Yerel

Ankara’dan Samandağ’a Kadın Dayanışması

Samandağ Kadın Dayanışma Derneği tarafından işbirliği ve destekle hayata geçirdiği Kadın Yaşam Merkezi ev sahipliğinde Kadın Dayanışma Vakfı üyeleri seminer geçekleştirdi.

Samandağ Kadın Dayanışma Derneği tarafından işbirliği ve destekle hayata geçirdiği Kadın Yaşam Merkezi ev sahipliğinde Kadın Dayanışma Vakfı üyeleri seminer geçekleştirdi.                       
Samandağ Kadın Dayanışma Derneği Başkanı Hülya Nehir’in de katıldığı seminerde merkezi Ankara’ da bulunan Kadın Dayanışma Vakfı’ndan Sosyal Hizmet Uzmanı İrem Tunca ve Avukat Ayşegül Karagöz, 
“Toplumsal Cinsiyet eşitsizliği, Kadına yönelik şiddet ve şiddete karşı kadınların hukuksal hakları” konularında sunum gerçekleştirdiler.
Kadın Dayanışma Vakfı olarak 6 Şubat depremlerinden bu yana etkilenen bölgelerde kadınlara yönelik çalışmalar yürüttüklerini vurgulayan Sosyal Hizmet uzmanı İrem Tunca,  şiddet ve şiddet tehdidine uğrayan kadınlara kadın dayanışma merkezlerinde ücretsiz sosyal, hukuki ve psikolojik destek sunduklarını ifade etti.
Deprem sonrasında yaptıkları araştırmalarda bölgedeki kadınların iş yükünün arttığını vurgulayan Tunca, ayrıca bu bölgelerde kadına yönelik şiddetin de arttığını vurguladı. Tunca “ Kadına yönelik şiddetin ve ayrımcılığın ortaya çıkmasının en temel nedeninin toplumsal cinsiyet eşitsizliğidir. Toplumsal cinsiyet kavramı kadınların hayatlarını, nasıl yaşadıklarını, hangi olanaklardan ne kadar yararlana-bildiklerini ne yapıp ne yapmayacaklarını belirler. Birey olarak doğuştan sahip olduğumuz biyolojik ve fizyolojik özellikleri cinsiyet olarak tanımlarız. Ancak, oğlan veya kız olarak doğmak toplumda bizlere verilen rolleri, sorumlulukları ve bizden beklenen davranışları farklılaştırır. Erken yaşlardan itibaren kadınların ve erkeklerin nasıl davranması ve davran-maması gerektiğini içine doğduğumuz toplumdan öğrenmeye başlarız. Toplumsal cinsiyet kavramı, toplumun kadınlara ve erkeklere yüklediği -bu farklı rol, görev ve sorumlulukları ifade eder. Ancak bu rol ve sorumluluklar değişmez ve doğal değildir. Bu rollerin doğuştan geldiği ve değişmez olduğu düşüncesi, kadınlar ve erkekler arasında bu rollerden doğan eşitsizliklerin sorgulanmadan kabul edilmesine neden olur. 
Kadınlardan toplumdaki ikincilleştirilen konumlarını karşı çıkmadan kabul etmeleri beklenir. Böylece bir cinsiyetin diğeri üzerinde üstünlük kurmasının, ona baskı ve şiddet uygulamasının önü açılır. Kadına yönelik şiddet de tam olarak bu eşitsizliklerden kaynağını alır. 
Kadına Yönelik Şiddet Nedir? Kadına yönelik şiddet bize fiziksel, cinsel, psikolojik veya ekonomik zarar veya acı veren/ verebilecek her türlü eylemdir. Zarar vermekle tehdit edilmemiz, bir şeyleri yapmaya zorlanmamız ya da yapmak istediğimiz bir şeyi yapmamıza engel olunması, bir yere kapatılmamız da şiddettir. Kadına yönelik şiddet evde veya dışarıda gerçekleşebilir. Aile bireylerimiz-den, eski ya da şimdiki eşimizden, partnerimizden, sevgilimizden bize yönelen her türlü psikolojik, fiziksel, cinsel veya ekonomik şiddet "ev içi şiddet" olarak tanımlanır. Yaptığımız bir şey veya yapmadığımız bir şey yaşadığımız şiddetin gerekçesi olamaz.” dedi.
Şiddetin birçok farklı şekilde ve boyutta ortaya çıkabileceğini, Kadınların maruzsa kalabileceği şiddet türüne göre vereceği mücadelede başvuracağı yasal yolların da farklılaşacağını belirte Avukat Ayşegül Karagöz,  hukuki olarak kadınların yapabilecekleri ve başvurabilecekleri kurumlar hakkında bilgi verdi.
Foto-Haber: Neslihan Sağaltıcı