CHP Genel Başkan Yardımcısı Gökçe Gökçen, Adalet Bakanlığı bütçesinin görüşüldüğü TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda, Adalet Bakanı Yılmaz Tunç’a; “Sizce Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin TBMM Başkanına talimat verme yetkisi var mıdır? Anayasanın bir maddesini çöpe atmaya kalkarsanız, bir gün başkaları da Cumhurbaşkanına yetki veren 104. maddesini çöpe atmaya kalkar, bir başkası da Anayasanın ilk üç maddesini çöpe atmaya kalkar. Anayasa Mahkemesi kararlarını eleştirebilirsiniz, ama uygulanmasını engelleyemezsiniz. İttifakınızın içindeki sorunları her hafta farklı bir anayasa değişikliği gündemiyle örtemezsiniz” dedi.

Yargıtay 3. Ceza Dairesi, karar vermekten kaçınan İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi ve yine karar vermekten kaçınan Yargıtay 4. Ceza Dairesi, Anayasanın bir kısmını çöpe atmaktadır” dedi.

TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda Adalet Bakanlığı, Kişisel Verileri Koruma Kurumu, Ceza İnfaz Kurumları ile Tutukevleri İş Yurtları Kurumu, Türkiye Adalet Akademisi, Hakimler ve Savcılar Kurulu, Türkiye İnsan Hakları Eşitlik Kurumu, Anayasa Mahkemesi, Yargıtay ve Danıştay’ın 2022 yılı kesin hesap kanun teklifleri, 2024 yılı bütçe kanun teklifleri ile Sayıştay raporları görüşülüyor.

Görüşmelerde CHP Grubu adına konuşan CHP Adalet Bakanlığı’ndan Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı ve İzmir Milletvekili Gökçe Gökçen, şunları söyledi:

“İSTİSNASI CUMHURBAŞKANI DEĞİLDİR”

“Bir krizle karşı karşıyayız. Yargıtay 3. Ceza Dairesi, Anayasa Mahkemesi’nin Can Atalay kararını uygulamayarak Anayasa’nın 153. maddesini tanımadı. Bu maddeye göre Anayasa Mahkemesi kararları; yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlar. Bu kuralın bir istisnası yoktur. İstisnası Cumhurbaşkanı da değildir, Can Atalay da değildir. İstisnası norm denetimi kararları da değildir, bireysel başvuru kararları da değildir.

Yargıtay 3. Ceza Dairesi, karar vermekten kaçınan İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi ve yine karar vermekten kaçınan Yargıtay 4. Ceza Dairesi, Anayasanın bir kısmını çöpe atmaktadır. Bu durum, anayasanın içindeki çelişkilerle ya da mahkemeler arasında bir yorum farkıyla açıklanabilecek basitlikte bir olay değildir. Yargıtay, Meclis Başkanının kimin milletvekilliğini düşüreceğine de karar vermeye çalışmaktadır. Soruyorum, sizce Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin TBMM Başkanına talimat verme yetkisi var mıdır? Sayın Bakan, sizler Anayasanın bir maddesini çöpe atmaya kalkarsanız, bir gün başkaları da Cumhurbaşkanına yetki veren 104. maddesini çöpe atmaya kalkar, bir başkası da Anayasanın ilk üç maddesini çöpe atmaya kalkar.

Anayasal sistem bir bütündür. Anayasa Mahkemesi kararlarını eleştirebilirsiniz, ama uygulanmasını engelleyemezsiniz. İttifakınızın içindeki sorunları her hafta farklı bir anayasa değişikliği gündemiyle örtemezsiniz.

Sayın Bakan size soruyorum, bir gün içinde partinizin genel başkan yardımcısı ve grup başkanvekili Yargıtay kararını eleştirirken, ortağınız olan partinin genel başkan yardımcısı Yargıtay kararını destekliyor.

Kamuoyu önünde yaşanan bu kriz sonucunda bir anda 50+1 tartışmasını gündeme getiriyorsunuz. Bir gün Ogün Samast serbest bırakılıyor, diğer bir gün Sinan Ateş cinayeti konuşulduğunda kanallara RTÜK cezası yağıyor. Devlet içinde yarattığınız bu siyasi krizin halkımız için yarattığı riskleri 15 Temmuz öncesinde başka bir örnekle görmedik mi?

“İNFAZ HAKİMLİKLERİNE VE SAVCILIKLARA BU AYM KARARINI UYGULAMALARI İÇİN HERHANGİ BİR BİLDİRİMDE BULUNDUNUZ MU?”

Sayın Bakan, buraya geçtiğimiz yıllarda gelerek sunum yapan Adalet Bakanları, işkenceye karşı sıfır toleranstan bahsettiler. Güzel bir ifade. İşkence ve kötü muamele suçtur. Uluslararası insan hakları hukukunda da istisnası yoktur. Anayasa Mahkemesi’nin 5 Eylül 2023’te, 11 Temmuz 2023’te ve 20 Temmuz 2023’te kötü muamele yasağının usul boyutuyla ihlal edildiğine dair kararları var. Örneklerin sayısı daha fazla. Bu kararlarda mahkeme, kötü muamele söz konusu olduğunda iddiaların ciddiyetle araştırılmadığını, faillerin ifadeye bile çağrılmadan soruşturmaların kapatıldığını, bazı hallerde başvuru yapılacak herhangi bir mekanizma da bulunmadığını belirtmiş. Örneğin hasta olan başvurucu infaz hakimliğine başvurduğunda, hakim görev yönünden reddetmiş. Bunu uyuşmazlık mahkemesi kararına rağmen yapmış. Kişinin başvurabileceği bir mekanizma kalmadığı için ihlal kararı çıkmış.

Anayasa Mahkemesi üyelerinden İrfan Fidan ve Muhterem İnce, bu kararların altına imza atan üyeler. İrfan Fidan ve Muhterem İnce sizi hayırlı olsun demek için ziyaret etmişler. Acaba size bu sistematik sorundan bahsettiler mi? İnfaz hakimliklerine ve savcılıklara bu AYM kararını uygulamaları için herhangi bir bildirimde bulundunuz mu? Türkiye’nin bağlı olduğu uluslararası belgelerden biri Avrupa Konseyi’nin İşkencenin Önlenmesine Dair Sözleşmesi. İşkencenin Önlenmesi Komitesi, ülkemizi 2022 yılının Ekim ayında ziyaret etmiş. Bakanlığınız da katılmış. 2017 ve 2019 yıllarında Komite’nin rapor yayımlamasına izin vermişsiniz. Bunu raporlarda olumsuz tespitler olsa bile, özgüven ve kararlılık göstermek adına önemli görüyoruz. Peki 2022 raporu yayımlanacak mı? Yayımlanmayacaksa neden? Bundan sonraki ziyaretlere siz de katılacak mısınız, yoksa yardımcınızı mı göndereceksiniz?

“SİYASİ BİR MERCİ OLARAK AF YETKİSİ NEDEN EMEKLİ GENERALLER İÇİN KULLANILMIYOR DA DOMUZ BAĞCI TERÖRİSTLER İÇİN KULLANILIYOR?”

Sayın Bakan, sizlerle paylaşmak istediğim bir konu 28 Şubat davası ve af meselesi. Cumhurbaşkanının kocama sebebiyle af yetkisi var. Bu yüzden bu konu sadece bağımsız yargıyı ve mahkemeleri değil, bizzat sizi ve Cumhurbaşkanını ilgilendiriyor. 28 Şubat davasında hüküm verilmiş olan emekli generaller Çetin Doğan (83), Fevzi Türkeri (82), Yıldırım Türker (82), Cevat Temel Özkaynak (78) ve Erol Özkasnak (77) yaşındalar. 800 günü aşkın bir süredir cezaevindeler ve sağlık sorunları raporlarla belgelenmiş. Partinizden eski milletvekili Reşat Petek, 28 Şubatın siyasi ayağının yargılanmamasını eleştirmiş. İddianameye bakıyoruz, cezaevine konulan paşaların suçlandığı iddianameyi hazırlayan eski savcı Mustafa Bilgili FETÖ’den cezaevindeymiş. Cumhurbaşkanı ise af yetkisini kim için kullanmış? Hizbullahçı terör örgütü üyeliğinden, işkence ve domuz bağıyla insanları katletmekten ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası almış olan Mehmet Emin Alpsoy için kullanmış. Bu kişinin terör örgütü adına işkenceli sorgu yaptığı, şeri hükümlerin esas alındığı bir Kürdistan devleti kurulması için çalıştığı ve domuz bağıyla 3 kişiyi bodrumda katlettiği tespit edilmiş. Sayın Bakan, siyasi bir merci olarak af yetkisi neden emekli generaller için kullanılmıyor da domuz bağcı teröristler için kullanılıyor? Bunda Hüdapar ile ittifak yapmanızın bir etkisi var mıdır? 28 Şubat’ın siyasi ayağıyla ilgili herhangi bir girişimde bulunacak mısınız?

“BYLOCK’UN SUÇ DELİLİ OLMADIĞINI DÜŞÜNÜYORSANIZ, AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ’NİN YALÇINKAYA KARARINA NEDEN TEPKİ GÖSTERDİNİZ?”

Sayın Bakan, suç ve cezalarda şahsilik ilkesini benimsiyoruz. Fakat burada bir AİHM kararı hakkında düşüncelerinizi merak ettiğim için soracağım. Gazeteci Seyhan Avşar’ın haberine göre kardeşiniz hakkında 15 Temmuz’dan 27 gün sonra ihbarda bulunulmuş. Kardeşinizin 1454 kez Bylock’ta yazışma yaptığı belirlenmiş. Görüştüğü 166 kişi FETÖ’den soruşturma geçirmiş. Yargılama sonunda savcı FETÖ üyeliğinden ceza verilmesi için mütalaa vermiş. Kardeşinizin birçok Bank Asya hesabının olduğu, örgütün yurtiçi ve yurtdışı birçok organizasyonuna katıldığı kaydedilmiş. İstanbul 24. Ağır Ceza Mahkemesi ise etkin pişmanlık kapsamında yararlı bilgiler verdiği için ceza verilmesine yer olmadığına karar vermiş. Gazeteciler sizinle bu konuda iletişim kuramamış. Bu kararı veren mahkeme başkanı Murat Erten ise İstanbul Anadolu Adliyesi 1. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanlığı ile ödüllendirilmiş. Aynı zamanda İstanbul Adalet Komisyon Başkanı Bekir Altun, başarılı çalışmaları nedeniyle Murat Erten’e plaket vermiş. Sayın Bakan, bu dosyada olduğu gibi Bylock’un suç delili olmadığını düşünüyorsanız, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin Yalçınkaya kararına neden tepki gösterdiniz?

“FETÖ’NÜN SİYASİ AYAĞINI ARAŞTIRMAYI DÜŞÜNÜYOR MUSUNUZ?”

Sayın Bakan, özel kalem müdürünüzle ilgili de benzer iddialar var. HSK, Seçkin Yılmaz hakkında FETÖ incelemesi yürütürken özel kalem müdürü olarak atamışsınız. Burada “2011 yılında adli yargı hakim ve savcı adaylığı yarışma sınavı” sorularını ele geçirerek mensuplarına dağıtması sonucu sınavda haksız ve hileli şekilde başarılı olma iddiası da bulunuyor. Bu inceleme tamamlandı mı? Bu iddialar gerçeği yansıtıyor mu?

Bir milletvekili danışman alırken bu kişi güvenlik soruşturması geçiriyor, acaba FETÖ’den böyle bir dosyası olan biri meclise alınabilir miydi? İncelemeyi yapan Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun başkanlığını da siz yürütüyorsunuz. Tarafsız inceleme nasıl yapılacak?

Sayın Bakan, bizim FETÖ’nün siyasi ayağı isimli bir kitapçığımız vardı. Bu kitapçıkta çeşitli sorular vardı. Biz o sorulara cevap alamadık, FETÖ’nün siyasi ayağı yargılanmadı ama bu kitapçık sebebiyle yargılananlardan biri ben oldum. Milletvekili seçilmeden önce bu kitapçık sebebiyle “Cumhurbaşkanına fiili saldırı” suçundan ağır ceza mahkemesinde yargılandım. Ben Cumhurbaşkanı ile fiili olarak bir araya bile gelmedim, ama işgüzar bir savcı kitapçığı fiili saldırı unsuru olarak görmüş. Bu iddianameyi yazan ve kabul edenler hakkında HSK’ya şikayette bulundum. Başkanlığını yaptığınız kurul bu incelemeyi yürütüyor mu? Bir kitapçıktan Cumhurbaşkanına fiili saldırı çıkar mı? FETÖ’nün siyasi ayağını araştırmayı düşünüyor musunuz?

“ERGENEKON’UN HALA TERÖR ÖRGÜTÜ OLDUĞUNU DÜŞÜNÜYOR MUSUNUZ?”

Sayın Bakan, size 2011 ve 2013 yılında attığınız tweetleri okuyacağım. 'CHP yemin etmemekle, Ergenekon avukatlığının gereğini yaptı, darbe zanlılarını aday yapanlar, hukuka karşı hile yapmak istediler.' 'Ergenekon’u ‘hükümeti şiddet yoluyla devirmek isteyen bir terör örgütü’ olarak tanımlayan AİHM kararı da mı gayrımeşru?' 'Türk yargısı Ergenekon’u 1959 yılında yargılayabilseydi, bugün Türkiye kişi başı geliri 30 bin doları aşmış Avrupa’nın en güçlü ülkesiydi' bunlar hala sizin düşünceleriniz mi? Öyleyse AİHM’i tanıyor musunuz? Ergenekon’un hala terör örgütü olduğunu düşünüyor musunuz?

“BU İSTİSMARCI NASIL SERBEST KALIYOR SAYIN BAKAN?”

Sayın Bakan, Alanya’da gazeteci Onur Dalar’ın haberini yaptığı çok vahim bir olay gerçekleşti. Süleymancı yurdunda din öğretmeni olarak görev yapan bir kişi, en az 5 erkek çocuğunun pantolonlarını indirmiş, özel bölgelerine dokunmuş, çocuklar kendilerini kurtarabilmek için üst üste iç çamaşırları giyiyorlarmış. Daha ayrıntısını burada anlatmayacağım. Sorulduğunda herkesin bu konuyu duymuş olduğu anlaşılmış. Bu kişi hakkında şikayet olmasına rağmen 2 yıldır görevine devam ediyor, şimdi de adli kontrolle serbest. Bu istismarcı nasıl serbest kalıyor Sayın Bakan?

Son olarak, Anayasaya karşı, anayasanın 153. maddesini tanımayan kalkışma girişimine karşı anayasal düzeni koruyan tarafta olmaya devam edeceğiz.”

Kaynak: anka