Yerel

TTB, TMMOB ve KESK Tarafından Defne’de Deprem Çalıştayı Düzenlendi

Türk Tabipleri Birliği (TTB), Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) ve Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) tarafından Deprem Çalıştayı gerçekleştirildi.

Türk Tabipleri Birliği (TTB), Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) ve Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) tarafından düzenlenen Deprem Çalıştayı, Hatay’ın Defne ilçesinde gerçekleştirildi.                                                            
Hatay Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler Odası’nın ev sahipliğinde yapılan çalıştayda deprem, kent politikaları, özelleştirme politikaları, sağlık politikaları, kamusal hizmetlerin yeniden inşası ve depremin ekonomi politiği gibi başlıklar ele alındı.
Şubat depremlerinde yaşamını yitiren yurttaşlar için gerçekleştirilen saygı duruşu ile başlayan çalıştayın açılış konuşmalarını KESK Eş Başkanı Sayın Şükran Kablan Yeşil, TTB Merkez Konseyi Başkanı Dr. Şebnem Korur Fincancı ve TMMOB İskenderun İKK Dönem Sözcüsü Murat Durukan yaptı.
Konuşmasında “İktidarların, özellikle de AKP iktidarının özelleştirme politikaların sonuçlarını çok somut şekilde deprem öncesinde, deprem sırasında ve deprem sonrasında bütün yıkıcılığı ve öldürücülüğüyle bir kez daha yaşadık” ifadesini kullanan Kablan Yeşil, depremin daha fazla can almasının nedenini, “Ranta ve talana dayalı AKP-MHP iktidarının tüm kamusal hizmetleri tasfiye etmiş olması; deprem öncesinde depreme dayanıklı olmayan yapılaşmanın yanı sıra her defasında oy uğrana çıkardıkları imar aflarıyla ölüm kusan fay hatları üzerinde inşaatlara izin vermeleri ve buralardan kendi yandaşlarını zenginleştirmeleri neden oldu. Bunu hava limanlarının, hastanelerin, okulların, bütün kamusal hizmet veren yerlerin uygun yapılmayışıyla, rant politikasına teslim edilmesiyle gördük” ifadeleriyle dile getirdi.
İktidarın Hatay, Adıyaman ve Maraş’ta farklı kimliklerin ve inançların yoğun olarak yaşadığı bölgelere bilerek yardım ulaştırmadığını söyleyen Kablan Yeşil, “Deprem anında insanların enkaz altında can vermesini seyreden bir iktidar oldu. İktidar aynı rant ve talan politikasını devam ettiriyor. Yıkım bekleyen binalar yıkılmıyor, insanların barınma ve temiz su sorunu çözülmüyor. Bir kez daha gördük ki iktidar halkına karşı sermayeden yana taraf olduğunda biz daha çok ölüyoruz” dedi.
Dr. Şebnem Korur Fincancı, “Türkiye’nin tüm kurumlarının çökertildiği bir dönemde biz bu depremle karşılaştık. Ama şunu gördük ki örgütleri çökertemiyorlar, çökertememişler. Yapmak istedikleri halde bunu başaramadıklarını tüm örgütlerin ilk günden itibaren sahada olma iradesi gösterdi” ifadelerini kullandı. Korur Fincancı konuşmasında şunları söyledi: “Faşizm düşmanlaşmadan beslenir, ayrımcılıkla kendini var eder. Bunu deprem gibi hepimizin çok ağır yaşadığı koşullar da dahi yapmaya devam ettiler. Deprem sonrasında insanların insanca yaşayabilecekleri koşulları oluşturmaktan tutun da halen devam eden enkaz kaldırma çalışmalarında enkazın döküleceği yerleri özellikle seçmeye kadar ayrımcılık uyguladıkları koşullarda tüm kültürlerin varlığını ortadan kaldıracaklarını tutumlarıyla ifade ettiler. Biz de mücadeleye devam ettik, ediyoruz. Hep yan yana durduk. Umudu ve dayanışmayı en fazla büyüttüğümüz bir süreç oldu bu. Yitirdiklerimizin acısı yüreğimizde. Kurumların içini boşaltmasalardı ve çalışmalar yürütülebilseydi insanlarımızı yitirmeyebilirdik. Gene faşizmin bir başka özelliği değerlerin tümüyle ortadan kaldırılması. Bir anomi hali ile karşı karşıyayız. Bu değerler ortadan kalktığında da değerlere yönelik oluşturulan ve korunması gereken hayatı koruyabilme olanağı ortadan kalkıyor. Bize bundan sonra düşen tüm örgütler olarak hayatı yeniden tüm değerleri ile var edebilecek mekanizmaları dönüştürmek olmalı. Özellikle deprem bölgesinde halklarımız, hala burada olduğumuzu ve hiçbir yere gitmeyeceğimizi de gösteriyor. Bizlerle birlikte de burada hayatı yeniden kuracak, ayrımcılığı ortadan kaldıracak bir dayanışmayı birlikte öreceğiz. Bu sebeple bölgedeki tüm emek meslek örgütleri, demokratik kitle örgütleri ve STK’lara çalışmaları için teşekkür ediyorum.”
TMMOB İskenderun İKK Dönem Sözcüsü Murat Durukan ise Hatay halkından biri olarak bu çalıştayda yer aldığını mücadelenin Antakya ve İskenderun ilçelerinde gerçekleştiğini ve deprem yaralarının sarılmaya beraberlik ve birliktelikle devam edeceğini belirtti. Ayrıca bu tip etkinliklerle halkın kendini unutulmuş hissetmesinin ortadan kalkacağını ifade etti.
Konuşmaların ardından “Deprem, Kent Politikaları ve Çözüm Önerileri” başlıklı oturuma geçildi. Kolaylaştırıcılığını TMMOB İskenderun İKK Sekreteri Murat Durukan’ın yaptığı oturumda Dr. Tolga Çan, kentlerin doğa kaynaklı afetlere hazır hale getirilmesi üzerine konuşurken Hatay Baro Başkanı Hüseyin Cihat Açıkalın, hukuksal sorunlar ve çözüm önerilerinden bahsetti. Maya Eğitim Kültür Araştırma Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği’nden Özgür Yılmaz ise deprem ve mülteciler konusunu ele aldı.
Özelleştirme politikaları ve kamusal hizmetlerin yeniden inşasının ele alındığı ikinci oturumda Doç. Dr. Selime Güzelsarı, deprem özelinde otoriterleşme, devlet-sermaye ilişkileri ve kamu hizmetlerindeki değişimin anlattı. Dr. Fuat Ercan, “Deprem Sonrası ve Depremi Beklerken; Devlet (State), Kamu (Public) ve Cumhuriyet’i (Republic) Düşünmek” başlıklı konuşmasını gerçekleştirirken ILO Türkiye Ofisi’nden Nuran Toru Atış ise deprem sonrası çalışma hayatında toparlanmanın nasıl insan onuruna yakışır şekilde yapılabileceği ile ilgili bilgi verdi.
Depremin ekonomi politiği ve sosyal yaşama etkilerinin ele alındığı çalıştayın üçüncü oturumunda Dr. Mehmet Zencir, “Depremin Ağırlaştıran Faturası: Enkaz Altında Sağlık” başlıklı konuşmasını yaparken TTB Kadın Kolu’ndan Dr. Mihriban Yıldırım, deprem sonrasında yaşanan sağlık krizi içinde toplumsal cinsiyet eşitsizliği ve kadın sağlığını anlattı. FİSA Çocuk Hakları Merkezi’nden İlke Canbazoğlu, deprem sonrası çocuk haklarıyla ilgili bilgiler paylaşırken Av. Mehmet Horuş depremin ekonomi politiğini ele aldı. Oturumun kolaylaştırıcılığını Hatay Tabip Odası Başkanı Dr. Sevdar Yılmaz yaptı.
Çalıştayın ilk günü “Duvarsız Odalar: Dayanışmadan Süzülen Umut” adlı belgeselin gösterimi ile sona erdi.
Çalıştayın ikinci günüde ise Eğitim Sen Hatay Şube Başkanı Özgür Tıraş’ın kolaylaştırıcılığında demokratik kitle örgütleri, emek meslek örgütleri, STK temsilcileri diğer illerden gelen katılımcılar ile forum ve serbest kürsü gerçekleştirildi.                                                                                                           Eğitim-Sen Başkanı Özgür Tıraş, çalıştayın ikinci gününde önemli bir konuşma gerçekleştirdi.
Tıraş’ın konuşmasında depremin yaralarının birlik ve mücadele ile sarılacağını vurgulayarak, birçok sivil toplum kuruluşunun (STK) bu süreçte yardımcı olacağını belirtti. Eğitimdeki eşitsizliklerin arttığını ifade eden Tıraş, bu eşitsizliklerin giderek derinleştiğine dikkat çekti. Deprem sürecinde öğrenciler ve öğretmenlerin sorunlarının arttığını ve eğitimin iyileştirici gücünün kullanılamadığını dile getirdi. Ayrıca, deprem sonrası öğrencilere gerekli psikolojik destek ve güven ortamının sağlanmadan okulların açıldığını belirterek, bu şekilde sağlıklı bir eğitimin imkansız olduğunu vurguladı. Bazı öğrencilerin deprem nedeniyle okullarının hasar görmesi sonucu başka okullara nakledildiğini ancak bu sürecin yanlış olduğunu ve sınıfsal eşitsizlik yaratacağını ifade etti.
6 Şubat depremlerinde yaşanan ağır kayıpların ardındaki temel neden, devletteki neo liberal politikaların etkisi olduğu çalıştayda vurgulandı. Kamu hizmetlerinin piyasaya açılması, özelleştirmeler, denetimsizlik, KÖİ projeleri, ve yetersiz bütçe ayrılmaması gibi faktörlerin depremin yıkıcı etkisini artırdığına dikkat çekildi.
Bilim insanlarının uzun yıllardır dile getirdiği deprem uyarılarına rağmen kent planlaması, imar ve yapı denetim çalışmalarının yetersizliği büyük felaketlere davetiye çıkardı. 1999 depreminin ardından oluşturulan toplumsal duyarlılık, depreme uygun kentleşme politikaları gerektirirken, AKP hükümetlerinin plansız yapılaşmaya ve ranta dayalı uygulamalara izin verdiği belirtildi. Bu süreçte, 9 kez imar affı yasası çıkarılması, plansız yapıların artmasına ve depremin etkilerinin artmasına neden oldu.
Devletin denetim yetkisinin özele devredilmesi, mühendislik hizmetlerinin yetersizliği, depremin yıkıcı etkilerini artırdı. Bilim insanlarının deprem tahminlerine gereken önemin verilmemesi ve altyapının depreme uygun olmayışı da can kayıplarını artırdı.
AFAD’ın bilim insanlarının uyarılarına rağmen yetersiz hazırlıklara sahip olması, deprem sonrası müdahalelerin yetersiz kalmasına yol açtı. Ayrıca AFAD’da yaşanan kadrolaşma ve liyakatsizlik, deprem sonrası müdahalelerin yetersizliğine katkı sağladı. Deprem sonrası toplumsal dayanışma ruhuyla başlatılan yardım kampanyalarına siyasi iktidarın müdahalesi, yardımların yetersiz ve gecikmeli ulaşmasına neden oldu. AFAD ve Kızılay’ın ayrımcılık yapması, özellikle Alevi köylerine yardım ulaştırmada yetersiz kaldığına işaret edildi. Deprem bölgesindeki yardım faaliyetlerinin koordinasyonsuz ve yetersiz yürütülmesi, yardımların gereken yerlere ulaşamamasına ve zayi olmasına neden oldu.
Çalıştay, kapanış konuşmaları ve sonuç bildirgesinin paylaşılması ile sona erdi.
Foto-Haber:Nezahat Fırıncıoğulları