye'de evet, çok güçlü bir iktidar var, yıllardır bırakmıyor ama ana muhalefet yüzde 86’lık bir milli gelirin olduğu yerdeki bütün belediyeleri alabiliyor. Geçen sefer Türkiye'ye yapılan en büyük kötülük, Ekrem İmamoğlu’nun mazbatasına çökülmesiydi. Bütün dünya dedi ki ‘İstanbul'un Belediye Başkanına bile mazbata vermiyor adam.’

"CUMARTESİ GÜNÜ ROMANYA’YA GİDİYORUZ”

Cumartesi günü Romanya'ya gidiyoruz. Orada, Avrupa Sosyalist Partisi, bu Avrupa'daki sol, sosyal demokrat, sosyalist partilerin çatı örgütüdür. Oranın toplantısı. Normalde delegeler ve liderler düzeyinde olacaktı. Biz seçimi kazandıktan sonra büyük bir talep geldi. Bütün liderler gelelim, bir fotoğraf çektirelim diye. Çünkü CHP, Avrupa’nın en büyük sol partisi oldu. Zaten üye sayısı açısından da Avrupa'nın en büyüğüyüz. En yüksek oy olan partisiyiz. Yerel yönetimlerde en güçlü sosyal demokrat parti noktasına CHP geldiği için Avrupa'daki siyasi akrabalarımız bizi bir aile fotoğrafına davet etti. Alman Cumhurbaşkanı Olaf Scholz ile görüşeceğiz cumartesi günü. Hepsi şunu söylüyorlar: ‘CHP'nin seçim başarısı, bütün Avrupa'daki sosyal demokratlara moral oldu, umut oldu.’ Avrupa'da bu seçim başarısını bir sol perspektifle anlatmamız çok isteniyor. Bütün dünyadaki siyasi akrabalarımızla da bir araya geleceğiz. Bizim onlardan öğreneceğimiz çok şey var. Çünkü geçmişte çok önemli deneyimleri var. Onların da bizden bu yakın seçimle ilgili duymak istedikleri çok şey var.

"ÜCRETSİZ KADIN PEDİ DAĞITIMINI BELEDİYELERİMİZİN PROJE HAVUZUNA KOYUYORUZ”

Özgür Özel, Sözcü gazetesinin ''İkinci Karaoğlan'' manşetini ''Sırf o manşeti görmek için bir ömür siyaset yapılır, o gün de bırakılır. Hedefe vardık diye. Açıkçası O çok iyi niyetli bir benzetme. İnşallah Bülent Ecevit'in yaptıklarına yaklaşabilme imkanı olur” diye değerlendirdi.

Mansur Yavaş’ın başkentteki kadınlara ücretsiz HPV aşısı uygulaması ve ayda bir ücretsiz ped dağıtımına ilişkin bir soruya Özel, ''Öyle bir pahalı hale geldi ki hayat insanlar geçmişte hiç zorlanmadıkları iki şeyi almakta zorlanıyorlar: Bir çocuk bezi almakta zorlanıyorlar. Anneler değiştirmesi gerektiği kadar değiştirmiyor. Ucuz, kalitesiz beze; eskisi gibi havlu, naylon torba bağlamaya dönenler var. ikincisi de kadın pedi, çok önemli bir hijyen malzemesi. O kadar pahalandı ki... Çok doğru bir örnek olarak belediyelerimizin proje havuzuna koyuyoruz bunu da” yanıtını verdi.

"BU SEFER ÖNDEN KAYYIM ATAMAYA YÖNELİK PUSU KURMUŞLAR”

Özel, Van’da mazbatanın AK Parti adayına verilmesi kararına ilişkin şu değerlendirmeyi yaptı:

“Bu sefer önden kayyım atamaya yönelik pusu kurmuşlar. Beş dakika kala adaya aylar önce verilen memnu hakların iadesini iptal etmişler. Kaybedene belediyeyi yönettirecek. Vanlılar sokağa döküldü. Tabii oradaki en büyük ayıp ‘terör örgütü bileşenleri’ diyor. Van’da o kadar terör örgütü bileşeni varsa mahvolmuşuz biz o zaman. O Van halkı. Yakmaya, yıkmaya, şiddete sonuna kadar karşıyız. Haklıyken haksız duruma düşersin. Ama demokratik tepki, yollara dökülme, protesto etme en doğrusu. Ben de önce açık tutum aldım buna karşı. Sonra arkadaşlarımızı yolladık, üç hukukçu gitti, orada önemli bir mücadele verdiler, tavırlarını koydular. Hem dayanışma hem teknik destek vermeye gittiler. Ardından da YSK kararı geldi ve YSK siyasi değil, hukuki bir karar verdi. Mazbatayı doğru yere verdi.

"HATAY’DA VALİ ELİYLE DEVLETE TALİMAT VEREN HÜKÜMET SEÇİMİ ÇALDIRIYOR”

İkincisi Türkiye’de şöyle ibr şey var: İl ve ilçe seçim kurulları inanılmaz çifte standartlar yapıyorlar. Örneğin Gaziosmanpaşa ile Hatay İskenderun’un itirazları birebir aynı. Gaziosmanpaşa’da CHP kazanmış AK Parti itiraz ediyor, bütün oylar sayılıyor. İskenderun’da aynı sebeple biz itiraz ediyoruz, reddediliyor. Bunların YSK’da birleştiğinde lehimize sonuçlar doğuracağını düşünüyorum. Kayseri Pınarbaşı’nda çuvalda mühür olmaması, seçim sakatlandı, yeniden seçim kararı verdiler. Bu karar doğruysa Adıyaman Besni’de de mühürsüz çuval var. O zaman Besni’de de seçimleri yenileyeceğiz. Gaziosmanpaşa’da sayım lehimize gidiyor. İskenderun’da fark 3 bin 900’dü. Şu an itirazlarımızla 2 bin 700’e kadar indi. 39 bin geçersiz oy var, fark 2 bin 700, geçersizleri bile saymıyor. Hatay’da seçim çalınıyor. Vali eliyle devlete talimat veren hükümet çaldırıyor seçimi. Hatay’da milletvekillerim, genel başkan yardımcılarım, bir hukukçu ordumuz var. İstanbul seçimi geçen sefer nasıl son dakikaya kadar takip edildi, Hatay takip edilecek. Hatay Atatürk’ün kişisel meselesi olduğu için benim de kişisel meselem. Aldığımız seçimi çalmaya çalışıyorlar. Yeniden sayımlar olduğunda kesin kazanacağız. Olmadı il seçim kurulu, olmadı YSK. Hatay kararı YSK’da görüşülürken de Van’daki büyük dayanışmanın Hatay için bütün Türkiye’de gösterilmesini bekliyoruz. Çünkü Hatay’ın iradesi çalınıyor.''

"GEZİ TUTUKLULARININ HEPSİ BİZİM YERİMİZE YATIYORLAR''

 Tayfun Kahraman’ın eşi Meriç Kahraman’ın dün kendisini aradığını belirten Özel, şunları söyledi:

“Kutlamak için aramış. Onlar da çok mutlu olmuşlar. Yarın, öbür gün Türkiye’ye bir anayasa değişikliği tartışmasını gündeme getirecek hükümet. Bir ülkede mutabakat varsa anayasa değişir. Bir ülkede Hatay halkının seçtiği bir milletvekili, AYM’nin de kararına rağmen hapiste tutuluyorsa o ülkede bunu yapanlarla anayasa değiştirilmez. Bir ülkede AYM kararlarını tanımayan alt mahkemelere ceza yerine ödül veriliyorsa, AYM’ye had bildiriliyorsa, hatta ‘AYM kapatılmalıdır’ lafları dolanabiliyorsa iktidar ortakları tarafından onlarla anayasa değiştirilmez. Gezi olayları, dünyanın en barışçıl tepkileri. Tayfun Kahraman bugün içeride yatıyorsa Özgür Özel’in de yerine yatıyor. Ben de Gezi’deydim. Ben Tayfun Kahraman’ın yerinde olsaydım onun gibi de efendi durmazdım bir sürü de kavga ederdim. O yüzden bizimle anayasa değişikliği konuşacak birinin önce Anayasa’ya uyuyor olması lazım. Uyulmayan anayasanın değişikliğinin müzakeresi olmaz. Bir tek Can’ı çıkartıp yollamaları yetmez. O arkadaşlarımızın hepsi bizim yerimize yatıyorlar, bizi hapisten çıkarmayan biriyle müzakere edemeyiz.”

"BU SEÇİMDE ESKİYLE YENİ YARIŞABİLDİ. DEĞİŞENLERLE DEĞİŞMEYENLER YARIŞTI”

Özel, “Sokak bugünden itibaren size ne diyor” sorusunu şöyle yanıtladı:

“Bu seçimde ilk kez şöyle bir şey oldu: Eskiyle yeni yarışabildi. Değişenlerle değişmeyenler yarıştı. İki ayda bir toplanan PM’yi, iki ayda 13 kez topladık. Biz değişenin tarafındaydık; AK Parti müesses nizamın, hakim örgütlenme devam. İnsanlar bize bir kredi verdi. Bu bir tüketici kredisi değil, bu bir yatırım kredisi. ‘Dört yıl yönet göreyim, beğenirsem krediyi artırarak devam ederim.’ Gençlere, kadınlara, yenileşme umuduna, vadettiğim her şeye yatırım yapıyorum. Belediye başkanlarımızı da eğiteceğiz. İlk toplantılar bitti bile. Seçilmiş bütün belediye başkanlarımızla; devir teslimde nelere dikkat edeceksiniz, ilk bir haftada neler yapacaksınızı konuştuk bile. Denetim kısmında Sayıştay’dan emekli olmuş ya da el çektirilmiş deneyimli, pırıl pırıl, milletin hakkını hukukunu gözeten solcuların hepsini attılar, onların hepsini alıyoruz. CHP’li belediyelere iç denetim mekanizması kuruyoruz, teftiş kurulu kuruyoruz. Belediyelerimizin haberli ve habersiz giden, verdiği hizmeti, vatandaşla iletişiminden mali denetimine kadar denetleyeceğiz. Kusuru olanın gözünün yaşına biz bakmayacağız.

"PINARBAŞI’NDAKİ YENİDEN SEÇİMİ ALACAĞIZ”

Özel, Pınarbaşı’nda seçimlerin yenilenme kararının değişmeme ihtimaline karşı da şunları söyledi:

''MHP milletvekili ağza alınmayacak cinsiyetçi küfürler ve hakaretler ediyor. Şimdi bakalım MHP ve AKP, Türk hakimine küfredene ne yapacak? Ali Mahir Başarır, parmak sallayıp ‘yanlış yapıyorsunuz’ dedi diye neler yaptılar. Bu küfürler bir hakime edildi ve oradaki seçimi AKP-MHP lehine iptal ettiler, şimdi yeniden seçim olacak. Gideceğiz, orada kampanya yapacağım. O seçimi de alacağım söyleyeyim şimdiden. Küfürle seçim iptal ettirenlere karşı, gideceğiz kampanyamızı yapacağız, seçimi alacağız. Pınarbaşılılar hiç endişe etmesin. Benzer durumda birçok ilçe var. Pınarbaşı kararına uygun olarak geride olduğumuz ilçelerde oyları yeniden saymaz ya da yeniden seçim yapmazlarsa deme ki küfür işe yarıyor, efendilik ve demokratik tutum işe yaramıyor demektir. Bu da kötü örnek olur. Herkes şunu bilsin: İptal edilen seçimlerde bizzat genel başkan olarak kampanya yaparım. Bundan sonra CHP’nin iddiasız olduğu bir seçim bölgesi, kaybedeceği bir tane daha seçim yok.”

"KEMAL BEY ARAYIP TEBRİK ETTİ”

Özel, Küçükkaya’nın “Seçim gecesi Kemal Kılıçdaroğlu ile telefonda ne konuştunuz” sorusuna şu yanıtı verdi:

“Beni aradı. ‘Buyurun Sayın Genel Başkanım’ dedim. ‘Sayın Genel Başkan ne diyeyim’ dedi. Durdum. ‘Çok mutluyum, tebrik ediyorum. Çok önemli bir başarı elde ettiniz’ dedi. Saat 21.00 değildi, tablo tam netleşmemişti. ‘Kazanan bütün arkadaşları tebrik ediyorum. Oylara sahip çıkmaya devam edin, o tutumunuz önemli’ dedi. Babamla Ahmet Necdet Sezer konuştu. Ben Ahmet Necdet Sezer’i çok severim, müthiş bir insan. Çok özel bir iletişimimiz var. şimdi yine gideceğim kendisini ziyarete. Yine aradı, beni tebrik etti. ‘Babanız öğretmen, ne yapıyor, sağlığı yerinde mi? Babanızı tebrik etmek isterim, bir öğretmen çocuğunun buralara gelmesi önemli’ dedi. Konuştular.

Manisa’da biz yüzde 60 yaparken bir kişiyi kenarda bırakmadık. Bütün bir örgütü komple barıştırdık, kavgayı bitirdik. 16’da 14 kazandık. O yüzden Türkiye’de şunu göreceksiniz: Bundan sonra Türkiye’de örgütte birbiriyle uğraşarak birbirine kaybettiren değil, dayanışarak birlikte büyüten, birbirine kazandıran bir örgüt olacak.”

"NE GÜN ERKEN SEÇİM DERLERSE VARIM”

Özel, erken seçim tartışmasına ilişkin şunları söyledi:

“Türkiye’de 84 milyon kişiden erken seçimi en çok isteyecek kişi benim. Belediyeleri almışım, yüzde 38 ile birinci partiyim, gelecek pazar olsa biz kazanacağız çok belli. Ben bu seçimde ‘Gelin, oyunuzu verin, CHP’yi birinci parti yapın, ön seçimin kapısını aralayın’ diyerek oy isteseydim ben şimdi ön seçim diye bas bas bağırırdım. Biz, ‘Bu bir yerel seçimdir, iktidara sarı kart gösterme seçimidir’ dedik. Benim, ‘Genel seçimi hemen yapmalıyız’ deme imkanım yok artık. Bu bana oy veren AKP ve MHP’li seçmene büyük haksızlık olur, onları kandırmış olurum. O yüzden onlar istediğinde erken seçim olacak. Biz Erdoğan’ın adaylığından, erken seçimden korkmayız. Partinin yetkili organlarını toplarım, MYK’da tartışırım, PM’yi toplarım, il başkanlarını toplarım, milletvekili grubunu toplarım, onların fikirlerini alırım, erken seçim kararını ondan sonra veririm. Ama kişisel fikir derseniz; ne gün erken seçim derlerse varım.

"YENİLMEYİ BİLMEYEN BİR KİŞİYE KARŞI OYNAYACAĞIZ VE ARTIK KAZANMAYI ÖĞRENDİK''

Özel, “Bir sonraki seçimde adayınızın iktidara geleceğine inanıyor musunuz” sorusunu şöyle yanıtladı:

''Dünyada hiçbir siyasetçi yüzde 25’lik bir partiyi 10 ayda yüzde 38’lik yapamaz. Yapıldıysa bu kolektif bir başarının ürünüdür, gecikmiş bir başarının ürünüdür. Hata yapmazsak yüzde 100. Hatanın bir boyutu yerel yönetimler, bir boyutu kibir. Bundan sonraki beş yıl kibre kapılmazsak, ne oldum delisi olmazsak, yerelde yanlış yapmazsak, şimdiden bambaşka heveslere kapılıp da birbirimize düşmezsek... Ben size şunun teminatını veriyorum: Ben kendi hırs ve ihtiraslarım için partinin ve ülkenin geleceğine yönelik hiçbir kararda zorlayıcı, baskılayan ve kendi kararlarını dayatan olmayacağım. Bilimden sapmayacağız, ihtirasa kapılmayacağız. Benim şu sakinlikte olmam lazım. Maç 2-2 berabere. Dakika 90+2. 3 dakika uzatma verilmiş. Takım penaltı kazanmış. Penaltıyı kimin atacağının kararını, bütün ekibine danışmış ve düşünmüş biri olarak teknik direktör verecek. Orada diyeceksiniz ki topun başına bu arkadaşımız gidiyor. O golü atacak, biz şampiyon olacağız. Teknik direktör; penaltıyı bırakın ben atacağım demeyecek, kimin atacağına o karar verecek ve hata yapma lüksü yok. Şimdi yenilmeyi bilmeyen bir kişiye karşı oynayacağız ve artık kazanmayı öğrendik.''