DEVA Partisi Genel Başkan Yardımcısı Burak Dalgın, dün TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda Cumhurbaşkanlığı bütçesini değerlendirdi. Dalgın, “Cumhurbaşkanlığı bütçesi itibarı harcamada, şatafatta, algı yönetiminde arıyor. Halbuki itibar hukuk ve demokrasimizin kalitesinde, millî paramızın, pasaportumuzun değerinde. Kadınların iktisadi ve toplumsal hayata katılımında. İtibar, gençlerin yarınlarını ülkemizde aramasındadır” dedi.

DEVA Partisi Genel Başkan Yardımcısı ve Balıkesir Milletvekili Burak Dalgın, dün TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda Cumhurbaşkanlığı ve Cumhurbaşkanlığına bağlı kurumların bütçesine ilişkin konuştu. Dalgın, şunları söyledi:

“Cumhurbaşkanlığı bütçesi denince çoğumuzun aklına ‘itibar’ kelimesi geliyor. Hem Cumhurbaşkanlığı devletimizin en üst makamı. Hem de malum, ‘itibardan tasarruf olmaz’. Peki itibar ne demek? İn mi cin mi? Nerede bulunur? Kaf dağının ardında mı? Önümüzdeki bütçe maalesef itibarı yanlış biliyor, o yüzden de yanlış yerde arıyor. Harcamada arıyor. Şatafatta arıyor. Algı yönetiminde arıyor. Halbuki itibar hukuk ve demokrasimizin kalitesinde. İtibar milli paramızın ve pasaportumuzun değerinde. İtibar kadınların iktisadi ve toplumsal hayata katılımında. İtibar gençlerin yarınlarını ülkemizde aramasında.

Harcamayla itibar gelmez. Cumhurbaşkanlığı bütçesi 2023’te 6,6 milyar liraydı, 2024’te 12,3 milyara çıkarılıyor. Neredeyse iki kat! Peki, ‘kemer sıkın’ denen asgari ücretlilerimizin, emeklilerimizin, orta direğimizin maaşı da iki katına çıkacak mı? Şatafatla, lüks makam araçlarıyla, özel uçaklarla, dev binalarla itibar gelmez. Sadece Ekim ayında Cumhurbaşkanlığı bütçesinden taşıt kiralarına ödenen tutar 275 milyon lira. Uçak kiralamalarına ödenen tutar 478 milyon lira. Ocak-Ekim döneminde uçak kiralamalarına ödenen tutar 4 milyar liranın üzerinde.

Algı yönetimiyle itibar gelmez. Gelirse de sanal itibar olur. İletişim Başkanlığına 2024 bütçesinde 4,1 milyar lira ayrılıyor. 2023’e göre 2,5 kat artış var. Her Allah’ın günü 10 milyon liralık ne iletişimi yapılacak? Muhalefet partilerine adeta ambargo uygulayan TRT’nin adaletsiz tutumunu da bu vesileyle hatırlatayım.

İtibar performans ile gelir. Performansı anlamak için dürüstçe aynaya bakmamız lazım. ‘Küresel kantara çıkınca’ ne görüyoruz? İlk Cumhurbaşkanlığı kabinesi açıklandığı gün dolar kuru 4,6 lira. Bugün 28,9. Yani altı yıl olmadan milli paramızın değeri altıda bire inmiş. Kişi başına milli gelirimiz dünya ortalamasının altında. On sene öncenin gerisinde. 15-29 yaş arası 10 gencimizden 3’ü ‘ne işte ne okulda’. OECD’ye göre 10 kişiden 4’ü okuduğunu anlamıyor. Çeşitli araştırmalar, gençlerimizin yarıdan fazlarının yarınlarını yurtdışında aradığını gösteriyor. Demokraside ve hukukun üstünlüğünde dünyada ilk 100’de değiliz. Basın hürriyetinde ilk 150’de değiliz. Ayinesi iştir kişinin, lafa bakılmaz.

İtibar tutarlılık ile gelir. Vatandaşa ‘tasarruf edin’ diyorsanız, işe kendi bütçenizi kısarak başlamalısınız. ‘Faiz enflasyona yol açar’ diye bir teoriniz varsa, seçim sonrasında faizi neden beşe katladığınızı izah etmelisiniz. Sözümüzün gücü olsun istiyorsanız, yarın yüz yüze bakacağınız devlet başkanlarına hakaretler savurup sonra da hiçbir şey olmamış gibi davranmamalısınız. Kurumlarımıza saygı duyulmasını hedefliyorsanız, alelacele kararnameler çıkarıp, ardından bir sürü düzeltme kararnamesi yayınlamamalısınız.

İtibar iyi yönetişim prensipleriyle, özellikle şeffaflık ve hesap verebilirlikle gelir. Varlık Fonu’nu ele alalım. Biliyorsunuz burası Vakıfbank’tan THY’ye, BOTAŞ’tan Türk Telekom’a, ÇAYKUR’dan Eti Maden’e kadar çeşitli kamu şirketlerini bünyesinde barındıran bir holding. Sayın Cumhurbaşkanı bu holdingin yönetim kurulu başkanı. Böyle iş olur mu? Cumhurbaşkanlığı makamı ticaretin tam ortasına konur mu? Biliyorsunuz Sayın Cumhurbaşkanının “Ülkeyi şirket gibi yöneteceğiz” sözü vardı. Varlık Fonu’nun yaklaşık 400 milyar liralık öz kaynağı, 30 şirketi ve en önemlisi 85 milyon hissedarı var. Dünyanın çeşitli ülkelerinde 20 yıldan fazla yatırım sektöründe çalışmış bir arkadaşınız olarak söyleyeyim. Kimse hiçbir yönetime bu kadar büyük bir yetkiyi hesapsız, kitapsız, denetimsiz şekilde vermez.

İtibarımızı nasıl artırabiliriz? İtibarı; yasaklar ve kısıtlar getirerek değil, geniş hürriyetleri savunarak, vasatlığa teslim olarak ve içe kapanarak değil dünyayla yarışarak, hamaset ve kimlik siyaseti yaparak değil, milletimizi tüm unsurlarıyla kucaklayarak, kuralları şahıslar etrafından tasarlayarak değil kurumları güçlendirerek artırabiliriz.”

Kaynak: anka