HEDEP Grup Başkanvekili Meral Danış Beştaş, "En fazla hayal satılan dönemin AKP iktidarında olması tesadüf değil. Parti olarak onlarca hayal sattıkça, köprüyü satan Sülün Osmanlar da kartopu gibi çoğalmış durumda ve yaşamımızı işgal ediyorlar. Tarihin en eski dolandırıcılık yöntemlerinden olan ponzi sistemi ve saadet zinciri Türkiye'de olduğu gibi hayal satmaya devam ediyor. Gerçek; halk yoksulluk içinde, deprem bölgesinde insanlar konteynerlerde yaşıyor, öğrenciler yapılmayan asansörlerde maalesef hayatlarını kaybediyorlar ve kara para, mafyatik ilişkilerle halk sömürülmeye devam ediyor" dedi.

HEDEP Grup Başkanvekili Meral Danış Beştaş, bugün TBMM'de basın toplantısı düzenledi. Gündeme dair değerlendirmelerde bulunan Beştaş, şunları söyledi:

"BİR YANDAN BİR BEKLEYİŞ YARATIYOR VE SONRADA 'MÜJDE' DİYE SUNUYOR"

"Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 'Netanyahu tarihe adını şimdiden Gazze kasabı olarak yazdırmıştır' dedi. 'İsrail terör devletidir' çıkışından sonra bu en önemli meydan okumalardan bir tanesi. Erdoğan'a ve AKP'ye şunu soruyoruz; bu kasapla iş birliğiniz devam ediyor, bunu da bir açıklayın. 'İkinci insani yardım taşıyan gemimiz bugün yola çıkıyor.' Ticaret gemilerini neden söylemiyorsunuz? 300'e yakın ticaret gemisi gidip geliyor ve Türkiye bunlarda birinci sırada. Bu 'kasap' ile neden ticaret yapıyorsunuz? Çalışan emeklilere ve ÇKS'ye kayıtlı çiftçilere 5 bin lirayı büyük bir müjde olarak yine ilan etti. Müjde vermeye doyamıyorlar. Bunlar müjde değil. O, 5 bin lira pula döndü. Zaten emekliler açlıktan, yoksulluktan isyan halinde; bir yandan bir bekleyiş yaratıyor ve sonrada 'müjde' diye sunuyor. Bu müjde falan değil.

Son günlerde saadet zinciri tartışması almış başına gidiyor. Dilan Polatlardan sonra şimdi Fatih Terim, Denizbank, müdür, bir çok kişi bu fonla ilgili tartışıyor, Türkiye'nin gündemini tamamen işgal etmiş durumda. Bu aslında yeni ortaya çıkmamış. İfadelerden anladığımız kadarıyla nisan ayından beri biliniyor. Neden şimdi patlatıldı? Bunu soruyoruz, bu saate kadar ne beklediniz? Geçen hafta saadet zincirinde olanların araştırılması için Meclis'e bir araştırma önergesi verdik. Fakat AKP-MHP bu önergeyi her zaman olduğu gibi reddetti. Demek ki bir şey saklıyorlar. Bu saadet zincirinin siyasi ayağı kendileri olacak ki bunun ortaya çıkmasını da istemiyorlar. Türkiye'de üretim bitmiş durumda, bazı aklıevveller paradan para kazanma yolunu bulmuşlar, hayatlarını böyle idame ettiriyorlar. Lüks ve şatafat içinde yaşıyorlar.

"UCU SUSURLUK'A, MEHMET AĞAR'A KADAR UZANAN BİR AĞDAN SÖZ EDİYORUZ VE BU KAPATILMAYA ÇALIŞILIYOR"

Ucu Susurluk'a, Mehmet Ağar'a kadar uzanan bir ağdan söz ediyoruz ve bu kapatılmaya çalışılıyor. Mehmet Ağar'ın Bodrum Marina ile ilgili meseleleri pandemi zamanında önce güçlü bir şekilde gündeme geldi sonra üzeri kapatıldı. En fazla hayal satılan dönemin AKP iktidarında olması tesadüf değil. Parti olarak onlarca hayal sattıkça, köprüyü satan Sülün Osmanlar da kartopu gibi çoğalmış durumda ve yaşamımızı işgal ediyorlar. Tarihin en eski dolandırıcılık yöntemlerinden olan ponzi sistemi ve saadet zinciri Türkiye'de olduğu gibi hayal satmaya devam ediyor. Gerçek; halk yoksulluk içinde, deprem bölgesinde insanlar konteynerlerde yaşıyor, öğrenciler yapılmayan asansörlerde maalesef hayatlarını kaybediyorlar ve kara para, mafyatik ilişkilerle halk sömürülmeye devam ediyor.

Seçil Erzan isimli şube müdürü bu kadar para almış, Fatih Terim Fonu'na yatıran isimlere dekont ve belge vermemiş. Herhangi bir yurttaş banka müdürüyle iletişime geçerse nasıl belge almaz? Burada baştan bir kokuşmuşluk ve yasa dışılık ortaya çıkıyor. Ünlü futbolcular milyonlarca doları banka hesaplarından havale etmiyorlar. Elden, bavullarla para götürüyorlar. İnsan düşünmez mi milyon dolar yatırıyorum ama çantayla götürüyorum. Büyük bir soru işareti koyuyorum. Selçuk İnan'ın 33 gün için 4 milyon 684 bin dolar faiz alacağı anlatılıyor. Burada suçlu sadece banka müdürü mü? Seçil Erzan futbolcuları arayıp fona davet ederken bu tek başına kimin suçu olabilir? Dolandırılanlar da bu işin bir parçası değil mi? Tabii ki Fatih Terim'in adı da mümkün olduğunca kullanılmıyor bunun da farkındayız. Kızı için, damadı için Seçil Erzan ile en yakın kişi her yerde adı geçiyor ama kazanan neredeyse tek kişi hiçbir şey olmamış gibi davranmaya devam ediyor.

"SEÇİL ERZAN 'BU FATİH TERİM FONUDUR' DİYOR. FAKAT BUNU DİKKATE ALAN YOK"

Seçil Erzan 'bu Fatih Terim Fonudur' diyor. Fakat bunu dikkate alan yok. Hatta Amerika'da Seçil Erzan, Fatih Terim'e bir ev de almış. Tüm bu tabloda adıyla para toplanmasına rağmen Fatih Terim şikayetçi bile değil. Ortalama zekaya sahip bir yurttaş bunun için de bir organize iş olduğunu anlayabilir. Bu olayda tabii ki siyasi ayak ortaya çıkarılmayacak. Seçil Erzan'ın bu işte yalnız olduğuna inanmamızı kimse istemesin. Dolandırıcılık, kara para bunların hepsi organize işler, ortaya çıkan çürümenin hiç mi siyasi ayağı yok? Bu zemini yaratan bizzat siyasi iktidar değil mi? İnsanlar bu kadar rahat milyon dolarla oynuyor ve burada siyasi ayak yok. Hukuku askıya alan, adaleti ortadan kaldıran, yargıyı siyasallaştıran, Türkiye'yi suç merkezi haline getiren bu iktidarın ta kendisidir. En büyük yolsuzluk fonunu oluşturan bizzat AKP iktidarıdır.

Sayıştay raporlarına da yansıdı. AKP belediyelerinde yolsuzluk zinciri kurulmuş, saadet zinciri oluşturulmuş. İktidarda ki yolsuzluklarla Fatih Terim Fonu adı altında yapılan vurgunlar birbirinden ayrı ele alınamaz. Bir taraftan intiharlar, emekliye öngörülen sefalet ortadayken bu vurgunlar devam ediyor. Fon adı altında bavullarla kaçırılan paralar, yapılan büyük vurgunlar ve dolandırıcılıklar artık tuz koktu. Tam bir yerli ve milli çürüme yaşanıyor. Bunun yazanı da oynayanı da senaristi de AKP iktidarı. Yolsuzlukla mücadele kanunu bütün ısrarlı taleplere rağmen çıkarılmadı. İktidar yolsuzluklarla mücadele iddiasıyla yola çıktı sonunda yolsuzluklarla mücadele kanunu rafa kaldırıldı.

"YİNE VERİLEN SÖZLER VAR, YİNE RANT VAR, YİNE VURGUN VAR"

Bir torba yasa teklifi şu anda Plan ve Bütçe Komisyonu'nda görüşülüyor. Hem de bütçenin 11 Aralık'ta önce Meclis'e gelmesinden önce, alelacele, yine verilen sözler var, yine rant var, yine vurgun var ve 80 madde. Bir de utanmadan uyumlaştırma yasası olduğunu iddia ediyorlar, bu bir çuvallama yasasıdır. Oldubittiye getirmek istiyorlar. Torba kanun yöntemi yüzde 70'lere vardı Meclis'te çıkarılan kanunların oranına baktığımızda; adeta sarayda hazırlanan ve tıpkı bir konfeksiyon ürünü gibi Meclis acele çalışıyor hemen alan belli satan belli, iktidar kendi yandaşına vermeye karar veriyor, bir cepten diğer cebe gidiyor. Bu yasama yöntemi ne demokratiktir ne müzakerecidir ne de anayasaya uygun bir yöntemdir.

Ülkede resmi enflasyon yüzde 62, bağımsız kuruluşların yaptığı araştırmalara göre yüzde 126'ya dayanmış, emekliler 7 bin 500 lira gibi bir sefalet ücretine mahkum edilmiş ama öncelik bunlar değil. Ekonomideki denklem; sermayedarlar, zenginler, AKP'nin yandaşları. Bu 80 madde de bir dolu gerekçe saymışlar. AKP kendi eskilerine ulufe dağıtmaya devam ediyor, huzur hakkı başlığı adı altında. AKP ile bir temasınız varsa mutlaka fayda görürsünüz mantığı yerleştirildi. Huzur hakkı adı altında bir kaç toplantıya gireceksiniz, ballı maaşlarınızı alıp yiyeceksiniz. Bir nevi Erdoğan bürokratik makam dağıtarak AKP'nin eskilerine ulufe dağıtıyor. Vicdansızlığın dibidir bu, 7 bin 500 lirayla geçinmek zorunda olan emekli; bir yandan 5-6 maaş alan yetmemiş bu torba kanunda da huzur hakkı adı altında yeni paralar dağıtıyorlar. AKP'nin gerçeği budur. Vicdanları kurusun.

"REJİMİ GÜÇLENDİRMEK İÇİN YETKİ DEVİRLERİ YAPILMAYA DEVAM EDİYOR"

AYM kararlarına uygun kanun değiştiriyorlar. AYM kararları alakart menü değil. İstediğinizi seçip uygulayamazsınız. AYM kararları herkes tarafından uygulanır. 'İstediğim kararı tanırım, istediğim kararı tanımam' diyen bir hukuktan uzak, keyfi, çetecilik yöntemleriyle bu ülke yönetiliyor. Tek adam rejimi yetkiye de doymuyor. Rejimi güçlendirmek için yetki devirleri yapılmaya devam ediyor. Yemeye doyamıyorlar. Şimdi Cumhurbaşkanı’na bir yetki daha verilmiş. Halkın parasını kullanma yetkisi Erdoğan'da, tek adamda. Halktan toplanan vergilerle kime servet transferi yapacağınıza tek başınıza karar veriyorsunuz bunu görüyoruz.

AKP-MHP iktidarı dövizi olan zenginler zarar etmesin diye vergilerini toplayıp dövizi olanlara harcamıştı şimdi de KKM'cilere vergi istisnası getiriyorlar. Zengine verdikçe veriyorlar, yoksuldan aldıkça alıyorlar. Ekonomi politik tercihleri budur. Yandaş müteahhitlere kolaylık sağlanıyor. Onların yandaş müteahhitleri rahat etsin diye düzenleme yapıyorlar. Kamu kaynakları bu madde bahane edilerek yandaş firmalara peşkeş çekilecek. Her türlü sermaye girişine olanak sağlıyor. AKP; 'para getir gerisini bana bırak' diyor."

 

Kaynak: anka