NİSANUR YILDIRIM

(TBMM) - Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Fatih Karahan, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu'nda yaptığı sunumda, "Sıkı para politikamız talebi dengeleyecek, tasarrufları teşvik edecektir. Bunun sonucunda negatif düzeylere düşecek olan çıktı açığı, dezenflasyon sürecinin önemli bir bileşeni olacaktır" dedi. Zorunlu karşılık oranlarının arttırılmasının ardından piyasadan 1,5 trilyon TL’den fazla likidite çektiklerini açıklayan Karahan, atılan sıkılaştırıcı adımlarla nisan ayından itibaren tüketici kredisi büyümesinin yavaşladığını belirtti. 

TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu, Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanı Mehmet Muş'un başkanlığında toplandı. TCMB Başkanı Fatih Karahan, komisyonda, Merkez Bankası Kanunu gereğince Merkez Bankası’nın uyguladığı politikalar ve faaliyetlerine ilişkin bilgilendirme amacıyla sunum yaptı.

Karahan sunumunda şunları kaydetti:

"Yılın ilk çeyreğinde hem iç talep hem de net ihracat büyümeye pozitif katkı vermiştir. 2024 yılının ilk çeyreğine ilişkin veriler, iç talebin büyümeye yıllık bazdaki katkısının azalmakla birlikte halen yüksek seyrettiğine işaret etmiştir.  Öte yandan, ilk çeyrek itibarıyla net ihracat 2022 yılının üçüncü çeyreğinden bu yana ilk kez yıllık büyümeye pozitif katkı vermiştir.

“Yurt içi talepte bazı normalleşme işaretleri mevcut”

Yurt içi talepte direnç sürerken bazı normalleşme işaretleri mevcuttur. Yılın ilk çeyreğinde iç talep güçlü seyretmiştir. İkinci çeyreğe ilişkin öncü göstergeler, yurt içi talepte ilk çeyreğe kıyasla yavaşlamaya işaret etmektedir. Nitekim, çeyreklik bazda bakıldığında kartla yapılan harcamaların artış oranında nisan-mayıs döneminde belirgin bir yavaşlama gözlenmektedir. İmalat sanayi firmalarının geleceğe yönelik yurt içi sipariş beklentileri de çeyreklik bazda yatay seyretmiştir. Benzer şekilde, nisan-mayıs döneminde yapılan firma görüşmeleri de bu görünümü teyit etmiştir. Mevsimsellikten arındırılmış olarak tüketim malları ithalatı, nisan ayında yüksek bir artışla bahsettiğim görünümden ayrışmıştır. Bununla birlikte, mayıs ayına dair geçici veriler, tüketim malları ithalatının halen yüksek seviyelerde gerçekleşmekle birlikte aylık bazda düşüş kaydettiğine işaret etmektedir. Bu çerçevede, parasal sıkılaştırmanın iç talebe etkilerini çeşitli göstergeler üzerinden yakından takip etmekteyiz.

“Sıkı para politikamız talebi dengeleyecek, tasarrufları teşvik edecektir”

Çıktı açığının ilk çeyrekte bir miktar arttığı tahmin edilmektedir. İç talep ve üretime ilişkin görünüm, toplam talep koşullarının enflasyonist bir düzeyde seyrettiğine işaret etmektedir. TCMB bünyesinde takip ettiğimiz sekiz farklı çıktı açığı göstergesinin ortalaması çerçevesinde oluşturulan çıktı açığı tahminimiz, 2023 yılının ikinci yarısında zayıflama eğilimi sergiledikten sonra, 2024 yılı ilk çeyreği itibarıyla tekrar yükselişe işaret etmiştir. Sıkı para politikamız talebi dengeleyecek, tasarrufları teşvik edecektir. Bunun sonucunda negatif düzeylere düşecek olan çıktı açığı, dezenflasyon sürecinin önemli bir bileşeni olacaktır.

“Cari işlemler dengesindeki iyileşme devam ediyor”

2023 yılının ikinci yarısında ihracat miktar olarak artarken, ithalat azalmış, dış ticaret dengesi iyileşmiştir. Söz konusu dengelenme, 2024 yılının ilk çeyreğinde devam etmiş, cari açığın millî gelire oranı yüzde 2,7 seviyesine gerilemiştir. Sağ panelde gördüğünüz grafikteki taralı alanlar, yakın dönemdeki parasal sıkılaştırma döngülerini göstermektedir. Bu dönemlerde, talebin zayıflaması ve beklentilerin iyileşmesiyle birlikte, cari dengede düzelme gerçekleşmiştir. 2024 yılı ikinci yarısında, parasal sıkılaştırmanın gecikmeli etkisiyle, iç talepte zayıflama olacağını ve bu sayede cari dengedeki iyileşmenin devam edeceğini öngörüyoruz.

“Enflasyona en yüksek katkı 27,3 puanla hizmetler”

Son dönemde hizmet fiyatları ana gruplar içerisinde öne çıkmaktadır. Yıllık enflasyon mayıs ayı itibarıyla yüzde 75,5 olarak gerçekleşmiştir. Mevcut enflasyona en yüksek katkı yaklaşık 27,3 puan ile hizmetlerden gelmektedir. Bu grubu 18,7 ve 17,3 puanlık katkılarla gıda ve temel mal grupları takip etmektedir. Enflasyon göstergeleri ana eğilimde gerilemeye işaret etmektedir. Daha önceki iletişimimizde enflasyon gelişmelerini takip ederken sadece yıllık göstergeleri değil, aylık enflasyonun ana eğilimini de yakından takip ettiğimizi vurgulamıştım. Eylül ayından itibaren azalan enflasyon ana eğilimi, geçmiş enflasyona endeksleme davranışının yanı sıra, ücret güncellemelerinin de etkisiyle ocak ayında artışa dönmüştü. Ana eğilim, takip eden aylarda zayıflamış, mayıs ayında son Enflasyon Raporu’nda öngörülene paralel bir seyir izlemiştir.

“Yıllık enflasyon, hizmet grubunda yüzde 96”

Ana eğilimdeki yüksek seyirde hizmet fiyatlarının rolü belirgindir. Ana gruplar bazında incelediğimizde, son dönemde hizmetler grubundaki fiyat artışlarının, diğer gruplara kıyasla daha güçlü olduğunu görüyoruz.  Mayıs ayı itibarıyla yıllık enflasyon temel mal grubunda yüzde 56,5 oranındayken, hizmet grubunda yüzde 96 civarındadır. Hizmet sektörüne ait yayılım endeksi tarihsel eğiliminin üzerinde seyrederek, fiyat artışlarının sektör geneline yayılmaya devam ettiğine işaret etmektedir. Sektörün emek-yoğun yapısı kısmen bu gelişmeyi açıklarken, geçmiş enflasyona endeksleme davranışının etkisi, özellikle yönetilen-yönlendirilen kalemler, kira, sağlık ve eğitim hizmetleri üzerinde hissedilmiştir.  Bu hizmet kalemleri, şokların enflasyon üzerindeki etkilerinin uzun bir süreye yayılmasına neden olmaktadır.

“Gıda fiyatlarındaki artış, lokanta otel fiyatlarını olumsuz etkiliyor”

Ayrıca, başta kırmızı et olmak üzere, gıda fiyatlarındaki artışlar da lokanta-otel fiyatlarını olumsuz yönde etkilemektedir. Bu doğrultuda, hizmet enflasyonu ana eğilimi yavaşlamakla birlikte, yüksek bir seyir izlemektedir. Hizmet enflasyonu, ataleti yüksek ve görece düşük olmak üzere ikiye ayrıştırıldığında, yüksek seyri sürükleyen bileşenin ‘ataleti yüksek olan kalemler’ olduğu görülmektedir. Ataleti görece düşük olan hizmet kalemlerinde ana eğilimdeki zayıflama belirginleşmektedir. Öte yandan, ataleti yüksek olan kalemlerdeki enflasyonun son dönemde sınırlı da olsa yavaşlıyor olmasını olumlu bir gelişme olarak değerlendiriyoruz.

“Parasal sıkılaştırma sonrasında konut fiyatlarındaki artış yavaşladı”

Konut fiyatlarındaki artış eğilimi yavaşlamaktadır. Türkiye’de hizmet enflasyonundaki yüksek seyrin önemli bir bileşeni de kiralardır. Bu doğrultuda, konut piyasasındaki gelişmeleri öncü gösterge olarak yakından takip ediyoruz. Enflasyondan korunma saiki ile artan talep ve depremin yol açtığı arz-talep dengesizlikleri konut fiyatlarında yüksek oranlı artışlara sebep olmuştu. Söz konusu gelişmelerin etkileri, kiralara gecikmeli ve belirgin bir şekilde yansımaktadır. Parasal sıkılaştırma sonrasında ise, konut fiyatlarındaki artış hızı önemli ölçüde yavaşlamıştır. Konut fiyatlarının artış eğilimi tüketici enflasyonundaki eğilimin altında seyretmektedir. TCMB bünyesinde yapılan çalışmalar, diğer unsurların yanı sıra konut fiyatları değişiminin, kira enflasyonunu aynı yönde etkilediğine işaret etmektedir.  Dolayısıyla, konut fiyatlarındaki yavaşlamanın, ilerleyen dönemde gecikmeli olarak kira artışını sınırlayabileceğini değerlendiriyoruz.

“Piyasa beklentileriyle ara hedeflerimiz arasındaki farkın kapanacağını öngörüyoruz”

Parasal sıkılaştırmanın beklentiler üzerindeki etkisi yakından takip edilmektedir. Enflasyon beklentilerinin tahmin aralığına yakınsaması, dezenflasyon açısından kritik önemdedir. Enflasyonda yaşanan yukarı yönlü sürprizlerin de etkisiyle beklenti eğrisi şubat ve mart aylarında yukarıya kaymıştır. Mart ayındaki parasal sıkılaştırma sonrasında beklenti eğrisi Nisan ayında aşağıya kaymış, bu eğilim mayıs ayında da sürmüştür. İlk dört ayda anket katılımcıları 2,7 puanlık yukarı yönlü enflasyon sürprizi yaşamış, ancak yıl sonu enflasyon beklentilerini 1,6 puan ile daha sınırlı bir oranda güncellemiştir. Kararlarımızın enflasyon beklentilerinde iyileşme sağlayacağını ve piyasa beklentileriyle ara hedeflerimiz arasındaki farkın kapanacağını öngörüyoruz.

“Piyasadan toplam 1,5 trilyon TL’den fazla likidite çektik”

Miktarsal sıkılaşma ile likidite fazlası sterilize edilmektedir. KKM kur farkı ödemelerinin ve 2023 son çeyreğinde artan TCMB taraflı swap bakiyesinin yol açtığı likidite fazlasını sterilize ettik. Yıl sonunda oluşan dönemsel likidite fazlasının sterilizasyonu için aralık ayında TL depo alım ihalelerine başladık. Yurt içi ve yurt dışı yerleşiklerin TL varlıklara olan güçlü ilgisi sonucunda sistemde oluşan fazla TL likiditenin sterilizasyonu amacıyla mayıs ayı PPK toplantısından hemen sonra TL mevduat ve KKM için uygulanan zorunlu karşılık oranlarını artırdık. Bu düzenlemeyle birlikte piyasadan ilave 550 milyar TL olmak üzere toplam 1,5 trilyon TL’den fazla likidite çektik. Likidite gelişmelerini yakından takip ederek, sterilizasyon araçlarını gerektiğinde etkin bir şekilde kullanmaya devam edeceğiz.

“Mayıs ayında TL mevduat faizi yaklaşık 600 baz puan düştü”

Faiz artırımları ve makroihtiyati politika adımlarıyla finansal koşullar sıkılaşmıştır. Mart ayındaki faiz artışı ve makroihtiyati düzenlemeler sonrasında, ticari ve tüketici kredisi faizi ile mevduat faizi artmıştır. Kredi faizlerinin geldiği seviye, kredi büyümesinin yavaşlamasına ve iç talebin dengelenmesine katkı vermiştir. Mayıs ayında zayıflayan kredi talebi sonrasında kredi faizlerinde sınırlı bir gerileme yaşanmıştır. Türk lirası mevduat faizlerinin seviyesi ise, sistemde TL mevduat payı artışını desteklemektedir. Nitekim son veriler, yabancı para mevduattan Türk lirası mevduata geçişin hızlandığına işaret etmektedir. Sistemde oluşan TL likidite fazlasının da etkisiyle mayıs ayında TL mevduat faizi yaklaşık 600 baz puan düşerken, fazla likiditenin sterilizasyonu için yakın dönemde atılan adımlar ile TL mevduat faizindeki düşüş eğilimi sonlanmıştır. Para politikası duruşumuz ve makroihtiyati çerçeve, mevduat faizlerinin Türk lirasına geçişi destekleyecek seviyelerde kalmasını ve tasarrufların artmasını sağlayacaktır.

“Nisan ayında tüketici kredisi büyümesi yavaşladı, bu eğilim mayıs ayında da devam etti”

Tüketici kredi büyümesi zayıflamaktadır. Tüketici kredilerinin, iç talepteki dengelenmeyi tesis edecek bir hızda seyretmesi kritik önemdedir. 2024 yılının ilk çeyreğinde artan belirsizlik algısı nedeniyle kredi talebinin hızlanması, tüketici kredi büyümesinin, kredi kartı ve ihtiyaç kredisi kaynaklı artmasına neden olmuştu. Attığımız sıkılaştırıcı adımlarla, nisan ayında tüketici kredisi büyümesi yavaşlamış, bu eğilim mayıs ayında da güçlenerek devam etmiştir.

"KKM payı yüzde 26'dan yüzde 13,4'e geriledi"

TL mevduat payı artmaya devam etmektedir. Şubat ve mart aylarındaki yabancı para mevduata yönelik güçlü talep, mart ayında alınan kararlarla, hızlı bir şekilde ortadan kalkmıştır. Nisan ayından itibaren TL mevduat 1,3 trilyon TL artarken, parite etkisinden arındırılmış yabancı para mevduat ve kur korumalı mevduat, sırasıyla 16,2 milyar dolar ve 117 milyar TL azalmıştır. Böylece, son 9 ayda, Türk lirası mevduat payı yaklaşık yüzde 32’den yüzde 48’e yükselirken, Kur Korumalı Mevduatın payı yüzde 26’dan yüzde 13,4’e gerilemiştir. Para politikası duruşumuz ve uygulamakta olduğumuz makroihtiyati çerçeve, TL mevduata geçiş eğilimine katkı vermeye devam edecektir.

“Risk primimiz, 260 baz puan seviyelerine geriledi”

Risk primi iyileşme kaydetmiştir. Mevcut politika bileşimi, Türkiye’ye yönelik risk algısının iyileşmesini ve risk priminin düşmesini sağlamıştır. Türkiye’nin risk primindeki iyileşme, yılbaşından itibaren yavaşlamıştır. Artan döviz kuru oynaklığı ve rezerv görünümündeki bozulma, mart ayında risk algısını zayıflatmıştır. Mart ayı içerisinde aldığımız kararlar ile sıkı para politikası duruşumuz pekiştirilmiş, uyguladığımız politikalara olan güven artmış ve rezerv görünümü iyileşmiştir. Bu gelişmelerle risk primimiz, 260 baz puan seviyelerine gerilemiştir.

“Portföy girişleri ivme kazandı”

Türkiye’ye yönelik portföy girişleri ivme kazanmıştır. Tüm bu görünüm, Türkiye’ye yönelik portföy akımlarını desteklemiştir. Jeopolitik risklerin yükseldiği ve küresel risk iştahının azaldığı nisan ayında, gelişmekte olan ülkelerden portföy çıkışları gözlenmiş, Türkiye’ye ise giriş gerçekleşmiştir. Mayıs ayıyla birlikte diğer bazı Gelişmekte Olan Ülkelere portföy girişleri gerçekleşirken, Türkiye’ye yönelik girişler ivmelenerek devam etmiştir. Portföy girişleri, DİBS piyasasında yoğunlaşırken offshore swap kanalıyla da girişler artmaktadır.

“Swap hariç net rezervde geçtiğimiz hafta itibarıyla pozitife geçtik”

Parasal sıkılaşma süreci rezervlere olumlu yansımaktadır. 2024 yılı başından mart ayı PPK toplantısına kadar olan süreçte, rezervlerde bir düşüş yaşanmıştı. Mart toplantısında yaptığımız ilave parasal sıkılaştırma, yurt içi ve yurt dışı yerleşiklerin Türk lirasına güvenini artırmış ve rezervlere olumlu yansımıştır. Nitekim, 22 Mart – 24 Mayıs döneminde, yabancı para cinsi mevduat 15,9 milyar dolar gerilerken, rezerv yönetimi kapsamında, TCMB taraflı swap bakiyesi önemli ölçüde azaltılmıştır. Bu dönemde, brüt rezervler 18,4 milyar dolar artarken, swap hariç net rezerv 59,8 milyar dolar iyileşmiştir. Henüz resmi olmayan verilere göre, swap hariç net rezervde geçtiğimiz hafta itibarıyla pozitife geçmiş bulunuyoruz.

“Para politikasındaki sıkı duruşumuz fiyat istikrarı sağlanana kadar kararlılıkla sürecek”

Para politikasındaki sıkı duruş fiyat istikrarı sağlanana kadar kararlılıkla sürdürülecektir. Enflasyon görünümünde belirgin bir iyileşme sağlanana kadar, para politikasındaki sıkı duruşun sürdürüleceği ve ekonomi politikalarındaki eşgüdümün korunacağı bir görünüm altında, enflasyonun 2024 yıl sonunda yüzde 38’e gerileyeceğini tahmin ediyoruz. 2025 ve 2026 yıl sonunda ise enflasyonun sırasıyla yüzde 14 ve yüzde 9 olarak gerçekleşmesini ve orta vadede yüzde 5’te istikrar kazanmasını öngörüyoruz. Olumsuz baz etkisiyle enflasyon mayıs ayında zirveye ulaşmıştır. Böylece, politika iletişiminde sıklıkla vurguladığımız geçiş döneminin sonuna gelmiş bulunmaktayız. Para politikasındaki kararlı duruşumuz, yurt içi talepte dengelenme, Türk lirasında reel değerlenme ve enflasyon beklentilerindeki düzelme vasıtasıyla aylık enflasyonun ana eğilimini düşürecektir. Böylelikle, yılın geri kalanında enflasyonun istikrarlı olarak gerileyeceği dezenflasyon dönemine gireceğiz. Bu dönemde, olumlu yöndeki baz etkileri ve daha önemlisi enflasyonun ana eğilimindeki düşüşün devamı etkili olacaktır. Para politikasındaki sıkı duruşumuzu fiyat istikrarı sağlanana kadar kararlılıkla sürdüreceğiz.

“Önümüzdeki dönem talep zayıflayacak”

Bu süreçte iki ana koşul gözeteceğiz; birincisi, aylık enflasyonun ana eğiliminin, belirgin ve kalıcı bir düşüş göstermesidir. İkincisi ise enflasyon beklentilerinin öngörülen tahmin aralığına yakınsamasıdır. Mart ayında attığımız adımların etkisiyle finansal koşullar önemli ölçüde sıkılaşmıştır. Bu durumun etkisini krediler üzerinde görmekteyiz. Önümüzdeki dönemde bunun talebi zayıflatacağını, fiyatlama davranışlarına olumlu yansıyacağını ve dezenflasyon sürecini güçlendireceğini öngörüyoruz. Bu süreçte maliye politikalarının katkısı ve yönetilen-yönlendirilen fiyatların eşgüdüm halinde belirlenecek olması, dezenflasyon sürecini destekleyecektir.  Aylık enflasyonun ana eğiliminde belirgin ve kalıcı bir düşüş sağlanana ve enflasyon beklentileri öngörülen tahmin aralığına yakınsayana kadar sıkı para politikası duruşumuzu sürdüreceğiz. Enflasyonda belirgin ve kalıcı bir bozulma öngörülmesi durumunda ise, para politikası duruşumuzu sıkılaştıracağız.

“Enflasyonu düşürmek için ne gerekiyorsa yapmaya devam edeceğiz”

Fiyat istikrarı, sürdürülebilir büyüme ve toplumsal refah artışı için ön koşuldur. Merkez bankaları, bu unsurlara en büyük katkıyı fiyat istikrarını sağlayarak yaparlar. Bu bilinçle TCMB olarak önemli adımlar attık. Kalıcı fiyat istikrarını sağlayana kadar, sıkı para politikası duruşumuzu kararlılıkla sürdüreceğiz. Hazirandan itibaren yaşayacağımız dezenflasyon sürecinde, enflasyonu belirlediğimiz ara hedeflerle uyumlu olacak şekilde düşürmek için ne gerekiyorsa yapmaya devam edeceğiz.”

Sunumun yapıldığı komisyon toplantısına, Merkez Bankası başkan yardımcıları Osman Cevdet Akçay, Hatice Karahan ve Merkez Bankası bürokratları da katıldı. 

Kaynak: anka