CEYLAN SAĞLAM
Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu (TKDF) verilerine göre, son 10 ayda Türkiye'nin 63 ilinde 348 kadın cinayeti işlendi. En fazla kadın cinayeti işlenen iller arasında İstanbul yer alıyor. 2008 yılından bu yana ise 4200'ün üzerinde kadın cinayete kurban gitti. TKDF Genel Başkanı Canan Güllü, "Acil yardım hattına arama sayısının düşüşün varlığını gözlemledik. Çünkü korkuyor; kolluğa gittiği zaman dayanabilecek yasal bir mevzuatın uygulamasından çıkılmış ülke olarak korkuyu yaşıyor. Türkiye; korkulan, yargısına güvenilmeyen, yargıda toplumsal bakımdan kadını ikincil olarak gören bir zihniyet olarak karşımıza çıkıyor" dedi. Güllü, yoksulluğun kadınların sorunlarına üzerindeki etkisine de değinerek "Bugünün ekonomik koşulları içinde o kadınların 10 lira, 50 lira yola verecek parası var mı? Akşam ekmek almaya parası olmayan kadının, kendi mağduriyet sorunlarını gidermek adına ayıracağı bütçesi de yok" değerlendirmesini yaptı.
TKDF, 25 Kasım Uluslararası Kadına Şiddetle Mücadele Günü öncesinde bu yılın ilk 10 ayında toplam 348 kadının öldürüldüğünü açıkladı.
TKDF'nin hazırladığı rapora göre; Türkiye'deki 81 ilin 63'ünde kadın cinayeti işlendi. Öldürülen kadınların il bazında dağılımına bakıldığında; en çok kadın cinayeti işlenen iller arasında İstanbul, Antalya, İzmir, Adana, ve Ankara yer alıyor. İstanbul'da 63, Antalya'da 26, İzmir'de 24, Adana'da 18, Ankara'da 15 kadın erkekler tarafından öldürüldü.
TKDF Genel Başkanı Canan Güllü, söz konusu verilerin 25 Kasım Uluslararası Kadına Şiddetle Mücadele Günü'nde neredeyse 50 belediyenin ilan panosunda yer alacağını söyledi.
Güllü, verilere ilişkin ANKA Haber Ajansı'nda şu değerlendirmede bulundu:
"TÜRKİYE'DE EN BÜYÜK SORUN, TOPLUMSAL CİNSİYET EŞİTSİZLİĞİ"
"İlk değerlendirmeler yılın ilk 10 ayı ile ilgili; 348 kadın... Daha önümüzde iki ay ve geçtiğimiz hafta beş kadın bir günde katledilmişti bu ülkede. Buradan baktığımız zaman tablo, vahim. Bu sene çalışmalarımızı Türkiye'nin bu vahim tablosu üzerine çıkardık. Türkiye'in haritası üzerinde hangi ilde, kaç kadın öldürüldüğünü medyaya yansıyan haberlerden biz o rakamları alarak işaretledik. Böyle bir tabloyla ilgili çok basit iki cümle söyledik, yılın ilk 10 ayında 348 kadın bu ülkede, bu topraklarda katledilmiştir. Yoruma hiç gerek yok, biz o yorumu neden kaynaklandığını, nasıl olduğunu çok iyi biliyoruz ve vahameti bildiğimiz bir konu üzerinden yapabileceklerimiz de varken, yasal mevzuatlar da varken neden bu katliamlar oluyor sorusu üzerinden getiriyoruz.
CİNAYETE KURBAN GİDEN KADINLAR 50 BELEDİYENİN BİLLBOARDLARINDA YER ALACAK
Türkiye'nin neredeyse 50 belediyesinin billboardlarında yer alacak. Yine İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin dijital ekranlarında, Ankara Büyükşehir Belediyesi'nin dijital ekranlarında yer alacak.
“2008'DEN BU YANA 4200'ÜN ÜZERİNDE KADIN KATLEDİLDİ BU ÜLKEDE”
Neden bir kadın katledildi? Buradan baktığınızda aslında Türkiye'de en büyük sorun, toplumsal cinsiyet eşitsizliği... Biz toplumsal cinsiyet eşitsizliği deyince herkesin aklına bir başka cinsten bahsediliyormuş gibi bir cümle geliyor. Yasalara erkekler kadar erişemeyen kadınların katledildiği ülke demem herkesin aklında daha iyi yer edecektir. Yasalara erişemeyen kadınların 348'i sadece 2023 yılı ama 2008'den bu yana 4200'ün üzerinde kadın katledildi bu ülkede. Peki bizim mekanizmalarımız yok mu? 6284 sayılı yasada 'ailenin korunması ve kadına şiddet' diyoruz ama cezasızlıkla karşımıza gelen bir mekanizma uygulaması var.
"GÜVENLİ ALANLAR YARATABİLMEMİZ LAZIM. PEKİ BUNLARI YAPABİLİYOR MUYUZ? SIĞINAK SAYIMIZ AZ"
Bir, iktidarın kadın politikası yok ama sadece iktidar suçlu mu? Hayır. Ben yanına muhalefeti de koyuyorum. Çünkü muhalefetin de bu konuda dişe dokunur ve görünür politikaları olmadı bugüne kadar. Siyasetin bu konuda 'bu bizim ilk konumuz' diyerek şapkasını öne eğerek oturduğu bir mevzu yok. Ne yapmamız lazım? Kadınların kolluğa ulaştığı andan yargılanma sürecine, yargılama sürecinin sonunda eğer sığınak dışında bir yerde kalacaksa kirasını ödeyebileceği yerler oluşturabilme, güvenli alanlar yaratabilmemiz lazım. Peki bunları yapabiliyor muyuz? Sığınak sayımız az. Sığınağa gitmek istemeyince evinde güvenliğini sağlayabiliyor muyuz, o güvenlik de yok. Biz cezasızlık nedeniyle oradan çıkıp da gelip şikayet ettiği için karısını öldüren ya da 'boşandığını eşi' gibi yeni bir cümleyi literatüre götüren bir ülkeyiz. Boşandığı karısını neden öldürür bir erkek? Türkiye'de bu politikaların artık değişmesi ve gerçekten insanlığa yakışır, kadınlar için bir yaşam organize edilmesi lazım."
"ACİL YARDIM HATTINA ARAMA SAYISININ DÜŞÜŞÜN VARLIĞINI GÖZLEMLEDİK. ÇÜNKÜ TÜRKİYE; YARGISINA GÜVENİLMEYEN, KADINI İKİNCİL OLARAK GÖREN BİR ZİHNİYET OLARAK KARŞIMIZA ÇIKIYOR"
Güllü, 'acil yardım hattı'na gelen arama sayısının düştüğünü belirterek kadınların yargıya duyduğu güvensizliklere ilişkin şunları söyledi:
"Acil yardım hattına arama sayısının düşüşün varlığını gözlemledik. Çünkü korkuyor; kolluğa gittiği zaman dayanabilecek yasal bir mevzuatın uygulamasından çıkılmış ülke olarak korkuyu yaşıyor ya da yargıda alınan kararla şikayet ettiği koca, eski ya da birlikte yaşadığı erkek ona şiddet uyguluyor, ısrarla takibi, dijital şiddeti, cinsel şiddeti, tacizi, tecavüzün varlığını ortaya koyduğumuzda Türkiye; korkulan, yargısına güvenilmeyen, yargıda toplumsal bakımdan kadını ikincil olarak gören bir zihniyet olarak karşımıza çıkıyor. Biz o mağdurların üzerine ekonomik krizle geldiği vakit nasıl ve nereye gideceğini düşünemiyoruz."
"AKŞAM EKMEK ALMAYA PARASI OLMAYAN KADININ KENDİ MAĞDURİYET SORUNLARINI GİDERMEK ADINA ARAYACAĞI BÜTÇESİ DE YOK"
Türkiye'deki ekonomik sorunlar nedeniyle kadınların yaşadığı mağduriyeti anlatan Canan Güllü, şunları kaydetti:
"Bugünün ekonomik koşulları içinde o kadınların 10 lira, 50 lira yola verecek parası var mı? Akşam ekmek almaya parası olmayan kadının kendi mağduriyet sorunlarını gidermek adına ayıracağı bütçesi de yok. Biz özel sektörün desteği ile cep telefonu vermeye çalışıyoruz; ona koyacak kontörü yok. Bir süre sonra o telefonu satıp 'ekmek aldım' diye geri dönüşleri görüyoruz. İkincil mağduriyeti yine kadınlar, yaşamaya devam ediyor.
Görünmez ev içi emek, tarımda karşımıza çıkan ve hiç konusu edilmeyen bir olaydı. Şimdi yaşamın içinde de var. Kadının 6 saatten fazla emek verdiği bir işten bahsediyoruz ama paraya eş değer karşılığını bulamıyor. Birçok iş gücü içinde mahrum olan bu kadınlarda şiddete uğradıklarında bu ev kiralarını ödeyebilmek adına ne ile kira ödeyecek? Yalnız yaşayan kadınlara, ayrılmış, boşanmış kadınlar aile evlerine geri dönüşe geçiyor. Geri dönüş aslında bir nevi kadının şiddete uğrama alanına tekrardan bir eklenti olarak karşımıza çıkıyor. Direkt paralel olarak yoksulluğun en başta kadınları ve çocukları etkilediğini söylüyoruz ama bu yoksulluğun giderilmesi adına bir gayret de yok. Erken yaşta evlendirilen kadınların şiddete karşı çırpınışlarını sivil toplum olarak ulaşmaya, ses vermeye çalışıyoruz.
Bir tek şey var; bunu beraber çözme iradesi. Ben o iradeye bütün siyasilerden rica ediyorum. Şiddetsiz yaşamak, insan hakları ihlallerini durdurmak, mücadeleden vazgeçmeden eşitliği sağlamak bizim görevimiz. Hep birlikte eşit olacağımız günlere diyorum."