GÜNDEM

TBMM Başkanvekili Karaca, Can Atalay’ı Silivri’de Ziyaret Etti

Haber: ÇAĞATAN AKYOL - Kamera: ADEM KARABAYIR

TBMM Başkanvekili Gülizar Biçer Karaca, Gezi Parkı davası tutuklusu Türkiye İşçi Partisi (TİP) Hatay Milletvekili Can Atalay’ı İstanbul Silivri’deki Marmara Cezaevi’nde ziyaret etti. Karaca, ziyareti sonrasında, “Yargıtay, Anayasa’ya had bildirmeye kalktı. Bizler de öncelikle Meclis Başkanvekili olarak yasama organının iradesine ve milletin iradesine yönelik bu had bildirme karşısında susmayacağız. Sorun, Can Atalay meselesi değildir. Sorun, milli iradenin gaspıdır. Sorun, Anayasa’nın amir hükümlerine uymayarak Anayasa’yı yok saymaktır. Buna da izin vermeyeceğiz” dedi.

Geçen 14 Mayıs’ta yapılan genel seçimlerde TİP Hatay Milletvekili seçilen Gezi Parkı davası tutuklusu avukat Can Atalay, Anayasa Mahkemesi’nin “hak ihlali” kararına karşın Yargıtay kararları ile hâlen tahliye edilmedi. TBMM Başkanvekili Gülizar Biçer Karaca da bugün Atalay’ı, tutuklu bulunduğu İstanbul’un Silivri ilçesindeki Marmara Cezaevi’nde ziyaret etti.

“SARAY, ATALAY’IN HATAY HALKIYLA BULUŞMASINA İZİN VERMEDİ”

Karaca, ziyaretinin ardından cezaevi önünde ANKA Haber Ajansı’na açıklama yaptı. Can Atalay’ın mesajını ileten Karaca, şunları söyledi:

“Hatay Milletvekili Can Atalay’ın mesajıyla sözlerime başlamak istiyorum. Sevgili Can’ın bütün yurttaşlarımıza selamları var. ‘Memleketi için hukukun zerresine sahip çıkan tüm yurttaşlarımıza sonsuz teşekkürlerimi iletiyorum. İşte umut tam da burada büyüyecek. Umut buradadır. Buradan büyüyerek yeşerecek ve devam edecek’ diyor Can Atalay. Biliyorsunuz, Meclis Başkanvekili oldum ve ziyaretimin ilkini Can Atalay’a gerçekleştirmiştim. Çünkü Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanvekili olarak milli iradeye sahip çıkmak gibi temel bir görevimiz ve sorumluluğumuz vardı. O gün de bu çağrıyı yapmıştım. Meclis 599 milletvekiliyle değil, 600 milletvekiliyle toplanmalıdır çünkü Anayasa bunu emretmektedir ancak devam eden süreçte sevgili Can Atalay, ‘İlk çıktığımda Hatay’da, depremin acılarını yaşayan Hataylı hemşehrilerimle buluşacağım’ demişti. ‘Çantamı alacağım. Hatta baba evine bile gitmeden Hataylı hemşehrilerimle bir araya geleceğim. Onların sorunları için mücadeleye başlayacağım’ demişti ama maalesef saray ve siyasi iktidar, onun borazanlığını yapan yargı, Can Atalay’ın Hataylı seçmenlerle ve Hatay halkıyla buluşmasına izin vermedi.

“ATALAY, MİLLİ İRADENİN SORUMLULUĞUNU YÜKLENMEKTEN ALIKONULMAKTADIR”

Ne oldu bu süreçte? Anayasa Mahkemesi, Anayasa’ya göre bir inceleme yaptı ve dedi ki ‘Seçilme hakkı ve kişi hak ve hürriyetleri ihlal edilmiştir’. Can Atalay hakkında bir hak ihlali kararı verdi. Peki, ne olması gerekiyordu? Anayasa 153’üncü maddeye göre, kesin olan Anayasa Mahkemesi kararı; kurumları, yargıyı, bütün kişi ve kuruluşları bağlayan Anayasa Mahkemesi kararının uygulanması ve Anayasa Mahkemesi’nin hak ihlali kararı verdiği gün sevgili Can Atalay hakkında tahliye kararı verilerek Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde, Hataylı 80 bine yakın seçmenin iradesiyle kendilerini temsil etmesi için seçtikleri Can Atalay’ın Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde yemin etmesi gerekiyordu. Dosyayı tekrar inceleyen Ağır Ceza Mahkemesi dedi ki ‘Ben burada Anayasa Mahkemesi’nin kararını tanımıyorum. Anayasa Mahkemesi benim kararımın üstünde karar kuramaz’. Anayasa Mahkemesi’nde karara olumlu görüş bildiren hakimler hakkında suç duyurusunda bulunma kararı verdi. İşte tam da yargı darbesi burada geldi ve süreçte hâlâ Can Atalay, Anayasa Mahkemesi kararına rağmen, Anayasa’ya rağmen seçmenlerinden ve temsil etmek durumunda olduğu milli iradenin sorumluluğunu yüklenmekten alıkonulmaktadır.

“SÜREKLİ YENİ ANAYASA TARTIŞMALARINI GÜNDEME GETİRMEYE KALKTILAR”

Can Atalay hakkında aslında Türkiye Büyük Millet Meclisi üzerine düşen sorumluluğu yerine getirdi. Ne yaptı? Can Atalay’ı yemin için kürsüye davet etti. Can Atalay, İnsan Hakları Komisyonu’na Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde temsil eden tüm siyasi partilerin, milletvekillerinin oy birliğiyle seçildi. Burası o kadar trajikomik bir durum ki Can Atalay bugün tahliye edilmiş ve görevinin başında olmuş olsaydı İnsan Hakları Komisyonu üyesi olarak her kapının açılıp kendisine her türlü görüş ve denetim hakkının verileceği burada, Silivri’de, cezaevinde maalesef kısıtlıdır. Maalesef gardiyanların ve görevlilerin talimatlarına göre giriş-çıkış yapılabilmekte ve tutukluluğu, hükümlülüğü devam ettirilmektedir. Oysa Anayasa Mahkemesi kararı sonrası ne olması gerekiyordu? Bunun arkasından sürekli yeni Anayasa tartışmalarını gündeme getirmeye kalktılar. Biz de şunu söyledik. Anayasa’yı uygulamayan, Anayasa’nın amir hükümlerini uygulamayanların Anayasa’yı değiştirme hakkı da hukuku da yoktur. Anayasa 158’in 3’üncü maddesi diyor ki ‘Anayasa Mahkemesi ile diğer mahkemeler arasında görev nedeniyle bir uyuşmazlık çıkarsa Anayasa Mahkemesi kararı esastır’ diyor.

“YARGITAY, ANAYASA’YA HAD BİLDİRMEYE KALKTI”

Sarayın tek kişilik hükümeti Recep Tayyip Erdoğan, grup toplantısında şöyle söyledi. ‘Burada bir darbe asla yoktur. Burada iki mahkeme arasında görev nedeniyle çıkmış bir uyumsuzluk vardır’ dedi. Yani tam da Anayasa’nın 158’inci maddesinin 3’üncü fıkrasını orada işaret etti. Bu yargı darbesinin ardından Cumhuriyet Halk Partisi’nin milletvekilleri, Meclis’in iradesine sahip çıkmak için 8 Kasım’dan bu yana nöbetteler. Yargıtay had bildirme telaşı içerisindeydi. Yargıtay, yasama organına had bildirmeye kalktı. Yargıtay, Hataylı seçmenlere had bildirmeye kalktı. Yargıtay, Anayasa’ya had bildirmeye kalktı. Ülkemizde anayasasızlaştırma politikalarına ve Anayasa’nın amir hükümlerine uymayanlara karşı toplumun direnci ve hak, hukuk, adalet mücadelesi giderek büyüyecektir. Bizler de öncelikle Meclis Başkanvekili olarak yasama organının iradesine ve milletin iradesine yönelik bu had bildirme karşısında susmayacağız. Sorun, Can Atalay meselesi değildir. Sorun, milli iradenin gaspıdır. Sorun, Anayasa’nın amir hükümlerine uymayarak Anayasa’yı yok saymaktır. Buna da izin vermeyeceğiz.”