(TBMM)- Saadet- Gelecek Partisi ortak grup toplantısında konuşan Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, Cumhurbaşkanı Erdoğan ve CHP lideri Özgür Özel görüşmesine ilişkin, "Bakalım nereye kadar gidecek bu yumuşama. Gelinen nokta doğru ama temel soru şu? Amaca odaklı mı bu yumuşama kalıcı ve samimi? Geçici ve konjonktürel mi taktiksel mi? Amaca odaklı kalıcı ve samimiyse çok doğru. Ama geçici, konjonktürel ve taktikselse yeni bir çok felaketin habercisi olur. Ne konuştuklarıyla ilgili kamuoyuna yansıyan detayları izledim, doğru görüyorum. Hatta daha da ötesini konuşsunlar. Bunu açsınlar, yaygınlaştırsınlar” diye konuştu.

Saadet- Gelecek Partileri ortak grup toplantısı bugün yapıldı. Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu’nun katılmadığı grup toplantısında ilk olarak SP Grup Başkanvekili Bülent Kaya konuştu.

Kaya: "D-8 toplantısı çay ocaklarında konuşan sohbetten öteye geçmemiştir"

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan'ın Cumhurbaşkanlığı Dolmabahçe Çalışma Ofisi’nde düzenlenen “Olağanüstü D-8 Dışişleri Bakanlar Konseyi Toplantısı'nı eleştiren Kaya “Yayınlanan ortak bildiri yüreklere su serpecek bir bildiri değildi. Bu mudur sizin imkanlarınız, bu mudur sizin kabiliyetiniz, sizin kabiliyetiniz çağrıda bulunmak birilerinden talepte bulunmak ve sadece şiddetle kınamaktan mı ibarettir? Daha neyi kınıyorsunuz ve kınamalardan sonuç almayı bekliyorsunuz. İsrail'in soykırımıyla ilgili bu gök kubbe altında söylenmedik hiçbir söz kalmadı. Bu toplantı olağanüstü toplantı diye duyurulmuştu. Yayınlanan bildiriden anladığımız kadarıyla olağanüstü denilen bu toplantı çay ocaklarında konuşan sohbetten öteye geçen bir toplantı olmamıştır" dedi.

Açıklanan hububat fiyatlarını değerlendiren Kaya, "Eğer bu hububat fiyatları Cumhurbaşkanı tarafından açıklanmamışsa ve Tarım Bakanlığı tarafından internet sitesinden yayınlanmışsa bilin ki o kötü değil çok kötü bir fiyattır. Yatlara bile ucuz akaryakıt verirken traktörüne mazot koyan çiftçiye siz lüks araç kullanan kişi kadar vergi koyarsanız bu ülkede tarım ayağa kalkmasına imkan vermiş olmazsınız" diye konuştu.

"Kayyumlar, belli bir kesimi potansiyel suçlu olarak gördüğünüzün itirafı"

Kayyum atamalarını da eleştiren Kaya, "KHK'ların çıkarılmasının amacı OHAL süreciyle sınırlı olarak çıkarılır. Türkiye bu OHAL sürecini atlatalı yıllar oldu. Yasalarımızda bir belediye başkanı tutuklandığı zaman yerine nasıl bir usulle atama yapacağı bellidir. Belediye başkanı şayet tutuklanmışsa belediye meclisi üyelerinden biri arasından seçim yapılır ve o koltuğa oturur. Şayet burada belediye meclisi var ama onlar da suça bulaşabilir gibi bir önyargı ile hareket ederseniz o zaman 'Beraa-i zimmet asıldır' kuralının ne manaya geldiğini bilmiyorsunuz demektir. O zaman belli bir kesimi potansiyel suçlu olarak gördüğünüzün itirafı manasına gelir. Bırakın belediye meclisi kendi içinden bir başkan seçsin. Suça bulaşmışsa ona da görevden almanızın önünde bir engel yok" diye konuştu.

Belediye başkanı olarak valilerin atandığını vurgulayan Kaya, "Vali hem bütçe yapan, hem karar alan hem bu kararları denetleyen konumunda. Cumhurbaşkanında olmayan yetkileri siz kayyum olarak atanmış valilere, kaymakamlara tanıyorsunuz. Terörle mücadeleye eyvallah ama milli iradeye karşı gasp olan belli bir seçmen kitlesinin aidiyet duygusunu yok eden bu uygulamalarına Türkiye derhal son vermelidir" dedi.

Davutoğlu: "Gazze İslam dünyasındaki duyarsızlığın insanlıktaki ilkesizliğin bir sonucu"

Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu konuşmasına İsrail'in Filistin'e yönelik saldırılarıyla başladı, Davutoğlu, "Gazze yüreğimizi yakan bir yangın ama Gazze bir sebep değil bir sonuç. İslam dünyasındaki duyarsızlığın insanlıktaki ilkesizliğin bir sonucu Gazze" dedi. 

Yaklaşan Kurban Bayramını hatırlatan Davutoğlu, “Sadece Gazze değil, bayram sabahı ülke de hüzünle gidecek. Hangi dede çocuklarına harçlık verebilecek. Hangi büyük, kaç dede, amca, dayı çocuklarına harçlık verebilecek? Bu şartlarda emeklilerimizin ıstırap çektiği bir bayrama giriyoruz” diye konuştu.

"O çiftçilere sesleniyorum, bir kez daha düşünün nerede hata yaptınız"

Davutoğlu, açıklanan hububat alım fiyatlarına ilişkin de değerlendirmelerde bulunan Davutoğlu şunları söyledi:

"Eğer verilecek olan rakamlar iyi olsaydı Cumhurbaşkanı alay-ı vala ise çıkar ilan ederdi. Hatta müjde, müjde son dakika diye... Şimdi son dakika değil, don dakika oldu. Dondu çiftçi dondu. Konya'da bakan kaynardı rakamlar iyi olsaydı. Tahıl ve hububatın yetiştirildiği yerlere bakın AK Parti'ye en fazla oy çıkan yerler şimdi o çiftçilere sesleniyorum, bir kez daha düşünün bakalım nerede hata yaptınız?"

Cumhurbaşkanı Erdoğan ve CHP lideri Özgür  Özel'in görüşmesine ilişkin ise, şunları söyledi:

“Bence olumlu, sürdürülmesi gereken olumlu bir gelişme. 31 Mart seçimleri sonrası şunu ifade etmiştim, Türkiye bir yol ayrımındadır. Ya 8 yıldır sürdürülen kutuplaşma stratejisiyle, Sayın Erdoğan, Sayın Bahçeli ve onların paydaşları onların arkasındaki bazı güç odakları Türkiye’yi otoriter bir rejime götürecekler ya da iktidar bu seçim neticelerinden gerekli dersleri alıp siyaseti normalleştirme yönünde adım atacak. Benim gördüğüm Sayın Erdoğan’ın ikinci yolu tercih etmeye çalıştığı ama birilerinin bunun üstüne bariyer üstüne bariyer koymaya devam ettiği ve Sayın Erdoğan’ın da davranışlarında günlük bazda borsa oynamaları gibi oynamalar olduğu. Neden Türkiye’nin buna ihtiyacı var?

8 yıldır Türkiye’yi kutuplaştırarak yönetmeye çalışan bir ittifak var”

1970'li yıllarda sol sağ ayrımı içerisinde en azından sağ partiler bir araya geliyordu. Sol sağ gerilimi cepheleşmeler, 1970'li yılların sonunda bir ihtilale kadar götürdü ülkeyi, Demirel ve Ecevit bir araya gelemediler iki lider olarak. Diğer liderlerde birbirlerini anlayamadılar. 90’lı yıllarda liderler bir araya gelemediği için 28 Şubat’a gelindi.

8 yıldır Türkiye’yi kutuplaştırarak yönetmeye çalışan bir ittifak var. Siyasi hayatım boyunca hep bu yumuşamaları destekledim. Tarih 2015, 7 haziran sonrası görev verildi, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile görüştük. İhanetle suçlandık. Ve pelikan yapılanması ilk o zaman başladı. Sanki bir suçmuş gibi bir kampanya yürütüldü. Birileri Türkiye’nin bir noktada birleşmesini istemediği için bütün gücüyle üstümüze geldiler. Sonra 2016 yaşandı. İki gün sonra Sayın Cumhurbaşkanı’na şu tavsiyede bulundum. Bütün siyasi liderleri bir araya getirin. Türkiye’de yeni bir siyasi dönem başlatın. Çok iyi hatırlarlar kendileri. O zaman bütün siyasi liderler bir araya gelip, bu ülkede biz bir daha darbe yaptırmayacıız deselerdi, son 8 yılın siyasi ve ekonomik felaketleri yaşanmazdı. Hukuk yerle bir edilmez, bir grup çete devlete musallat olamazdı. Yapılmadı. Yüreğim yanıyor. Eğer 2016 temmuzundan 2017 yılına kadar sivil anayasa yapılsaydı Türkiye örnek olurdu.

Emin olunuz, Sayın Cumhurbaşkanı bütün bu teşebbüsleri vaktinde yapsaydı herhangi bir diyaloğa ihtiyaç duymadan liderlik edebilir biz de onu alkışlardık. Hiç tereddütsüz alkışlar sonuna kadar da destek verirdik. Ama olmadı onun üzerine Altılı Masa'da biz toplumsal barış platformu oluşturmaya çalıştık, beş sağ parti ile... CHP ile görüşüyoruz diye Sayın Karamollaoğlu ile hakaretlere muhatap olduk. Aşırı gidip 'kafir' diyecek ölçüde 'onlarla nasıl bir araya gelirsiniz' diyenler oldu. Yıllardır partimizle bayramlaşma bile yapmıyor iktidar.

Hiçbir yanlış yok doğru buluyorum”

Bakalım nereye kadar gidecek bu yumuşama. Gelinen nokta doğru ama temel soru şu? Amaca odaklı mı bu yumuşama kalıcı ve samimi? Geçici ve konjonktürel mi taktiksel mi? Amaca odaklı kalıcı ve samimiyse çok doğru. Ama geçici, konjonktürel ve taktikselse yeni bir çok felaketin habercisi olur. AK Parti ikinci parti konumuna düşmezse acaba bu yaşanacak mıydı? AK Parti  birinci parti olup çoğunluğu almadığı dönemde yani 7 Haziran seçimleri sonrasında anayasa gereği CHP ile görüştük diye hakkımızda trol çeteleri örgütleyenlere sesleniyorum, o zaman AK Parti birinci partiydi şimdi ikinci bir parti olarak edilgen bir şekilde neredeyse mahcup ve mahkum olduğu için böyle bir görüşme yapıyor görüntüsü içinize siniyor mu? Ben söyleyeyim sinsin, seçmenin oyuna saygı göstereceksiniz. Hiçbir yanlış da yok burada, doğru görüyorum. Ne konuştuklarıyla ilgili kamuoyuna yansıyan detayları izledim, doğru görüyorum. Hatta daha da ötesini konuşsunlar. Bunu açsınlar, yaygınlaştırsınlar.

"Bay demeyin, Özgür Bey deyin"

Şimdi peki samimiyetin ölçüsü ne, takip edeceğiz. Adalet konusunda ne yapacak iktidar bakacağız. 9. Yargı Paketi içindeki mayınlar, etki ajanlığı ne olacak? Anayasa Mahkemesi kararlarını uygulayacak mısınız? Can Atalay...  Kutuplaştırıcı söylem terk edilecek mi? Bakalım Sayın Bahçeli ve Sayın Erdoğan'ın dili ne kadar farklılaşacak? O malum şahıs denilen tabir kalkacak mı? İnsanlara ismiyle hitap edilecek mi? Özgür Bey’e Özgür Bey deyin, 'bay' bilmem kim demeyin. Çetelere karşı mücadele edecek misiniz? Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ni tartışmaya açacak mısınız?"

"Kaybolan Dicle kenarındaki bir kuzu değil, genç bir akademisyendi"

Davutoğlu, Sinan Ateş davasına ilişkin ise, "Hukuk mu, çeteler mi, dağ kanunu mu yargı kanunu mu? Bunlar tespit ediliyor Sinan Ateş davasında... Özgüveni yüksek gerçek bir Anadolu kadını Ayşe Ateş, beni ziyarete geldi hukukçu arkadaşlarımla birlikte kabul ettim. Bana sayın Cumhurbaşkanının kendisini davet geldiğini söyledi. O yetimlerin hukukunun hakkının aranması bizim boynumuzun borcudur. Herhalde sayın Cumhurbaşkanının  bir cevabı olmuştur. Niye o yetimin başının okşanması için 1,5 yıl beklendi ama cumhurbaşkanı 1,5 yıl beklerse bütün yargı ve emniyet makamlarına 'ben bu konuyla ilgilenmiyorum siz bildiğiniz gibi yapabilirisiniz.' Onlar da bildiği gibi yaptılar. Delilleri örttüler, Ayşe hanımın ifadelerini iddianameden çıkardılar. Ucu ülkü ocaklarına, MHP'ye gider diye Devlet Bahçeli onları tehdit etti. Hepsi yaşandı. Sayın Cumhurbaşkanı kaybolan Dicle kenarındaki bir kuzu değildi. Kaybolan Ankara sokaklarında hayatını kaybeden genç bir akademisyenin hayatıydı" dedi. 

"Avrupa'da milyonlarca vatandaşımız tehlikede"

Davutoğlu, Avrupa Parlementosu seçimlerine ilişkin ise, "Avrupa'daki vatandaşımızı ilgilendirecek bir seçim yaşandı. Türkiye Avrupa'daki gelişmeleri takip etmediği aşikar. Avrupa Parlamentosu sonrasında Avrupa'da siyasi bir deprem yaşanıyor. Bütün doğu Almanya ilk kez ırkçı partinin etki alanına girdi. Oradaki 10 milyonlarca Müslüman bizim de vatandaşımız her an tehlike altında demek. Ankara bunu takip ediyor mu? Hiç açıklama duydunuz mu" diyerek eleştirdi.  

 

Kaynak: anka