Samandağ Kadın Yaşam Merkezi’nden Panele Davet Samandağ Kadın Yaşam Merkezi’nden Panele Davet

İnsan Hakları Derneği Hatay Şubesi Eylül Ayı Barış Nöbetini gerçekleştirdi. 
 İHD Hatay Şubesi Eş Başkan Mürsel Tonguç Salmanoğlu tarafından okunan basın açıklamasında şu ifadelere yer verildi.                                                          
“Özellikle Türkiye’de 6-7 Eylül olayları olarak bilinen “olaylar”, başta Rumlar olmak üzere Ermeni ve Yahudi vatandaşları hedef alan bir pogromdur.
10’dan fazla kişinin öldüğü, 60’dan fazla kadına tecavüz edildiği, 4000’den fazla dükkânın, 1.000'den fazla evin, 90 civarında ibadethanenin, 36 okulun saldırıya uğradığı pogromun ardından binlerce Rum Türkiye'den göç etmiştir. Katledilen insanları saygıyla anıyor bu olayları bir hakikat ve araştırma komisyonu kurularak bütün yönleriyle ortaya çıkarılmasını ve yüzleşilmesini istiyoruz.
Eylül ayı Barış nöbetimizi toplumsal olarak her gün giderek artan düzeyde maruz kaldığımız Fiziksel, Ruhsal ve Yapısal şiddet olaylarına dikkat çekmek için tutuyoruz. Şiddet gerek bireyler arası ilişkilerde gerekse toplumsal ilişkilerde tarihin her evresinde var olmuştur. Tarihsel süreçte biçimi, kapsamı, sınırlılıkları, anlamı, amacı, etkileri sürekli değişime uğramıştır. Geleneksel toplumlarda şiddet doğal hayatın bir parçası olarak görülmüş ve olağan karşılanmıştır. Modern toplumlarda şiddet, kurumsal (ordu, polis, hapishane vb.) bir boyut kazanarak merkezileşmiş, ulus-devletin tekeline geçmiştir. Postmodern toplumda ise üzerindeki tekel kalkmış, şiddet toplumun her alanına yayılmış, hatta bireylerin özel yaşamlarına kadar sokulmuştur. Postmodern şiddet görülmez, duyulmaz ve hissedilmezdir. Kısacası, toplumdaki iktidar ve güç ilişkileri değiştikçe, şiddet de farklı şekillerde ortaya çıkmıştır. Şiddetin geçirdiği söz konusu değişim ve dönüşümler, şiddetin, içinde yeşerdiği kültür tarafından şekillendiğini göstermektedir. Bu nedenle şiddet, toplumsal bir olgudur ve yol açtığı zararlar, yarattığı avantaj ve dezavantajlar vb. bütünsel olarak tüm toplumu etkiler. 
Toplumsal şiddet, toplumu meydana getiren bireylerce gerçekleştirilebildiği gibi, toplumun geneline güç ve iktidar sahiplerince de uygulanabilir. Toplumsal anlamda şiddet, kadına yönelik, çocuklara yönelik, çalışana yönelik, aile içi vb. gibi spesifik alanlarda mikro düzeyde yer almakla birlikte, daha genel ve makro düzeyde güç ve iktidar ilişkileri çerçevesinde de kendisine yer edinmiştir. Kapitalist toplumlarda üst sınıfın alt sınıf üzerindeki sessiz ve rızaya dayalı tahakkümü, modern ulus devletlerle yaygınlaşan gözetim pratikleri, muhalif görüşleri iğdiş eden tüketim alışkanlıkları vb. gibi fiziksel olmayan, ancak fiziksel şiddetin bedeni etkisiz kıldığı ya da yok ettiği derecede ruhları, zihinleri de etkisiz kılan ve yok eden bir şiddet biçimi toplumda başat konumdadır
Şiddet türlerinden biri olan Yapısal şiddet, iktidar konumundaki çıkar odaklarının güçlerini korumak ve geliştirmek amacıyla tüm toplumu denetim altında tutmalarını ifade eder. Bu gizli şiddetin en önemli araçları ise, sosyal medya ve kitle iletişim araçlarıdır Kayseri’de 30.06.2024 tarihinde kent genelinde ırkçı ve nefret söyleminde bulunan grupların Suriyelilerin ev ve işyerlerine yönelik saldırılar gerçekleştirmesi İstanbul’da Metro da mülteci bir çocuğun saldırıya uğraması, Nevşehir’de Amedspor forması giyen işçilere saldırılması gibi bir dizi toplumsal şiddet olayında yapısal şiddetin uygulandığı görülmektedir. 
Bugün siyasal iktidarın anti demokratik tutum ve davranışları her şeyi güvenlik sorunu olarak görme refleksi, ayrımcılığın ve nefretin dolayısıyla Yapısal şiddetin toplum içinde yayılmasını teşvik etmektedir. Özellikle Son günlerde Kürt müzikleri eşliğinde halay çeken ve video klipler paylaşanlara yönelik gözaltı ve tutuklamalar, güç ve iktidar sahiplerinin toplumsal barışı sekteye uğratan uygulamaları olmakla beraber, basın-yayın ve sosyal medya aracılığı ile yayılan kara propagandayla beraber Kürt halkına yönelik şiddeti körüklemiştir. Oysaki Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, halk şarkıları söylemenin, şiirler okumanın, halka açık toplantılar da dahil olmak üzere genel sloganlar atmanın ifade özgürlüğü sınırları içinde olduğuna karar vermiştir. Düğünlerde ve başka yerlerde söylenen şarkı ve sloganların içeriği ne şiddeti teşvik etmiş ne de bireyler için cezai kovuşturmayı gerektirecek açık ve yakın bir tehlike oluşturmuştur.
Şiddetin toplum içinde giderek daha fazla itibar görmesinin temel nedenlerinden bir diğeri de siyasal iktidarın çatışma ve savaş politikalarını yücelten veya kutsayan yaklaşımıdır. Gerek Kürt sorununun gerekse uluslararası sorunların çözümünde çatışma ve savaşın tek yöntem haline getirilmesi toplum içinde de militarizmin ve şiddet eğilimlerinin yaygınlaşmasına yol açmaktadır.
Devletin yalın bir şiddet aygıtına dönüşmesini engellemek ve barışçıl bir arada yaşam iradesine sahip çıkmak öncelikle siyasal erki elinde tutanların sorumluluğudur. Bu nedenle siyasal iktidarı kolluk güçlerinin şiddetini durdurmaya ve cezasızlıkla mücadele etmeye, şiddetin toplum içinde yayılmasını önlemek için ayrımcı ve nefret içerikli söylem ve politikalardan vaz geçmeye çağırıyoruz."
Foto-Haber:Nezahat Fırıncıoğulları

Editör: Nezahat Fırıncıoğulları