Ankara Tabip Odası (ATO) ile Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) Ankara Şubesi; 3 yıl önce adil yargılanma talebiyle açlık grevi yapan avukatlar Ebru Timtik ve Aytaç Ünsal için yapılan basın açıklamasına katıldığı gerekçesiyle Adli Tıp Uzmanı Dr. Ayşe Uğurlu’nun kamu görevinden uzaklaştırılmasını protesto etti. SES Ankara Şube yöneticisi Sabiha Akdeniz Güney, "Dr. Ayşe Uğurlu bu ülkenin yetiştirdiği hem hekim olarak hem de insan olarak ortak değerlerimizdendir. Dr. Ayşe Uğurlu hakkındaki bu mesnetsiz soruşturma ve cezalar derhal geri çekilmelidir" dedi. Ayşe Uğurlu ise, "Bu hukuksuz ve haksız uygulamadan bir an önce vazgeçilmesini, iyi hekimlik değerleri ile yeniden dönmeyi istiyorum. İnsan haklarından ve iyi hekimlik mücadelesinden hiçbir kurum, kuruluş ve değer beni uzaklaştıramaz" diye konuştu.
ATO ile SES Ankara Şubesi; bugün Ankara Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde üç yıl önce adil yargılanma ve adalet talebiyle açlık grevi yapan avukatlar Ebru Timtik ile Avukat Aytaç Ünsal’a dair düzenlenen basın açıklamasına katıldığı gerekçesiyle kamudaki görevinden uzaklaştırılan Adli Tıp Uzmanı Dr. Ayşe Uğurlu için ortak açıklama yaptı. Yapılan basın açıklamasına KESK Eş Genel Başkanı Mehmet Bozgeyik ve Türkiye Tabipler Birliği Genel Sekreteri Vedat Bulut da destek verdi.
"AYŞE UĞURLU 'DEVLET MEMURLUĞUNDAN ÇIKARMA' İSTEMİYLE SAĞLIK BAKANLIĞI YÜKSEK DİSİPLİN KURULUNA SEVK EDİLMİŞTİR"
SES Ankara Şube yöneticisi Sabiha Akdeniz Güney, şunları söyledi:
"Ankara Eğitim ve Araştırma Hastanesi Adli Tıp Bölümü’nde çalışmakta olan Dr. Ayşe Uğurlu için bugün burada toplanmış bulunuyoruz. 25 Temmuz 2023 tarihinde insan haklarını savunduğu ve mesleki etik değerleri gözettiği için savcılık tarafından bir soruşturma açılarak, idari bir kararla 2 ay süreyle görevinden açığa alındığı kendisine tebliğ edilmişti. Gelinen son süreçte Ankara İl Sağlık Müdürlüğü tarafından yürütülen soruşturma 'devlet memurluğundan çıkarma' istemiyle Sağlık Bakanlığı Yüksek Disiplin Kuruluna sevk edilmiştir. İdari ve hukuki açıdan garabet denilebilecek bu soruşturmanın bir an önce sonlanması gerekirken aksi halde ilerlediğini görüyoruz. Bu durum ülkemizde insan haklarına, ifade özgürlüğüne ve mesleki etik değerlere karşı iktidarın baskıcı ve faşist tutumunun sıradan hale geldiğinin bir kez daha kanıtıdır.
Ayşe Uğurlu’ya cezaya bahane edilen konu nedir? Adil yargılanma talebiyle açlık grevine giren ve 200 günü aşkın süre açlık grevinde bulunan ÇHD’li avukatlardan Ebru Timtik ve Aytaç Ünsal’ın sağlık durumlarının kritik bir noktaya gelmesi, zorla müdahale ihtimalinin ortaya çıkması üzerine; yaşamdan yana tavır alan insan hakları örgütleri, sendikalar ve hukukçu derneklerinin temsilcilerinin katılımıyla gerçekleştirilen bir basın açıklaması. Bu basın açıklamasından 5 gün sonra Av. Ebru Timtik hayatını kaybetmiş, Av, Aytaç Ünsal ise iyileşinceye kadar infazının durdurulması ve serbest bırakılması kararının ardından tahliye edilmiş, açlık grevini sonlandırmış, kısmi düzelme sonrası da yeniden cezaevine konulmuştur.
"HER NEREDE OLURSA OLUN HERHANGİ BİR SAĞLIK HAKKI İHMALİNİ HALK SAĞLIĞI SORUNU OLARAK DEĞERLENDİRİRİZ"
Açlık grevi ülkemizde hapishanelerimizin acı bir gerçeği olarak karşımıza çıkmaktadır. Haksızlığa uğradığını ve başka çaresi kalmadığını düşünen insanlar bu eylem tarzına başvurmaktadır. Oysaki ülke olarak imzamızın olduğu İnsan hakları Evrensel Beyannamesi’nin 3. maddesi gereği 'Yaşamak, hürriyet ve kişi emniyeti her ferdin hakkıdır' der. Bu bağlamda bizler sağlık ve sosyal hizmet emekçileri olarak yalnızca hastanelerde yatan hastalara hizmet vermeyiz. Her nerede olursa olun herhangi bir sağlık hakkı ihmalini halk sağlığı sorunu olarak değerlendiririz. Bahse konu olan eylemcileri de Tabip odaları ve Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası sağlık açısından takip etmiş; ülkemizde sağlık için gereken koşullar, tedavi ve sonlandırma üzerine insanlık onuruna yaraşır bilimsel yöntemlerin oluşmasında öncü olmuşlardır. Çünkü ülkemizde sağlık hakkı çeşitli yasalar ve sözleşmelerle koruma altına alınmış bir haktır. Anayasamıza göre devlet, sağlık hizmetlerini herkesin beden ve ruh sağlığını koruyarak hayatını sürdürebileceği şartları sağlamakla yükümlüdür.
"DR. AYŞE UĞURLU BU ÜLKENİN YETİŞTİRDİĞİ HEM HEKİM OLARAK HEM DE İNSAN OLARAK ORTAK DEĞERLERİMİZDENDİR"
Dünya Tabipleri Birliği’nin yayınlamış olduğu Malta Bildirgesi de bunlardan biridir. Ayrıca Türkiye Cumhuriyeti’nin de imzacısı olduğu pek çok uluslararası sözleşme başta yaşam hakkı ve sağlık hakkını olmak üzere temel insan hakları ve tıbbi etik kurallarını hatırlatmaktadır. Dr. Ayşe Uğurlu da mesleğinin gereğini yerine getiren, hekim olmasından ötürü doğal bir insan hakları ve yaşam savunucusu olarak ayrıca o dönem Ankara Tabip Odası yönetim kurulunu temsilen basın açıklamasına katılmıştır. Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası üyesi de olan Ayşe Uğurlu bir sağlık emekçisi olarak gurur duyacağımız özveride hastanede ve sağlığın hastaneye sığdırılamayacağı bilinciyle bulunduğu her yerde sağlıklı bir yaşamı savunmuş, savunmaya da devam etmektedir. Biz Ayşe Uğurlu ile gurur duyuyoruz. Ve diyoruz ki; insan haklarını savunanların, mesleki etik kuralları yerine getirenlerin üzerindeki bu hukuksuz baskı ve ceza düzeninden vazgeçin. Dr. Ayşe Uğurlu bu ülkenin yetiştirdiği hem hekim olarak hem de insan olarak ortak değerlerimizdendir. Dr. Ayşe Uğurlu hakkındaki bu mesnetsiz soruşturma ve cezalar derhal geri çekilmelidir. Geri çekilene kadar eylemlerimiz devam edecektir."
MEHMET BOZGEYİK: "HEP BİRLİKTE MÜCADELE EDECEĞİZ"
Bozgeyik, ise şunları dedi:
"Açık bir şekilde ifade edildiği gibi bugün gelmiş olduğumuz noktada Türkiye'de muhalif olan kamu emekçileri, meslek örgütü temsilcileri, demokratik kitle örgütü temsilcileri, demokratik siyaset yapan temsilcilere, bireylere giderek artan bir mobbing, siyasal şiddet ile karşı karşıyayız. İktidar, uzun süreden bu yana Türkiye'yi bir anayasasızlık, belirsizlik rejimine sürüklemiştir. Bu belirsizlik rejimi süresi içerisinde de başta kendi anayasası olmak üzere uluslararası sözleşmelerde ifade edilen yasaya, sözleşmeye aykırı bir şekilde düşünce ve ifade özgürlüğü bağlamında her söze her eyleme karşı. Bir basın açıklamasına katılmasından dolayı önce açığa alınması ve bugün gelmiş olduğumuz noktada da disiplin kuruluna sevk edilerek görevden çıkarılmasına ilişkin yönelime baktığımızda bunların hepsi bugün yaşamış olduğumuz tek adam rejimini yaratmaya çalışmasıdır. Ayşe Hocamızla dayanışma içerisinde olacağımızı, bu hukuksuzluk ve haksızlığa karşı bu anayasa ihlaline karşı hep birlikte mücadele edeceğimizi buradan ifade etmek istiyorum."
VEDAT BULUT: "TÜM DÜNYANIN GÖZÜ TÜRKİYE'NİN ÜZERİNDE"
Vedat Bulut ise şunları söyledi:
"Fakülte bitirildiğinde edinilen mezuniyet andını iyi okumaları gerekiyor. Bu kararı imzalayan sağlık müdürü de bu yemini etmiş bir kişidir. Yeminini unutmuş belli ki. Biz kendisinden randevu istedik, Ankara Tabipler Odası ve sendika olarak. Randevu vermek yerine, onu kendi meslektaşlarının yüzüne bakamayacağı için yukarı sevk etti. Bunlar yanlış uygulamalar. Yarın herkes birbirinin yüzüne bakacak. Meslektaşlarımız bakanlıkta da olsa burada yapılan işlemler iyi hekimlik değerlerini savunmaktır, insan haklarını savunmaktır. Şu anda uluslararası örgütler de bunu takip ediyor. Dünya Tabipleri Birliği, Avrupa Daimi Hekimleri Komitesi, İnsan Hakları İçin Hekimler Örgütü... Bu hafta içi bit toplantı yapılacak, toplantının gündemi de Ayşe Uğurlu. Tüm dünyanın gözü Türkiye'nin üzerinde. Avrupa Birliği'nde demokrasi karinemizin ne olduğunu görüyoruz, işte demokrasi karinesi bu gibi olaylarla izleniyor yurt dışından. Bunlar Türkiye'nin saygınlığına da zarar veriyor. Umarım bu hatadan en erken zamanda dönerler."
AYŞE UĞURLU: "BUNDAN SONRA DA İYİ HEKİMLİK YAPACAĞIM"
Ayşe Uğurlu ise yaşadıklarına ilişkin şu açıklamayı yaptı:
"Yaklaşık 33 yıllık hekimim. Hekimlik hayatım boyunca her zaman iyi hekimlik değerlerini gözettim. İnsan hakları mücadelesinin yanında var oldum, bundan sonraki hayatımda da bu mücadeleyi sürdüreceğim. Bundan sonra da iyi hekimlik yapacağım. Bu suçlamaların ya da idare soruşturmanın hakikaten bir garabet olduğunu söylemek istiyorum. Çünkü, hakkımda herhangi bir adli soruşturma olmaksızın, herhangi bir şekilde ifade alınmaksızın sadece İl Sağlık Müdürlüğü ve Sağlık Bakanlığı üzerinden yürütülen bir soruşturma ile karşı karşıyayız. Bu durum masumiyet karinesine de aykırı. Dolayısıyla bu hukuksuz ve haksız uygulamadan bir an önce vazgeçilmesini, iyi hekimlik değerleri ile yeniden görevime dönmeyi istiyorum. İnsan hakları ve iyi hekimlik mücadelesinden hiçbir kurum, kuruluş ve değer beni uzaklaştıramaz."