Av. Ecevit Alkan ve Antakya Çevre Koruma Derneği(AÇKD) tarafından Hatay'da “Çevresel Bozulmaya Karşı Kümülatif Etki Değerlendirmesi” için açtıkları dava görüldü.
Hatay 4. İdare Mahkemesinde görülen davaya Samandağ Ekoloji Platformu üyeleri, SMMMO Samandağ Temsilcisi Gül Oruç da katılarak destek verdi.
AÇKD Başkanı Nilgün Karasu ve Yönetim Kurulu Üyeleri ile Av. Ecevit Alkan’ın açtığı davaya Türkiye Barolar Birliği ve Türk Tabipler Birliği müdahil olma talebinde bulundu.
Davacı avukatlarından Mahmut Fevzi Özlüer, görülen dava sonrası basın açıklaması yaptı.
Av. M. Fevzi Özlüer, Ankara, İzmir ve Bursa’ dan avukatlar olarak davaya destek verme için geldiklerini, ayrıca Türkiye Barolar Birliği ve Türk Tabipler Birliğinin de davaya müdahil olduklarını belirtti.
Özlüer, 2020 yılında alınan karara tekrar dönülmesi yönünde taleplerini mahkemeye ilettiklerini ve bu davanın oldukça önemli bir dava olduğunu vurgulayarak “Hatay Valiliği Mahalli Çevre Kurulu Başkanlığı 2020 yılında Vali başkanlığında toplanarak madencilik faaliyetleri sırasında olabilecek olumsuz etkileri minimize etmeden faaliyete geçilmesine izin verilmemesi kararı aldılar. Bu kararda amaç, madencilik nedeniyle büyük çevresel sorunlar oluşmasını engellemek ve çevresel yıkımın geri döndürülmesi için gereken çok büyük maliyetlerden kurtulmaktı. Bunun için de Valilik mahalli il çevre kurulu, bu toplantıda madencilik faaliyetleri sonucu, yeryüzünün doğal yapısının bozulması, bitki örtüsünün ortadan kaldırılması, atık oluşumu, toz dağılımı, vibrasyon, gürültü, görsel kirlilik gibi çevreye olumsuz etkilerinin çevreye zarar vermeyecek ölçüde en aza indirilmesi için il genelindeki tüm faaliyetler için çed olumlu kararı alınması gerektiğine karar verdiler.
Fakat 6 Şubat 2023 depremlerinden hemen sonra bu karar kaldırdı. Böylece, il genelinde, maden işletmeleri için yapılacak başvurularda ve buna bağlı işlerde, beton Santrali vs gibi projelerde, etki alanının sosyal, kültürel hassasiyetlerine dikkat edilmesi, ilgili kurum, kuruluşların sürece dahil edilmesinin sağlanması, yoğun faaliyet baskısı olan alanlarda etkilerin detaylı bilimsel, teknik raporlarla ortaya konulmasının sağlanması, Hatay bölgesi ekosistemin, flora, fauna ve habitatın korunması, faaliyetten etkilenecek yöre halkının proje hakkında doğru ve güvenilir bilgi alması ve ÇED sürecine katılımının sağlanarak yanlış psikolojik manipülasyonun oluşmasını önlemek amacıyla, belirtilen koordinatlar içerisindeki bölgenin Hassas Alan olarak kabul edilmesine ve tüm grup madencilik faaliyetleri için ÇED GEREKLİDİR kararının verilerek ÇED raporunun Çevre ve Şehircilik Bakanlığına gönderilmesi kararı çöpe atıldı.
Peki sonra ne mi oldu? Ardı arkası kesilmeyen taş ocakları ve beton santralleri kümülatif etkileri değerlendirilmeden plansız, programsız bir biçimde açılmaya başlandı. Tüm kültürel, ekolojik, sosyal yaşam hızla bozulmaya yüz tuttu. Deprem ardından kentten göçen binlerce insan ve kırlarda yaşayanlar hava kirliliği, toz ile boğuşur oldu.
Şehrimizin fauna ve florası hızla yok oluyor. Biz, yurttaşlar olarak, Bu nadide coğrafyanın korunması, planlı bir kentleşme, giderek azalan su, toprak ve hava rezervlerimizin korunması için 5 Kasım’ da Hatay 4. idare mahkemesinde, 10.45'te tüm dostlarımızı ve duyarlı halkımızı duruşmaya katıldık.
Kaybedecek bir karış toprağımız, suyumuz ve har vurup harman savrulacak bir yaşamımız yok..” ifadelerine yer verdi.
Foto-Haber: Nezahat Fırıncıoğulları