CHP Genel Başkanı Özgür Özel, "Sayın Cumhurbaşkanı'yla yaptığımız görüşmede yaptığım dış temaslar hakkında bilgiler verdim. Bir dosya sundum. Filistin için sol ve sosyalist partilere yazdığım mektuplar, SPD konuşmam, Türkçeleri Sayın Cumhurbaşkanı’na verdiğim dosyalarda var. Ayrıca 'Yurt dışına gitmeden önce Dışişleri Bakanlığı'ndan brifing almam lazım' dedim. Kendisi dedi ki; 'Bu konularda hatta daha da genişletti, Milli Savunma, İçişleri, Dışişleri Bakanlarımız, Sayın Başkan ihtiyaç duyduğunda brifing versinler ve bu temaslar sağlasın.' Bu önemli bir adımdı" dedi.
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Habertürk'te gazeteci Esra Toptaş ve Fevzi Çakır'ın konuğu oldu. Gazetecilerin sorularını yanıtlayan Özel, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile görüşmesi hakkında konuştu.
Özel, şunları söyledi:
"Şüphesiz yeni bir dönem başladı. Atanmayan öğretmenler, mülakat mağdurları ve müfredatın böyle hızla değiştirilmesine itiraz eden herkesi 18 Mayıs'ta yani Gençlik Bayramı'ndan bir gün önce İstanbul'da Saraçhane Meydanı'nda bir büyük mitinge davet ettik. 26 Mayıs günü de Ankara'da Emeklilerle Tandoğan Meydanı'nda 10 bin liralık en düşük emekli maaşına isyan edeceğimiz ve tüm emekli maaşlarında iyileştirme için kamuoyunun dikkatini çekeceğimiz bir mitingi duyurduk. Bu tip mitingler, bu tip tematik mitingler sürecek. CHP hem seçim zamanında şunu söyledi; ‘halkın gündeminde olmayan hiçbir gündemin peşine takılmayacağız’ dedi. Seçimden sonra da ‘mağdurların mutlaka sesini duyacağız diye söz vermiştik. Bunlar emeklilerdir, asgari ücrete mesela zam yapılmaması gündemde ve asgari ücret hızla eriyor enflasyon karşısında, onlarla ilgili de haziran ayının ilk haftası içinde bir büyük miting yapacağız. Yani şu günden bir ay sonraya kadar üç büyük kitlesel miting yapılmış olacak ve devamı da gelecek bunların. Bugüne kadar sesini duyurmayan, sessizce kendi ıstırabı çekmek zorunda kalan insanların sesi olacağız. Sesini duyuracağız. Mücadeleyi sürdüreceğiz. Ama bu mücadele sadece miting meydanında ya da sadece örneğin TBMM'nin kürsüsünde mücadele etmekle olmuyor. Bunun bir de müzakere tarafı var. O tarafı da eksik bırakmamak önemli.
"YUMUŞAMA LAFINI DOĞRU BULMUYORUM"
Siyaset sadece münakaşa yapılacak bir kurum değildir. Küslük kaldıracak bir kurum değil. Bu çünkü siyaset konuşularak yapılır. Ama yumuşama lafını hiç doğru bulmuyorum. Defalarca da söyledim, normalleşme. Normali bu. Geçen gün Sayın Bahçeli'yi ziyaret ettim. Randevu istedim bir gün içinde verdi. 7 yıl sonra ilk temas diye bütün gazeteler yazmış. Böyle bir şey olmaz. '7 yıl sonra ilk temas ya da işte 22 yılda ikinci kez bir araya geldiler.' Bunlar doğru değil. Biz yanlış gördüğümüze yanlış diyeceğiz, doğru gördüğümüze doğru diyeceğiz. Müzakereyi yapacağız. İsteklerimizi sıralayacağız. Yerine gelirse teşekkür edeceğiz yerine gelmezse tepki göstereceğiz, mücadele edeceğiz. Bu kadar basit. Gerçek demokrasilerde el sıkışmayan parti liderleri olmaz. Kısa süreli tansiyonlar olur. Bunu sürdürenleri zaten siyaset eler gider. Ayrıca 1977-1980 arası Adalet Partisi ve CHP'nin genel başkanları sıkışmıyordu. Darbeciler el ovuşturdular onları sıkışmayınca. Bunu görmek lazım.
"ERDOĞAN, 'GENEL BAŞKANA BRİFİNG VERİLSİN' TALİMATI VERDİ"
Sayın Cumhurbaşkanı'yla yaptığımız görüşmede yaptığım dış temaslar hakkında bilgiler verdim. Bir dosya sundum. Filistin için sol ve sosyalist partilere yazdığım mektuplar, SPD konuşmam, Türkçeleri sayın Cumhurbaşkanına verdiğim dosyalarda var. Ayrıca dedim ki; 'bir devlet geleneğini terkettik son 20 yılda. Benim yurt dışına gitmeden önce Dışişleri Bakanlığı'ndan brifing almam lazım. O ülkeyle ilişkilerim nasıl, sorunlarımız nasıl, iş birliklerimiz de noktada, önümüzdeki fırsatlar riskler ne ve aslında benden ne beklersiniz? Üzerinde mutabık olmadığım bir konu varsa o zaman ayrı düşündüğümü söylerim. Ama yüzde 85 Türkiye'nin dış politikasında benzer müştereklerde birleşiyor olmamız lazım. Eskisi gibi sürekli bilgilendirme de yapılmıyor. Gideceğimiz ülkeyle ilişkiler konusunda bize brifing vermelisiniz. Ve dönüşte de bizim bilgi vermemiz lazım.' Bunları Sayın Cumhurbaşkanına bunları söyledim. Burada pozitif yaklaşıp bir talimat verdiği için bunu söyleyeceğim. Kendisi dedi ki; 'Bu konularda hatta daha da genişletti, Milli Savunma, İçişleri, Dışişleri Bakanlarımız, Sayın Başkan ihtiyaç duyduğunda brifing versinler ve bu temaslar sağlasın.' Biz diğer bakanlarla da bizim genel başkan yardımcılarımızın iletişiminin faydalı olacağını söyledik. Bu konuda da bir talimat vereceğini söyledi. Bu önemli bir adımdı.
"'OTURMA DÜZENİ BİZİM AÇIMIZDAN SORUNLUDUR, TELAFİSİ GEREKİR' DEDİM"
Cumhurbaşkanı'yla görüşmeye gittiğimizde odaya girdiğimde karşılıklı oturma düzeni beklerken üç koltuk vardı. Şaşırdım, burada denge nasıl sağlanacak diye. Hemen fark ettim. Oturma düzeni önemli bir şey, önceden de konuşmuştuk. Sayın büyükelçimiz, Sayın Hasan Doğan'la görüştüğünde oturma düzeninin her iki tarafın eşit şartlarda oturacağı düzen olmasını temin edeceklerini taahhüt etmişti. Girdiğimizde ona uygun düzen yoktu. İlk anda kameralar önünde sorun edip, gerginlik yaşanıyor görüntüsünü vermek istemedim. Biz üç yerde randevu talep ettik: Çankaya Köşkü, TBMM ve AK Parti Genel Merkezi ancak Beştepe'de verilseydi, oraya da giderdik ama orada zorluklarımız olduğunu söyledim. Bunun için Hasan Bey de emek sarfetti. 'Oturma düzeni bizim açımızdan sorunludur, telafisi gerekir' dedim. Sayın Cumhurbaşkanı da AK Parti kaynakları da doğruladı, o yüzden söylüyorum; kendisi 'Biz de bir iadeiziyarette bulunalım, CHP Genel Merkezi'ne olur mu' dedi. Ben de 'Gayet isabetli olur, memnun oluruz' dedim.
"SİYASETÇİ ELEŞTİRİYE AÇIK OLACAK"
Taha Hüseyin Karagöz, Yeni Şafak'ta çalışırken bana bir yolla ulaştı. 'Ben TV Net'te program yapıyorum 'Zor Sorular' diye, sizin Meclis'te performansınızı görüyorum, benim zor sorularıma cevap vermek istemezsiniz' gibi bir mesajla programına davet etmişti. Nezaketli dille söylemişti. Ben de 'tamam' deyip gitmiştim. Kamuoyunda çok tartışılan konuyu sert üslupla soruyor. Karşı mahallede programın bizim tezlerimiz açısından faydası olmuş. Meclis'te geldi, evleniyormuş. 'Birçok yere dağıttım, şeref verirsiniz' dedi, davetiye verdi. Siyasetçi eleştiriye açık olacak. Bütün eleştiriler başım üstüne. Kızıp da bir şey demem. Yeni dönemin ruhu başka bir şey. Buna belki içinden rahatsız olup, kamuoyundaki büyük destek üzerine bir şey demeyen, mahalle kavgasının yaralarını unutmayan, haklı da olabilecek kadar bazı arkadaşların tepki gösteriyor olmasını anlıyorum. Eleştirileri anlıyorum, buradaki pozisyonum eleştiren arkadaşlar gibi değil. AK Partili kalemlerle sıkı fıkı oluyorum diye bir şey yok. Hayatımda kimsenin elini havada bırakmadım. Kapıma gelen, randevu isteyen birisine 'hadi kardeşim git' diye bir şey olmaz.
"CHP'NİN İKTİDAR YÜRÜYÜŞÜNÜ, OKYANUSU GEÇECEK İKEN DEREDE BOĞULMASINA KİMSEYE İZİN VERMEYECEĞİZ"
İlk önce Balıkesir'de belediye başkanımız, 6 ay boyunca kendisine yardımcı olduğu gerekçesiyle milletvekilinin ağabeyini danışman atadı. Telefon açtık, istifa etti. Dün Bursa'yla konuştum, net olarak mesajımızı verdik. İstifa ettirdiler. Adana'dan haber geldi, çözülecek. Eş, dost kayırmacılığı CHP'nin yapacağı bir şey değil. AK Parti'de bunun olmadığı belediye yoktu, normal karşılıyorlardı. Biz bunu eleştirdik. Adalet ve Kalkınma Partisi koyu gri, bir nokta koysan kolay görünmüyor; CHP bembeyaz, dokunduğun yerde sırıtıyor. Kurşun kalemle kimsenin dokunmasına izin vermem. CHP belediyelerinde eşgüdüm, eğitim ve denetim departmanı kuruyoruz, başında Yılmaz Büyükerşen var. Denetimin altında 20 Sayıştaycı, onun yanında mülkiye müfettişleri, önceki dönem milletvekilleri. Bundan sonraki dönemde CHP'nin iktidar yürüyüşünü, okyanusu geçecek iken derede boğulmasına kimseye izin vermeyeceğiz."