İnsan Hakları Derneği Hatay Şubesi Çocuk Hakları Komisyonu tarafından, 20 Kasım Dünya Çocuk Halkarı Günü dolayısıyla basın açıklaması yapıldı.
İHD Hatay Şubesi Çocuk Hakları Komisyonu MYK Üyesi ve Şube Sekreteri Servet Üstün Akbaba, çocuklara yönelik şiddet ve istismarların hızla yükseldiğine dikkat çeken açıklamasında şu ifadelere yer verdi.
“Çocuk Hakları Bir Gün Değil Her Zaman Öncelik ve Gündem Olsun!
Bugün çocuğun insan haklarına saygı gösterilmesi, korunması ve geliştirilmesi konusunda mihenk taşlardan biri olan Çocuk Haklarına dair Sözleşme’nin 35. yıldönümü. Dolayısıyla 20 Kasım, çocukların hak sahibi ve eşit yurttaşlar olduğunu; yetişkinlerin sorumlulukları ve devletin yükümlülükleri olduğunu hatırlamak, hatırlatmak için önemli! Bunun yanı sıra ısrarla ve inatla, çocuğun insan haklarının bir güne sıkıştırılacak kelimeler değil, her zaman öncelik ve gündem olması gereken bir düşünce, yaklaşım ve hareket zemini olduğunu vurgulamak istiyoruz.
Çıkış noktası insan haklarının çocuklar için özel gerektirdikleri olan ve en çok devlet tarafından kabul edilen insan hakları belgesi olma özelliğinii taşıyan Sözleşmeye, Türkiye de taraf. Ancak yoğun bir şekilde yaşanan çocuk hakları ihlalleri nedeniyle, Türkiye’nin zaten zayıf olan çocuk hakları karnesi daha da düşüyor.
Öyle ki nüfusun yaklaşık 1/3’ünü oluşturan çocuklar özelinde çok daha fazla yıkıcı etkileri olan sorun alanları büyüyor. Tahakküm üreten ilişkiler, yapısal ve çıplak şiddet, yoksulluk, yoksunluk, ırkçı, cinsiyetçi ve her türlü ayrımcı muamelenin yanı sıra son dönemlerde etkisi derinden hissedilen deprem ve küresel iklim krizinin olumsuz etkileri çoğalıyor. Yetişkinler tarafından kurgulanan politika ve yaklaşımlar, ihlallerin kesişimsel olarak artmasına neden oluyor.
Yaşanan çocuk hakları ihlallerinin sorumlusu, barış içerisinde ve bir arada yaşama kültürünün gerekleri doğrultusunda ihlallerin oluşmasını olmadan önleme, etkin müdahale, sorumluluk zincirine odaklanma, onarıcı adaleti tahsis etme ve cezasızlık kültürünü ortadan kaldırma yükümlülüklerini yerine getirmeyi çocuğun yüksek yararına odaklamaktan uzak tutan devlettir.
Şiddete maruz bırakılan kadınlar için değil çocuk ve gençler için de önemli olan İstanbul Sözleşmesi’nden (Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi) çekilme kararı verilmiş olması da çocuğun yüksek yararını gözetmeyen eğilimi açıkça ortaya koyuyor.
Hatırlatmak isteriz ki, Sözleşmeden çekilerek cinsiyetler arası eşitsizliği gidermek için adım atılmamasına, önleyici programların geliştirilmesinin önünün tıkanmasına, kadınlara ve çocuklara yönelik şiddet ve istismarın cezasız kalmasına yol açılmıştır. Çocukların evlilik yoluyla istismarının kabul edilmesi, istismar ve şiddet sonrası destek sistemlerinin sunulmaması, LGBTİ+’lara yönelik nefret söylemi ve suçların teşvik edilmesi gibi kabul edilemez ihlallere zemin hazırlanmıştır.
Son dönemlerde çocuklara yönelik şiddet ve istismarlar hızla yükselmektedir. Kamuoyuna da yansıyan ve çok tepki çeken birkaç olayı tekrardan hatırlatmak istiyoruz. Tekirdağ Malkara'da 2 yaşındaki Sıla bebek cinsel istismara uğradı ve hayatını kaybetti. Tekirdağ Çerkezköy ilçesinde 9 aylık bebek cinsel istismara uğradı, İzmir’de, beş çocuk yangından öldü, Tekirdağ'da 15 yaşlarında iki kız çocuğu başından tabancayla vurulmuş halde ölü bulundu, sağlıkla ilgili son dönemlerde dünyada belki de örneği olmayan Yenidoğan Çetesinin bebekleri göz göre göre katletmesi ortaya çıkarıldı, 8 yaşında öldürülüp cenazesi bir dere yatağına bırakılan Narin'in hala kimin tarafından öldürüldüğünü bilmiyoruz.
FİSA'nın 2024 0cak-Haziran ayını kapsayan '' çocuğun yaşam hakkı'' raporu yalnızca 6 ay içinde 343 çocuğun ''önlenebilir sebeplerden'' hayatını kaybettiğini ortaya koydu. 2023-2024 eğitim-öğretim yılında okula gidemeyen çocukların yüzde 53,6'sını erkek, yüzde 46,4 'nü kız çocuklar oluşturuyor. 2023-2024 yılında eğitim dışında kalan çocuk sayısı yüzde 38,4 artış göstererek yaklaşık 612 bin 814'e ulaşmıştır. Savaş en çok çocukları ve kadınları vurmaktadır.7 Ekim 2023'ten bu yana İsrail ordusunun Gazze'ye yönelik saldırılarında en az 17 bin 210 çocuğun öldüğü belirtiliyor.
İçinde yaşadığımız ülkedeki ekonomik koşullar çocukları doğrudan etkiliyor. 2024 yılında çalışan çocuk sayısı 1 milyon 312 bin 344 'tür. Ekonomik sorunlar beraberinde birçok sorun getiriyor. Bunlar başta yaşama hakkı, eğitim, sağlık, barınma hakkı ihlalleridir
Deprem Bölgesinde Çocuk Olmak!
Hatay, özellikle deprem sonrası çocuk hakları ihlalleri bu gibi kriz durumlarında artış göstermiştir. Ayrıca, göç, yoksulluk ve sosyoekonomik eşitsizlikler gibi faktörler de çocuk hakları ihlallerine zemin hazırlamıştır.
1. Eğitim Hakkı İhlalleri
Okula erişim zorlukları: Deprem sonrası yıkılan okullar ve eğitim altyapısındaki eksiklikler, çocukların eğitim hakkını etkilemiştir.
Devamsızlık ve erken okul terki: Maddi sıkıntılar veya ailelerin geçim kaygıları, çocukların okuldan ayrılmasına neden olabilmiştir.
Eğitimde eşitsizlik: Göçmen çocukların dil engeli veya ekonomik sıkıntılar nedeniyle eğitimde geri kalmaları ve geri gönderme merkezlerinde çocukların okula gitmeme durumları yaşanmaktadır. Açıkçası bir hak ihlali yaşanmaktadır. Deprem bölgesinde çocukların yaşam alanlarında sosyal etkinlik alanları oluşturulmalıdır. Ayrıca çocukların oynayabil ceği güvenli aydınlatılmış çocuk parkları düzenlenmelidir.
2. Sağlık Hakkı İhlalleri
Yetersiz sağlık hizmetleri: Deprem sonrası çocukların temel sağlık hizmetlerine erişiminde hala zorluklar yaşanmaktadır.
Beslenme sorunları: Yetersiz beslenme ve sağlıklı gıdaya erişim sıkıntıları çocukların fiziksel ve zihinsel gelişimini olumsuz etkileyebilmektedir.
3. Korunma Hakkı İhlalleri
Çocuk işçiliği: Yoksulluk nedeniyle çocukların erken yaşta çalışmaya başlaması sık rastlanan bir durumdur.
Çocuk evlilikleri: Geleneksel yapı ve ekonomik baskılar, erken yaşta evliliklere yol açmaktadır.
4.Şiddet ve istismar: Deprem afeti sonrası travma yaşayan çocuklar fiziksel, psikolojik ya da cinsel istismar riski altında olma durumları yaşanmaktadır. Ayrıca kalabalık ailelerin kaldığı konteynerlerde bireylerin zorlandığı koşullar oluşmakta ve ebeveynlerin öfkeli, sıkışmışlık, umutsuz, stresli halleri çocuklara şiddet olarak yansımaktadır.
5. Barınma ve Güvenlik Sorunları Barınma hakkı: Deprem sonrası evsiz kalan Hatay gibi depremden ağır şekilde etkilenen bölgelerde, barınma ve güvenlik sorunları önemli bir kriz alanı haline gelmiştir. Depremin yarattığı fiziksel yıkım, sosyal ve ekonomik sorunlarla birleştiğinde bu durum daha da karmaşık bir hale gelmiştir. Kalıcı konut projeleri hızlandırılmalı ve bu süreçte geçici barınma alanlarının yaşam koşulları iyileştirilmelidir. Özel ihtiyaçları olan gruplar için (engelli bireyler, kadınlar, çocuklar) tasarlanmış alanlar oluşturulmalıdır. Geçici barınma alanlarında kadınlar ve çocuklar fiziksel ve cinsel şiddet riskine açık hale gelmekte. Barınma alanlarında güvenlik kameraları, aydınlatma ve güvenlik görevlileri artırılmalıdır. Kadınlar ve çocuklar için ayrı güvenli alanlar tasarlanmalıdır. Barınma alanlarında elektrik, su, ısınma gibi temel ihtiyaçların karşılanmasında sıkıntılar yaşanmaktadır. Geçici çözümlerin ötesine geçmek için kalıcı konut projeleri hayata geçirilirken süreç yavaş ilerlemektedir.
6. Özel Grupların Sorunları, Engelli Bireyler: Engelli bireyler geçici barınma alanlarında uygun altyapı eksikliğinden ötürü daha büyük zorluklar yaşıyor. Ayrıca alt yapı sorunlarından kaynaklı ihtiyaçlara erişimde yetişkin ve engelli çocuklar ciddi zorluklar yaşamakta.
7. Psikososyal Güvenlik: Barınma ve güvenlik sorunları, travma sonrası stres bozukluğu (TSSB) gibi ruhsal sağlık sorunlarını artırıyor. İnsanlar hem fiziksel hem de psikolojik olarak güvende hissetmediklerinde yeniden toparlanma süreci yavaşlıyor. Bu durum kadın ve çocuğa şiddeti tırmandırıyor
8. Psikososyal Destek: Depremzedelere yönelik psikolojik destek hizmetleri yaygınlaştırılmalıdır. Toplum temelli rehabilitasyon çalışmaları başlatılmalıdır.
9. Hızlı Müdahale ve Koordinasyon: Yardım ve barınma ihtiyaçlarının koordinasyonu için etkili bir kriz yönetim planı uygulanmalıdır.
10. Göçmen çocukların durumu: Hatay, Suriyeli mültecilerin yoğun yaşadığı bir bölge olduğundan, göçmen çocuklar barınma, eğitim ve sağlık haklarına erişimde zorluk yaşanmaktadır.
11.Psikososyal destek: Travma yaşayan çocuklara yönelik rehabilitasyon ve danışmanlık hizmetleri artırılmalı.
12.Koruyucu mekanizmalar: Çocuk işçiliği ve erken evliliklerle mücadele için denetimler sıklaştırılmalı.
Israrla ve inatla Türkiye Devleti’ni, taraf olduğu Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına dair Sözleşme ’deki yükümlülüklerini yerine getirmek üzere öncelikle:
* Çocuk Haklarına dair Sözleşme’nin 28 ve 29. maddeleri gereğince eğitimde fırsat eşitliğini sağlamak için gerekli her türlü alt yapının her bir çocuk için oluşturulmasını,
* Şiddete maruz bırakılan çocukların kolay erişebilecekleri destek ağlarının yaygınlaştırılmasını,
* Hapishanelerde kaç çocuk olduğunun açıklanmasını ve hapishanelerde bulunan çocukların derhal serbest bırakılmasını,
* Çalışan çocukların eğitim ve sağlığa ücretsiz erişimlerinin sağlanmasını,
* Çocuk istismarına evlilik yoluyla cezasızlık getiren yasa tasarısının yeniden gündeme alınmayacak biçimde iptal edildiğinin açıklanmasını,
* Medeni Kanun’da aile rızasıyla 17, mahkeme kararıyla 16 olan evlilik yaşının, koşulsuz şartsız olarak 18 yaş üzerine çekilmesini,
* Çocuklara karşı işlenen suçlarda çocukların yüksek yararının gözetilerek cezasızlık kültürünün ortadan kaldırılmasını,
* Sözleşmenin 17, 29 ve 30. maddelerindeki çekinceleri kaldırarak çocuklara ana dilinde eğitim hakkının tanınmasını,
* Çocuk hakları örgütleri ile iş birliği yaparak, uygulanabilir bütüncül bir çocuk koruma politikası oluşturulması ve başta Çocuk Haklarına dair Sözleşme olmak üzere insan hakları belgeleri üzerine inşa edilen İstanbul Sözleşmesi’ne tekrar taraf olunmasını acilen talep ediyoruz.
Türkiye’nin de imzacı olduğu, onayladığı, yürürlüğe koyduğu ama yükümlülüklerini yerine getirmediği Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair Sözleşme’nin gerekliliklerini ısrarla ve inatla hatırlatmaya, talep etmeye devam ediyoruz.”
Haber:Nezahat Fırıncıoğulları