Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Birleşmiş Milletler (BM) 78'nci Genel Kurulu toplantısında; “Güvenlik Konseyi artık dünya güvenliğinin teminatı olmaktan çıkmış, beş ülkenin siyasi stratejilerinin çarpışma alanı hâline gelmiştir. Kıbrıs'ta yaşanan son hadiseleri bu içi boşalmış, adalet ve güven telkin etmeyen kurumsal yapının bir tezahürü olarak değerlendiriyoruz” dedi. Erdoğan, Ermenistan-Azerbaycan arasındaki son gelişmelere ilişkin ise, “Sorumluluğunu hissettiğimiz Ermenistan-Azerbaycan arasındaki son olumsuz gelişmeyi de kesinlikle kınıyorum ve bölgedeki gelişmelerin süratle sona ermesini de temenni ediyorum” diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bugün New York’ta; BM 78'nci Genel Kurulu’na katıldı. Genel Kurul’a hitap eden Erdoğan’ın konuşmasından öne çıkanlar şöyle:
“ULUSLARARASI TOPLUMUN YARDIM ÇAĞRIMIZA VERDİĞİ CEVABIN SAMİMİYETİNİ UNUTMAMIZ MÜMKÜN DEĞİLDİR”
“Karşımızdaki fotoğraf küresel ölçekte giderek daha fazla daha karmaşık daha tehlikeli sınamalarla karşı karşıya olduğumuzu gösteriyor. Kendi ülkemin güneyinde, kuzeyinde, doğusunda ve batısında pek çok çatışma, savaş, insani kriz, siyasi çekişme ve sosyal gerilim yaşanıyor. Küresel ekonomik sorunlarla birleşerek sürekli büyüyen bu sınamalarla baş etmek her geçen gün daha da zorlaşıyor. Avrupa'nın doğu sınırlarında yaşanan savaş yol açtığı insani trajediye ilave olarak, ekonomiden güvenliğe, enerjiden gıda güvenliğine her alanda ciddi sorunlar ortaya çıkardı. Suriye ile Kuzey Afrika ve Sahel bölgesinde vekalet savaşlarının aracı hâline dönüştürülen terörizm kırılganlığı hızla artan uluslararası güvenlik iklimine onarılmaz zararlar veriyor. Küresel güçlerin ihtiraslarını kullanarak büyüyen terör örgütlerinin faaliyet alanları teknolojik gelişmelerle kötüleşen sosyoekonomik şartlardan da istifade ile adeta bir salgın gibi geniş coğrafyalara yaygınlaşıyor. Yabancı karşıtlığı, ırkçılık ve İslam düşmanlığının yeni bir krize dönüşme emareleri son 1 yıldır endişe verici boyutlara ulaştı. Dünyanın hangi köşesinde yaşarsak yaşayalım, iklim değişikliği ve buna bağlı doğal afetler artık günlük hayatımızın bir gerçeği hâline gelmiştir. Türkiye 6 Şubat 2023 sabahı gerek büyüklüğü gerek etkilediği alan itibariyle sayın Genel Sekreterin ifadesiyle yüzyılın en büyük doğal afetlerinden biriyle karşı karşıya kaldı. BM dahil uluslararası toplumun yardım çağrımıza ivedilikle verdiği cevabın samimiyetini, fedakarca sergilenen çabaları ve sağlanan cömert desteği unutmamız mümkün değildir. 50 binden fazla insanını kaybettiği, 850 bin yapının kullanılamaz hâle geldiği, milyonlarca insanı barındıran şehirlerin adeta yerle yeksan olduğu bu kara gününde ülkemize gösterilen dostluk bizler için önemli bir teselli kaynağıdır. Dünyanın 100'ü aşkın ülkesinden yardım çağrımıza destek veren tüm dostlarımıza ülkem ve milletim adına teşekkür ediyorum. Depremin yaralarını sarmak, şehirlerimizi bir an önce ayağa kaldırmak için çalışmalarımızı yoğun bir şekilde sürdürüyoruz.
Libya, fırtına ve selin yol açtığı ağır yıkımlara ve can kayıplarına maruz kaldı. Felaketin ardından Türkiye olarak 10 bini aşkın hayatını kaybettiği binlerce kişiden hâlâ haber alınamadığı Libya'ya yardım için hemen harekete geçtik. İlk etapta 3 gemi ve 3 uçakla 567 personelin yanı sıra yüzlerce araçtan, binlerce ton iaşe, barınma ve sıhhi malzemeden oluşan malzemeleri bu ülkeye gönderdik.
Ülkemiz gibi şiddetli bir depremle sarsılan Faslı kardeşlerimize de geçmiş olsun dileklerimi buradan iletiyorum.
“SAYIN GUTERRES'IN BARIŞ İÇİN YENİ GÜNDEM OLUŞTURULMASI ÇAĞRISINA ÖNEM VERİYORUZ”
Genel Sekreter sayın Guterres'in geçtiğimiz günlerde yaptığı İkinci Dünya Savaşı sonrası kurulan kurumların bugünün dünyasını yansıtmadığı tespitine biz de katılıyoruz. Bu tespit bizim 'Dünya beşten büyüktür' çağrımızı ifade ediyor. Güvenlik Konseyi artık dünya güvenliğinin teminatı olmaktan çıkmış, beş ülkenin siyasi stratejilerinin çarpışma alanı hâline gelmiştir. Kıbrıs'ta yaşanan son hadiseleri bu içi boşalmış, adalet ve güven telkin etmeyen kurumsal yapının bir tezahürü olarak değerlendiriyoruz. Barış ve istikrarın güçlendirilmesine yönelik sayısız inisiyatife öncülük etmiş bir ülke olarak sayın Guterres'in barış için yeni gündem oluşturulması çağrısına önem veriyoruz. Bu anlayışla Rusya-Ukrayna savaşının başından beri, savaşın kazananı barışın kaybedeni olmaz teziyle hem Rus hem Ukraynalı dostlarımızı masada tutmaya gayret ediyoruz. Savaşın Ukrayna'nın bağımsızlığı ve toprak bütünlüğü temelinde diplomasi ve diyalogla sona erdirilmesine yönelik çabalarımızı arttırarak sürdüreceğiz. BM ile birlikte başlattığımız Karadeniz Girişimi ile dünya piyasalarına 33 milyon ton tahıl ürünü sevk edilmesini sağlayarak küresel açlık krizi tehdidinin önüne geçtik. Şahsi gayretlerimiz neticesinde girişim üç kez uzatıldı.
Suriye'nin hem siyasi birliğini hem toprak bütünlüğünü hem de ekonomik yapısını tehdit eden gelişmelere karşı ilkeli, yapıcı ve adil tutum ortaya koyan yegane ülke konumundayız. Güneyimizdeki krizin halkın meşru beklentilerini karşılayacak kapsamlı, kalıcı ve sürdürülebilir bir çözümle sona erdirilmesi giderek daha önemli hâle geliyor. Ülkemizde 14 milyon insanımızı etkileyen 6 Şubat depremlerinin yıkıcı etkisi Suriye'de de kendini göstermiştir. Özellikle kuzeybatı Suriye'de zaten sıkıntılı olan insani durum daha da kötüleşmiştir. Tam da böyle bir dönemde BM'nin bölgedeki sınır ötesi insani yardım operasyonunun kesintiye uğraması talihsiz bir gelişmedir. Türkiye olarak Suriye'nin kuzeyinde zor şartlarda hayat mücadelesi veren 4 milyonu aşkın insani elbette kaderini terk etmeyeceğiz. Sınırlarımız ötesinde inşasına öncülük ettiğimiz konutlar tamamlandıkça sığınmacıların buralara geri dönüşü hızlanacaktır. Ancak Suriye'nin toprak bütünlüğü ve siyasi birliğine en büyük tehdit bu ülke üzerinde hesabı olan güçlerin güdümündeki terör örgütlerine verilen açık destektir. Bir yandan PKK, PYD diğer yandan mezhep ayrışması üzerinden organize edilen radikal grupların cenderesi altında bunalan Suriye halkı isyan noktasına gelmiştir. Son dönemde bunun çeşitli sonuçları ortaya çıkmaya başladı.
“ORTADOĞU, KUZEY AFRİKA VE SAHEL'DE KENDİ SİYASİ VE EKONOMİK ÇIKARLARI İÇİN DEAŞ VE BENZERİ ÖRGÜTLERİ PARAVAN OLARAK KULLANANLARIN RİYAKARLIKLARINDAN BIKTIK”
Bölge ülkeleri olarak hayata geçireceğimiz Kalkınma Yolu Projesi ile inşallah bölgesel entegrasyonu daha da güçlendireceğiz. Bölgede her başları sıkıştığında DEAŞ bahanesine sarılanların oyunları artık ifşa olmuştur. DEAŞ ile fiilen en büyük mücadeleyi vermiş bu örgüte en büyük kayıpları yaşatmış ve gerçekleri çok iyi bilen bir ülke lideri olarak açık konuşmak istiyorum. Suriye ve Irak başta olmak üzere Ortadoğu, Kuzey Afrika ve Sahel'de kendi siyasi ve ekonomik çıkarları için DEAŞ ve benzeri örgütleri paravan olarak kullananların riyakarlıklarından bıktık, usandık.
“ULUSLARARASI TOPLUMU KKTC'NİN BAĞIMSIZLIĞINI TANIMAYA DAVET EDİYORUZ”
Doğu Akdeniz'in barış, refah ve istikrarın egemen olduğu coğrafyaya dönüşebilmesi ancak tüm tarafların hak ve hukukuna saygı gösterilmesi ile mümkündür. Bizim kimsenin hakkında gözümüz yoktur, kimsenin de haklarımızı yok saymasına müsaade etmiyoruz, etmeyeceğiz. Kıbrıs meselesinin ortaya çıkmasının 60'ncı yıl dönümündeyiz. Kıbrıs Türk tarafı Kıbrıs meselesinde adil, kalıcı ve sürdürülebilir bir çözüm için daima gayret göstermiştir. Bu çözümün artık federasyon modeli temelinde gerçekleşemeyeceği herkesin kabul ettiği bir gerçektir. Uluslararası toplumu, bunu kabullenerek KKTC'nin bağımsızlığını tanımaya, bu ülkeyle diplomatik, siyasi ve ekonomik bağlar kurmaya davet ediyoruz. Ada’daki BM Barış Gücü’nden de sergilemekle mükellef olduğu tarafsızlığa titizlikle riayet etmesini bekliyoruz. Zaten itibarı zedelenen bu gücün, Kıbrıs’ta yeni bir itibar kaybıyla karşı karşıya kalmasını istemeyiz.
“ORTADOĞU'YA KALICI BARIŞIN GELEBİLMESİ, FİLİSTİN-İSRAİL SORUNUNUN NİHAİ BİR ÇÖZÜME KAVUŞTURULMASIYLA MÜMKÜNDÜR”
Mısır ile bir müddet durağan seyreden ilişkilerimizi her alanda geliştirmeye başladığımız bir döneme girdik. Bu yeni dönemde işbirliklerimizi karşılıklı fayda temelinde ilerletmeye kararlıyız. Ortadoğu'ya kalıcı barışın gelebilmesi, ancak Filistin-İsrail sorununun nihai bir çözüme kavuşturulmasıyla mümkündür. Filistin halkını ve devletini uluslararası hukuk temelinde, meşru haklarına kavuşması yolunda verdikleri mücadelede desteklemeyi sürdüreceğiz. Bir kez daha tekrarlayacak olursak, 1967 sınırları temelinde bağımsız ve coğrafi bütünlüğü haiz Filistin devleti hayata geçirilmeden, İsrail'in de aradığı huzuru ve güveni bulabilmesi zordur.
“AB'DEN BEKLENTİMİZ, UZUN SÜREDİR İHMAL ETTİĞİ ÜLKEMİZE YÖNELİK YÜKÜMLÜLÜKLERİNİ SÜRATLE YERİNE GETİRMEYE BAŞLAMASIDIR”
Bölgesel ve küresel sınamaların giderek griftleşen yapısı Türkiye-Avrupa Birliği (AB) ilişkilerinin sağlıklı bir zeminde ilerletilmesine her zamankinden daha fazla ihtiyaç olduğuna işaret ediyor. AB'den beklentimiz, uzun süredir ihmal ettiği ülkemize yönelik yükümlülüklerini süratle yerine getirmeye başlamasıdır. Özellikle, Türkiye'ye yönelik sergilenen ikircikli tavırların artık bir son bulması gerekiyor.
“KARABAĞ, AZERBAYCAN TOPRAĞIDIR”
Güney Kafkasya'da barışın, huzurun ve işbirliğinin tesisi yolunda önümüzde tarihi bir fırsat bulunuyor. Bu fırsatı değerlendirmek için Ermenistan ile iyi komşuluk ilişkilerini ve tam normalleşmeyi hedefleyen bir süreç başlattık. Azerbaycan ve Ermenistan arasındaki görüşme sürecini başından beri destekledik. Ancak Ermenistan'ın bu tarihi fırsatı yeterince değerlendiremediğini görüyoruz. Ermenistan’ın başta Zengezur Koridoru’nun açılması olmak üzere, verdiği sözleri yerine getirmesini bekliyoruz. Artık herkesin kabul ettiği gibi, Karabağ, Azerbaycan toprağıdır. Bunun dışında bir statünün dayatılması asla kabul edilmeyecektir. Ermeniler dahil herkesin Azerbaycan topraklarında barış içinde yan yana yaşaması öncelikli hedefimiz olmalıdır. Tek millet, iki devlet şiarıyla hareket ettiğimiz Azerbaycan’ın toprak bütünlüğünü korunma yönünde attığı adımları destekliyoruz.
Çin'in toprak bütünlüğü ve egemenliğine saygı duyduğumuzu her fırsatta altını çizerek ifade ediyoruz. Bununla birlikte, güçlü tarihi ve insani bağlarımızın olduğu Uygur Türkleri'nin hak ve özgürlüklerinin korunmasıyla ilgili hassasiyetimizi dile getirmeyi ve gündemde tutmayı da sürdüreceğiz.”
Doğrusu biz açlığı 21'nci yüzyılda hâlâ çözüme kavuşturulamamış bir sorun olarak kabullenmekte zorlanıyoruz. Dünyanın bu kadar geliştiği, refahın bu kadar arttığı bir çağda 735 milyon kişinin açlıkla boğuşmasının hiçbir izahı olamaz.
Çocuklarımıza, bilinçsiz tüketimden doğan kirliliğe boğulmuş ve doğal kaynakları tüketilmiş bir dünyayı miras bırakamayız. Bu anlayışla daha yaşanabilir ve adil bir dünya vizyonu ile eşim Emine Erdoğan'ın himayesinde ülkemizde başlattığımız Sıfır Atık Hareketi'ni BM'de 105 ülkenin ortak sunuculuğunda kabul edilen kararla küresel boyuta taşıdık. Dün Türkevi'nde Küresel Sıfır Atık İyi Niyet Beyanı'nı imzaladık. Sıfır Atık hedeflerimizin iklim değişikliği ile mücadeleye ve sürdürülebilir kalkınma çabalarına önemli katkılar sağlayacağına inanıyorum. Buradan tüm ülkeleri, uluslararası kurumları ve sivil toplum kuruluşlarını Sıfır Atık Hareketine destek vermeye davet ediyorum.
Bilhassa gelişmiş ülkelerde bir virüs gibi yayılan ırkçılık, yabancı karşıtlığı, İslam düşmanlığı, artık tahammül edilemeyecek seviyelere ulaşmıştır. Masum insanların maruz kaldığı nefret söylemi, kutuplaşma ve ayrımcılık dünyanın dört bir köşesinde sızlatmadık vicdan bırakmıyor.
Avrupa'da Kur'an-ı Kerim'e karşı düzenlenen menfur saldırılara, ifade özgürlüğü maskesi altında izin vererek eylemleri teşvik eden zihniyet, esasen kendi eliyle kendi geleceğini karartmaktadır.
“TÜM DOSTLARIMIZI AİLE MÜESSESESİNİN KORUNMASINA HASSASİYET GÖSTERMEYE DAVET EDİYORUM”
Doğrudan insanı, insanın fıtratını, geleceğini ve sosyal bünyeyi tehdit eden bu saldırıların hedefinde öncelikle aile vardır. Bu bakımdan aileye ve aile müessesesine sahip çıkmak insana ve tüm insanlığın istikbaline sahip çıkmak demektir. Giderek artan küresel dayatmalar karşısında tüm dostlarımızı aile müessesesinin korunmasına hassasiyet göstermeye davet ediyorum.
Bu sene 100'ncü yılını kutlayan Türkiye Cumhuriyeti olarak herkes için barış, refah, güvenlik yönünde tüm insanlığın yararına adımlar atmayı sürdüreceğiz.
“ERMENİSTAN-AZERBAYCAN ARASINDAKİ SON OLUMSUZ GELİŞMEYİ KESİNLİKLE KINIYORUM”
Bu vesileyle, ayrıca sorumluluğunu hissettiğimiz Ermenistan-Azerbaycan arasındaki son olumsuz gelişmeyi de kesinlikle kınıyorum ve bölgedeki gelişmelerin süratle sona ermesini de temenni ediyorum.”