7. sınıf öğrencisi Zehra Güneş ŞAFAK’ın Kaleminden: Zorunlu Olanı Kavramak! 7. sınıf öğrencisi Zehra Güneş ŞAFAK’ın Kaleminden: Zorunlu Olanı Kavramak!

Tüm Öğretmenler Birliği Sendikası (TÖB-SEN) Kadın Komisyonu, 11 Ekim Dünya Kız Çocukları Günü’nde katledilen kadın ve çocuklara dikkat çeken basın açıklaması yaptı.                                     Hatay/ Defne Uğur Mumcu Meydanında düzenlenen basın açıklamasını TÖB-SEN Kadın Komisyonu adına Derya Gümüş Kartal okurken, basın açıklamasının devamında bir lise öğrencisi olan Zeynep Karaçay, kadın cinayetleri üzerine kendi yazdığı bir metni okudu.  
TÖB- SEN Kadın Komisyonu adına açıklamayı okuyan Derya Gümüş Kartal, bugün hala kız çocuklarının insan haklarından tam ve eşit bir şekilde yaralanamadığını vurguladı.
“KAÇ KADININ DAHA ÖLDÜRÜLMESİNİ BEKLİYORSUNUZ?” 
Gümüş - Kartal, açıklamasında 6284'ün tam olarak uygulanması, İstanbul Sözleşmesi'nin yeniden kabul edilmesi için seslerini çıkarmaya devam edeceklerini belirterek “Bugün Dünya Kız Çocukları Günü'nde sizlere kız çocuklarının mutlu kahkahalarından, okuldaki başarılarından, yaşadıkları sokakların ne kadar güvenli olduğundan bahsetmek isterdik; fakat bizim de bildiğimiz gibi sizler de biliyorsunuz ki gördüğümüz ve yaşadığımız tablo ne yazık ki bu değil! 6284 tam uygulanmadığı için kız çocukları, kadınlar her gün tecavüze uğruyor,  katlediliyor.
Özellikle kız çocuklarının karşılaştığı zorluklara ilişkin farkındalık oluşturmak, onlara karşı ayrımcılığın ve şiddetin önlenmesi ile kızların desteklenmesi, güçlendirilmesi, onların insan haklarından tam ve etkili bir şekilde yararlanması gayesi ile kutlanan bu günde bile biz sizinle halen tam uygulanmayan 6284 ü ve bir gecede feshedilen İstanbul sözleşmesini niçin konuşuyoruz.
Hayattan koparılan 8 yaşındaki Narin, 2 yaşındaki Sıla, 4 yaşındaki Leyla, hayatlarının baharında Gül dünya, Çiçek, Rüya, Yıldız ve daha niceleri... Madem öldüreceksiniz neden bu kadar güzel isimler koydunuz ki kızlarınıza? 
Bugün hâlâ kız çocukları insan haklarından tam ve eşit bir şekilde yararlanamıyor. Ayrımcılığa uğruyor. Günümüzde binlerce kız çocuğu okula hiç gitmiyor yahut gönderilmiyor.. Bu çocuklar eğitimden mahrum bırakılıyor, gelecekleri karartılıyor. Bu tablo görmezden gelinemez. Çocuk ihmali ve istismarı sonucunda Türkiye'de bir çocuk gelin gerçeği var. Hatta çocuk evlilikleri, çocuk anneler üretilen yanlış politikalar yüzünden meşrulaştırılıyor, normalleştirilmeye çalışılıyor. Bu evlilikler ve çocuk yaşta gerçekleştirilen doğumlar ciddi bir insan hakları sorunudur.  Sosyal normlar kız çocuklarının toplumdaki rollerini ve güçlenmelerini kısıtlamaktadır. Çocuk yaşta evlilikler çocukların eğitim almalarını engellemekte, sağlıklarını tehlikeye atmakta ve kız çocuklarının şiddet görmesine hatta öldürülmesine sebep olmaktadır.
Ve elbette son günlerde canice katledilen kadınlarımız...
Hikayeleri yarım kalan kadınlarımız...
Nazım'ın dediği gibi " Anamız, avradımız, yârimiz. Ve sanki hiç yaşamamış gibi ölen. Ve soframızdaki yeri öküzümüzden sonra gelen kadınlarımız"
Şimdi size bir utanç istatistiğinden bahsetmek istiyoruz. 
2024 yılının Eylül ayına kadar 295 kadın öldürüldü. 295 kadın! Duydunuz mu? 295 kadın!
Bu basit bir istatistik değil..Bu sayılar bu toplumun yüz karası bu iktidarın ayıbıdır. Çünkü herkes bu çürümüş düzenin bir parçasıdır. 
 Peki ya son birkaç gün içinde canice katledilen kadınlar?
İstanbul'da İkbal Uzuner ve Ayşenur Halil adlı iki genç kadın bir erkek tarafından vahşice katledildi. İkbal yıllarca şikayetçi olmuş; fakat 6284 uygulanmamış ve İkbal korunamamıştır. Göz göre göre ölüme terk edilmiştir. 
Soruyoruz size: Öldürülmemize neden göz yumuyorsunuz? Neden 6284'ü tam uygulamıyorsunuz?
 Neredeyse her gün en az bir kadın cinayeti haberi duyuyoruz. Niçin ülkemizde şiddet, cinayet bu kadar çok arttı? 
Elbette ki bunun sebebini sizler de biliyorsunuz. İstanbul sözleşmesini feshettiniz, 6284'ü uygulamıyorsunuz!
İstanbul Sözleşmesinde 6284'te niçin bu kadar ısrarcıyız biliyor musunuz?
Çünkü gördük ki kadın cinayetlerinin son yıllarda en az yaşandığı yıl İstanbul Sözleşmesinin kabul edildiği 2011 yılı olmuştur.
Çünkü bu yasalarla şiddet mağduru kadın ve çocuklar bulundukları ilde veya başka ilde sığınma evlerine yerleştirilebilecek,
Çünkü bu yasalarla hayati tehlike olması halinde geçici koruma verilebilecek
 şiddet uygulayanın evden uzaklaştırılması ve şiddete maruz kalan kadının konut, okul, iş yeri gibi adreslerine yaklaşmasının engellenmesi sağlanabilecek, 
Çünkü bu yasalarla kadınlara geçici maddi yardım bağlanabilecek gibi kadınları erkek şiddetinden koruyabilecek birçok madde mevcut. 
6284'ün tam olarak uygulanması, İstanbul Sözleşmesi'nin yeniden kabul edilmesi için sesimizi çıkarmaya devam edeceğiz. 
En önemli konunuz bu olmalıyken geçtiğimiz günlerde iki kadın vahşice katledilirken Bakanlık kadın doğumuyla ilgili bir video yayınladı. Sizin göreviniz kadınların nasıl doğum yapacağını söylemek değil kadın cinayetlerini önlemektir, durdurmaktır, yasaları uygulamaktır.
Siz ısrarla bu yasaları uygulamıyorsunuz. Kadınlar ölüyor, ardından birkaç gün yas tutuluyor ve sonra yeniden ve yeniden aynı acı. 
Kaç kadının daha öldürülmesini bekliyorsunuz? 
Kaç cenaze daha taşınacak omuzlarda ya da toplanacak uzuvları sokaklardan? 
Failler serbest kalıyor. kadınlar toprağın altında. 
Bir kadına sokak ortasında tecavüz etmeye kalkışan iki erkek çok rahat serbest bırakılabiliyor. Üretemediğiniz politikalar yüzünden ölüyoruz. Öfkelendim, kıskandım, sevdiğim için yaptım diyen, takım elbise giyen erkek sana sesleniyoruz Şiddetinizin hiçbir gerekçesini kabul etmiyoruz.
Biz kadınlar bu çürümüş düzenin bir parçası olup susacak mıyız? Ya da Şükrü Erbaş'ın dediği gibi "Bir çürümenin ortasında utancımıza tutunmuş, iyi şeyler düşünerek yaşamaya çalışıyoruz."
deyip hiçbir şey olmamış gibi yaşamaya devam mı edeceğiz? Bir kenara çekilip korkacak mıyız? 
Bir kadının hayatı sosyal medyada hashtag olduğu süre kadar mı önemli? 
Eminiz ki biz bu basın metnini okurken  bir yerlerde bir kadın katlediliyor. Öldürülen kadınların ismini hafızamızda kaç gün taşıyabiliyoruz? Acısını yüreğimize kaç gün sığdırabiliyoruz? 
Kadınlar farklı, isimler farklı; ama bu coğrafyada kader hep aynı. Bu coğrafyada kadınlar hep yalnız. Kadınlar hep korkuyor. Cezasızlığınız yüzünden sokaklar güvensiz, gelecek karanlık. 
Ama biz yılmayacağız! Erkek egemen zihniyetinizle barışmayacağız! 
Tedirgin hissettirdiğiniz her kadının hesabını soracağız! 
Sevgili kız kardeşlerim 
Gelin yasaları uygulatmak için her yeri eylem alanına çevirelim! 
Gelin kadın cinayetlerini durdurmak için avazımız çıktığı kadar haykıralım!
GELİN, 6284'ü uygulamayanlara karşı, öldürülen bütün kadınlar için hesap soralım!
Gelin yıllar önce kadınların yaktığı özgürlük mücadelesi meşalesinin ateşini harlamaya devam edelim.” ifadelerine yer verdi.
KARAÇAY: UMUDUMU KAYBETMEK İÇİN ÇOK GENCİM
TÖB- SEN Kadın Komisyonu adına okunan basın açıklamasının ardından Hatay’ da Lise eğitimi gören Zeynep Karaçay, artan kadın cinayetleri üzerine kendi yazısını okudu.
Karaçay, her gün başka bir kadının cinayetini konuşmanın normalimiz olmaması gerektiğini belirterek “Uyuyamıyorum… Canımdan çok sevdiğim ülkemde güvende hissetmediğim için uyuyamıyorum. Gece eve dönerken taciz edilmediğime şükrettiğim için uyuyamıyorum. İstismara uğrarsam üstümdeki kıyafeti sorgulayacaklar diye uyuyamıyorum. Bana zarar verilirse dinimden ırkımdan dolayı olduğunu söylerler diye uyuyamıyorum. Öldürülürsem katilim dışarda rahat rahat gezer diye uyuyamıyorum. Korkuyorum çünkü geceleri ya ben de vahşice katledilirsem diye düşünmekten uyuyamıyorum.
Binlerce kadın, çocuk ve bebek katledildi ve çoğu istismara uğradı. Her seferinde elimizden geldiği kadar direndik, sesimiz çıkardık, isyan ettik ama sistem hiçbir zaman değişmedi hiçbir zaman yaşanan yüzlerce cinayetten derslerini almadılar. Hala dışarda gezen yüzlerce katil var. Hala parmakları arasına anahtarı sıkıştıran, çantalarında biber gazı olan, geceleri eve dönerken korkudan elleri titreyen, şikayette bulunmaktan korkan binlerce kadın var.  Hiçbir kadının daha doğrusu hiçbir canlının hayatı bu kadar ucuz olmamalı. Her gün başka bir kadının cinayetini konuşmak normalimiz olmamalı. Bir şeyler değişmeli. 
Evet dün kötüydü, bugün daha da kötü, ama hala bir yarın var. Ben umudumu kaybetmek için fazla gencim. Ülkemde bir şeylerin asla değişmeyeceğini kabullenmek için fazla gencim. Kendimi sokaktaki katillerden sapıklardan korumak için fazla gencim.
Sokaklarımız cinayet mahallerine dönmemeli. Cennet dediğim vatanımda her gün başka bir kadının ölümünü konuşmamalıyım. Sokaklarda yürürken korkarak yürümemeliyim. Dışarı çıkarken üstümdeki çok açık diye endişelenmemeliyim. İstemiyorum demenin nazlanmak olmadığını herkes bilmeli. Bir kadın olarak özgür olmalıyım kendi sokaklarımda gezerken korkarak gezmemeliyim. 
Bir şeyler değişmeli çünkü gittiğimiz yol yol değil. Gün geçtikçe çürüyoruz, yok oluyoruz. Kadın düşmanı çocuklar yetişiyor. Çocuklarımız yetişirken kadınlara şükretmeyi, onun can veren olduğunu bu toplumu ayakta tutan olduğunu öğretmeliyiz. Çünkü kadınlar pes ettiği zaman, umutlarını kaybettikleri zaman bilin ki bu toplum bitmiştir.
Son olarak kadınların yok sayıldığı bir dönemde kadınlara seçme ve seçilme hakkı veren, toplumda kadının aktif bir rol alması için mücadele eden Ulu Önder Mustafa Kemal ATATÜRK ‘ün şu sözlerini size hatırlatmak isterim,
EY KAHRAMAN TÜRK KADINI, SEN YERDE SÜRÜKLENMEYE DEĞİL, OMUZLAR ÜZERİNDE GÖĞE YÜKSELMEYE LAYIKSIN
Bir şeylerin değişmesi umuduna ve tüm meleklerimize…”ifadelerine yer verdi.
Foto-Haber:Neslihan Sağaltıcı
 

Editör: Nezahat Fırıncıoğulları