Yerel

"Depremzede Çocuklar Beslenemiyor: Hatay’da Her 100 Çocuktan 22’si Gıdaya Ulaşamadı”

TTB ile SES, Hatay Tabip Odası, halk sağlığı uzmanları ve SES Hatay Şube’nin katkılarıyla Hatay’da beş yaş altı çocukların beslenme durumlarına dair yaptıkları saha araştırmasının sonuçlarını açıkladı.

Türk Tabipleri Birliği (TTB) ile Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES), Hatay Tabip Odası, halk sağlığı uzmanları ve SES Hatay Şube’nin katkılarıyla Hatay’da beş yaş altı çocukların beslenme durumlarına dair yaptıkları saha araştırmasının sonuçlarını açıkladı.
Türk Tabipleri Birliği (TTB) ile Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES),   
564 çocuğun takibi yapılarak edinilen sonuçlara göre; çocuklarda yetersiz beslenmeye bağlı ve deprem sonrası yaşanan travmalara bağlı olarak bodurluk ve zayıflık göründü. Çalışmaya göre her 100 çocuktan 22’sinin ne anne sütü ne mama ne de başka hiçbir besine ulaştığı açıklandı. Çalışmada erkek çocuklarda bodurluk ve zayıflığın daha sık göründüğü de ifade edildi.
Türk Tabipleri Birliği (TTB) ile Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES), Ankara’da Hatay Deprem Koordinasyonu tarafından yürütülen malnütrisyon çalışmalarında tespit edilen gıda güvencesi ve 5-6 yaş altı çocukların beslenme sorunlarına ilişkin saha araştırmasının sonuçlarıyla ilgili basın toplantısı düzenledi.
Toplantıya, TTB Merkez Yürütme Kurulu üyesi Dr. Ahmet Karer Yurttaş, SES Eş Genel Başkanı Nazan Karacabey, Halk Sağlığı Uzmanı, Prof. Dr. Mehmet Zencir, TTB Hatay Saha Sorumlusu Leyla Kalın, Diyetisyen Dicle Dilan Salman, Hatay Tabip Odası’ndan Dr. Sami Reyhan katıldı. TTB Başkanı Şebnem Fincancı Korur ve Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Münevver Kaynak Türkmen ise toplantıya online katıldı.
TTB ve SES, 6 Şubat depremlerinin ardından eylül ve kasım aylarında yaptığı saha araştırması sonrasında bölgedeki gıda krizine ilişkin şu önerileri sıraladı:
“Acilen mutfak koşullarının iyileştirilmesi, mutfaksız hanenin kalmaması. Çocuklara uygun, kültüre ve yerele özgü, yeterli gıda desteğinin sağlanması. Tüm nüfusu hedefleyen ancak yüksek riskli grupları da gören gıda desteklerinin oluşturulması. Kronik hastalığı olan, vitamin mineral yetersizliği olan çocuklar gibi yüksek riskli gruplarının sağlık takiplerinin yapılması. Beslenme kolileri oluşturulurken sadece kuru gıda konulmaması, çocuklara uygun protein kaynaklarının (yumurta, paketli süt, et ürünleri) kolilere eklenmesi. Gıda ve su desteğinin adaletli dağıtımının sağlanması, dağıtımda toplum katılımının benimsenmesi, hane gereksinimlerine göre desteğin sağlanması. Geçici yaşam alanlarından kalıcı yaşam alanlarına geçişin hızlandırılması. Saklama koşullarının iyileştirilmesi, buzdolabı desteğinin artırılması. Elektrik kesintisi, su kesintisi gibi kesintilerin en aza indirilmesi. Emziren kadınların nitelikli gıda açısından desteklenmesi. Vitamin mineral desteklerinin sağlanması. Çocuklara beslenme eğitimlerinin verilmesi. Dağıtımlarda yüksek enerjili paketli gıdalardan (abur cubur) uzak durulması. Çevresel hijyenin sağlanması. Su, sanitasyon, hijyen koşullarının sağlanması. Hanelerin ekonomik anlamda güçlendirilmesi, iş olanaklarının artırılması. Tarım toplumu olan Hatay halkının tarım arazilerinin üzerinde kentlerin yeniden inşa edilmesinin önüne geçilmesi.
Deprem bölgesinde yaşam koşullarının deprem bölgesinde yaşam koşullarının ağırlığı yanı sıra ciddi bir istihdam sorunu yaşanmaktadır. Türk-İş araştırmasının Kasım 2023 sonucuna göre; gerçek verilerin gerisinde olan TÜİK verileri üzerinden yapılan hesaplamalarda dahi Ankara’da yaşayan dört kişilik bir ailenin sağlıklı, dengeli ve yeterli beslenebilmesi için yapması gereken aylık gıda harcaması tutarı (açlık sınırı) 14 bin 25 TL’ye, gıda harcaması ile giyim, konut (kira, elektrik, su, yakıt), ulaşım, eğitim, sağlık ve benzeri ihtiyaçlar için yapılması zorunlu diğer aylık harcamalarının toplam tutarı (yoksulluk sınırı) ise 45 bin 686,81 TL olarak bildirilmiştir. Açlık sınırına dahi ulaşamayan hane gelirleri ile ciddi bir yoksunluğun yaşandığı deprem bölgesindeki sorunlara hızla çözüm üretilmesi gerekmektedir. Bu sorunları çözümlenmediği koşullarda kamu otoritesinin sağlıklı yaşam hakkını ihlalden sorumlu olacağı da unutulmamalıdır.”
Basın toplantısında ilk sözü TTB Merkez Konseyi Başkanı Dr. Şebnem Korur Fincancı aldı. Kamu otoritesi hiçbir çaba sarf etmezken TTB’nin 11 aydır sahada olduğuna dikkat çeken Korur Fincancı, “11 aydan uzun süre geçmesine rağmen hiçbir değişiklik olmadığı görülüyor. Açlık sınırına dahi ulaşamayan hane gelirleri ile ciddi bir yoksunluğun yaşandığı deprem bölgesindeki sorunlara hızla çözüm üretilmesi gerekmektedir. Bu sorunları çözümlenmediği koşullarda kamu otoritesinin sağlıklı yaşam hakkını ihlalden sorumlu olacağı da unutulmamalıdır” diye konuştu.
SES Eş Genel Başkanı Nazan Karacabey de TTB-SES Koordinasyonu’nun 11 aydır gönüllülük esasıyla yürüttüğü çalışmalardan bahsetti. Karacabey, “Neredeyse bir yıl olacak ama deprem bölgesinde hayatta kalma kriterlerini karşılayamayacak çok sayıda insan var. Halk, sağlıklı yaşama hakkına erişene kadar çalışmalarımız, çabalarımız sürecek” dedi.
Konuşmaların ardından çalışma ekibinin sunumuna geçildi.
TTB Halk Sağlığı Kolu üyesi Dr. Mehmet Zencir, “Afetler, gıda güvencesi ve güvenliğinin en büyük tehdididir. Malnütrisyon ise afetlerin uzun süreli etkilerinden en önemlilerinden birisidir” vurgusuyla sunuma başladı. Beş yaş altı çocukların acil durumlarda akut yetersiz beslenmeye karşı savunmasızlığına dikkat çeken Zencir, bu yaş grubunda yüksek düzeydeki yetersiz beslenmenin genel nüfusta akut yetersiz beslenmenin göstergesi olduğunu belirtti.
Uzman diyetisyen Dicle Dilan Salman, 0-5 ay ve 6 ay-2 yaş çocuklarda anne sütü eksikliği, besin gruplarının yeterli tüketimi, gıdaya ve suya düzenli erişim başlıkları altında sonuçları aktardı. Salman; kalınan yer ve erişim sorunları, beslenme ile ilgili kronik sorunlar, beslenmeden kaynaklanan sağlık sorunları, gıda alımı ve saklama koşulları, yardımlar, hijyen sorunları ile kalınan yer-olanaklar-yetersizlikler ilişkisi üzerine ayrı ayrı eğildi.
Saha çalışmalarında görev yapan Hemşire Leyla Kalın; insan onuruna yaraşır olmayan barınma alanlarının dayatılmasının kabul edilemez olduğunu ifade etti ve yakın zamanda Samandağ’da elektriğe bağlı olarak başlayan yangında iki çocuğun yaşamını yitirmesini örnek gösterdi. Kalın, eşitsizlik ve güvencesizlik olgusunun mülteci depremzede çocuklarda daha ağır yaşandığını da sözlerine ekledi.
Sunumdan öne çıkan veriler şöyle oldu:

•    Samandağ, Antakya, Defne ilçelerindeki toplamda 564 çocuğa ulaşılmıştır.
•    Ailelerin dörtte üçünden (%76,3) fazlasının güvenceli bir işi yoktur, yarısından fazlası (%56,7) düzenli gelire sahip değildir.
•    Ailelerin %10,3’ünün kendine ait mutfağı yoktur.
•    Ailelerin sadece üçte birinin (%33,5) gıdaya düzenli erişimi vardır.
•    Ailelerin üçte biri uygun gıda saklama koşullarına sahip değildir. Saklama koşullarındaki yetersizliğin nedenleri arasında buzdolabının yokluğu, küçük olması ve elektrik kesintisidir.
•    Ailelerin neredeyse yarısının suya erişimi yok ya da yetersizdir. Bunun nedeni olarak dağıtım eksikliği, yetersizliği ve su kesintisi saptanmıştır.
•    Annelerin %90,6’sının anadili Arapça’dır.
•    Günlük öğüne sahip olmayan çocuklar yaşla birlikte artmaktadır ve dört yaşta %7,2’yi bulmaktadır.
•    Çocuklar yaşamın ilk altı ayında sadece anne sütü ile beslenmesi gerekirken depremzede çocukların yaklaşık yarısı anne sütü almamaktadır.
•    Beş yaş altı çocukların sebze ve meyve ile tahıl tüketiminin yeterliliği diğer besin gruplarına göre daha yüksektir (sırasıyla %62 ve %44,3), yine de istenen düzeylerin çok altındadır. Et ve et ürünleri, yağ, baklagil ve süt ve sütü ürünleri yeterli tüketimleri oldukça düşüktür (sırası ile %17,7; %11,2; %5,8 ve %5,6). Çocukların %42,9’u günde en az bir kez yüksek enerjili paketli (abur cubur) gıda tüketirken; bu sıklık 24-35 aylık çocuklarda %53,9’a, 36-47 aylık çocuklarda %54,6’ya ve 48-59 aylık çocuklarda %56,2’ye yükselmektedir.
•    Beş yaş altı çocukların %6,2’sinde bodurluk (%3,7’si bodur, %2,5’i çok bodur); %8,9’unda zayıflık (%5,5’i zayıf, %3,4’ü çok zayıf) ve %4,4’ün aşırı kiloluluk belirlenmiştir.
•    Bodurluk sıklığı iki yaşın altında daha yüksektir (0-11 ay çocuklarda %11,3 ve 12-23 ay çocuklarda %10,5).
•    Yaşa göre zayıflık en fazla 0-11 aylık çocuklarda görülmektedir.
•    Aşırı kiloluluk belirgin şekilde en fazla 0-11 ay çocuklarda gözlenmiştir. Bu yaş grubunda toplamda aşırı kiloluluk sıklığı %14,5 iken, bu hız erkek çocuklarında %13,3, kız çocuklarında %15,4’tür.
•    Mülteci nüfusta toplamda bodurluk sıklığı %8,8 iken çok bodurluk %3,8, bodurluk %5’tir. Zayıflık toplamda %6,3 iken çok zayıf prevalansı %2,5 ve zayıf prevalansı %3,8’dir. Mülteci çocuklarda aşırı kiloluluk prevalansı ise %5,7’dir.
•    Boy açısından değerlendirildiğinde 45 çocukta (%21,7) persentilde değişiklik olmamasına karşın, 75 çocukta (%36,2) persentilde gerileme saptanmıştır.
•    Ağırlık açısından değerlendirildiğinde ise persentilde değişiklik olmayan çocuk sayısı sadece 24’tür (%11,5). Persentilde gerileme olan çocuk sayısı ise 107 (%51,4) ve persentilde ilerleme görülen çocuk sayısı 87’dir (%37).
•    Beden kitle indeksi açısından da benzer durum geçerlidir. Persentilde değişiklik olmayan çocuk sayısı 35 (%17) iken, 119 çocuğun (%57,8) persentilde gerileme ve 52 (%25,2) çocuğun persentilde ilerleme belirlenmiştir.
TTB’NİN ACİL ÖNERİ LİSTESİ
Çalışmaya göre TTB’nin önerileri şöyle;
•    Acilen mutfak koşullarının iyileştirilmesi, mutfaksız hanenin kalmaması.
•    Çocuklara uygun, kültüre ve yerele özgü, yeterli gıda desteğinin sağlanması.
•    Tüm nüfusu hedefleyen ancak yüksek riskli grupları da gören gıda desteklerinin oluşturulması.
•    Birinci basamak sağlık hizmetlerinde çocukların afet gerçekliğinde beslenme açısından takibinin yapılması.
•    Kronik hastalığı olan, vitamin mineral yetersizliği olan çocuklar gibi yüksek riskli gruplarının sağlık takiplerinin yapılması.
•    Beslenme durumunun tüm nüfusta takibinin yapılması.
•    Beslenme kolileri oluşturulurken sadece kuru gıda konulmaması, çocuklara uygun protein kaynaklarının (yumurta, paketli süt, et ürünleri) kolilere eklenmesi.
•    Beslenme politikaları oluşturulurken toplum katılımının sağlanması.
•    Gıda ve su desteğinin adaletli dağıtımının sağlanması, dağıtımda toplum katılımının benimsenmesi, hane gereksinimlerine göre desteğin sağlanması.
•    Geçici yaşam alanlarından kalıcı yaşam alanlarına geçişin hızlandırılması.
•    Saklama koşullarının iyileştirilmesi, buzdolabı desteğinin artırılması.
•    Elektrik kesintisi, su kesintisi gibi kesintilerin en aza indirilmesi.
•    Emziren kadınların nitelikli gıda açısından desteklenmesi.
•    Vitamin mineral desteklerinin sağlanması.
•    Çocuklara beslenme eğitimlerinin verilmesi.
•    Dağıtımlarda yüksek enerjili paketli gıdalardan (abur cubur) uzak durulması.
•    Çevresel hijyenin sağlanması.
•    Su, sanitasyon, hijyen koşullarının sağlanması.
•    Hanelerin ekonomik anlamda güçlendirilmesi, iş olanaklarının artırılması.
•    Tarım toplumu olan Hatay halkının tarım arazilerinin üzerinde kentlerin yeniden inşa edilmesinin önüne geçilmesi.”
Foto-Haber: Nezahat Fırıncıoğulları