Kadın cinayetlerine, erkek şiddetine ve iktidarın kadın düşmanı politikalarına karşı sürdürülen protestolar devam ediyor.
Hatay/Samandağ’da Emekçi Kadınlar Derneği’nin çağrısıyla Yeni Park’ta bir araya gelen kadınlar, basın açıklaması yaptı.
Basın açıklamasında, İstanbul Sözleşmesi’nin yeniden yürürlüğe girmesi, 6284 sayılı yasanın etkin bir şekilde uygulanması ve kadın cinayetlerinin son bulması için mücadeleyi büyütme çağrısı yapıldı.
"Koruma, Aklama, failleri tutukla!", "Cezasızlık bitecek, kadınlar yaşayacak", "Tarikat-Çete-Patron düzeni yıkılacak, kadınlar yaşayacak", " Narin Güran'ı unutmadık", "Normal Doğum Eylem Planı değil, ücretsiz-nitelikli-kamusal kreş", "6284 Sayılı Kanun ve İstanbul Sözleşmesi uygulanacak" yazılı dövizler taşındı. Kadınlar eylem boyunca, "Ayşenur Halil ve İkbal Uzuner isyanımızdır", "Kadınların katili AKP düzeni", "Yobazları durdurun, çocukları kurtarın", "Kadın cinayetlerine karşı ayaktayız", "Hükmet istifa", "AKP varken güvende değiliz" sloganları attı.
Emekçi Kadınlar Derneği, yaptıkları basın açıklamasında şu ifadelere yer verdi:
2024 yılının başından ekim ayına kadar 296 kadın cinayeti işlendi ve 184 kadın da şüpheli şekilde hayatını kaybetti. Sadece ekim ayı içindeyse aynı gün İstanbul Eyüpsultan ve Fatih'te Semih Çelik, Ayşenur Halil ve İkbal Uzuner isimli 2 genç kadını vahşice katletti.
Beyoğlu'nda da Semir Tarhan ve Ömer Konu bir kadına sokak ortasında tecavüz girişiminde bulundu. Birkaç gün önce ise günlerdir kayıp olarak aranan üniversite öğrencisi Rojin Kabaiş Van Gölü sahilinde şüpheli şekilde ölü bulundu.
Tıpkı Özgecan Arslan, Pınar Gültekin, Şule Çet, Emine Bulut gibi ismini hece hece aklımıza kazıdığımız nice kadın katledildiğinde, küçük Narin gibi nice çocuk yobazlar tarafından istismar edildiğinde, hayattan koparıldığında hissettiğimiz gibi yaşanan son kadın cinayetleri ve kadına yönelik şiddet olayları karşısında hepimizin yüreği öfke ve isyanla dolduğu için bugün burada toplandık.
Her yeni güne bir kadın cinayeti, bir şiddet olayı, bir istismar haberiyle uyanmaya artık tahammülümüz kalmadı. Ülkemizin her köşesini tarikatlar, çeteler ve sömürücü patronlar sarmış durumda. İktidardakiler onlar için ne istedilerse verdik diyorlar. Gerçekten de ne istedilerse verdiler. Tarikatların, çetelerin en karanlık suçlarını affettiler. Ensar'da istismarı akladılar, Aladağ'da kız çocuklarını yaktılar. Her sokağımızı her mahallemizi bir mafya örgütüne, çetelere teslim ettiler. Hakkını arayan emekçilerin karşısına holdinglerin muhafızı olarak polisi, jandarmayı diktiler. Emperyalizme uşaklık ederek Türkiye'yi bir göçmen hapishanesine çevirdiler. Toplumu örgütsüz kıldılar. Kadınlara düşman olanlara, halka düşman olanlara her şeyi verdiler ancak "yaşamak istiyorum" diyen kadınları korumadılar.
İkbal Uzuner'in 1 yıldır yapmış olduğu şikayetleri işleme koymadılar. Sokak ortasında bir kadına tecavüz girişiminde bulunan failleri salıverdiler ve ancak kamuoyu baskısı sayesinde yeniden gözaltına aldılar. Rojin Kabaiş ‘in cansız bedenine çok dar bir alanda arama yapılmasına rağmen 18 gün sonra ulaştılar ve ilk işleri dosyaya gizlilik kararı koymak oldu. Gericiliği toplumun her hücresine nüfuz ettirerek, İstanbul Sözleşmesi'nden çıkarak, 6284 Sayılı Kanunu uygulamayarak, şiddet faillerini cezasızlıkla ödüllendirerek tüm bu yaşananlarda adeta azmettiricilik yaptılar.
Kimse bize bu cinayetlerin, kadına yönelik şiddetin münferit olaylar olduğunu söyleyemez.
Günlerdir katillerin, canilerin bireysel yaşantıları, bağımlılıkları konuşuluyor, internet forumlarında yazılanlar çizilenler konuşuluyor. Kimse bu toplum bu hale nasıl geldi, bu failleri yaratan koşullar nedir bunu konuşmuyor.
İnsanları, toplumu yalnızlaştırdılar. Örgütlenme ve dayanışma kanallarını yok ettiler. Amerikancı, bireyci ve gerici bir düzen egemen kılındı. Yurttaşlık kavramı, toplumun ortak hedef ve değerlerinin parçası olarak yaşama zemini yok edildi. Bu düzen kadınları eşit görmüyor, kadınların sadece kadın oldukları için katledilebildikleri, birilerinin ünlü olmak için vahşice saldırılar gerçekleştirdiği bir toplum üretiyor.
Kadınlar olarak "güvende değiliz" diyorsak bunun sorumlularıyla en kökten şekilde mücadele etmeliyiz. Adlı adınca söylüyoruz: sokakları güvensiz, kadınları hedef haline getiren AKP gericiliğidir, bireyciliktir, cezasızlıktır. Kadınları katleden "canavar" bu düzenin ta kendisidir.
Burada bulunan kadınlar olarak biliyoruz kadına yönelik şiddet durdurulamaz değil. Önlenebilir kadın cinayetlerini önlemeyenler, şiddeti durdurmayanlar tüm yaşananlardan sorumludur. Yine biliyoruz tarih de kader sanılan şeyler de mücadeleyle değişir. Tarihin en zor anlarında bir mücadele başlar ülke kurtulur, mücadeleyle devrimler olur.
Devlet görevini yapmıyorsa, kolluk görevini yapmıyorsa, gericilik kadınları nefes alamaz hale getiriyorsa, AKP tüm gücüyle kadınlara saldırıyorsa biz de, bize yaşam hakkı tanımayan bu düzeni başlarına yıkmak için biz de en kararlı şekilde mücadele edeceğiz. Yalnız değil beraber, öfkeliysek öfkemizi örgütlü kılarak, bugünden sonra hiçbir kadını hiçbir yerde yalnız bırakmayarak mücadele edeceğiz ve biliyoruz mutlaka ama mutlaka kadınlar kazanacak.
Eşitlik, laiklik, özgürlük mücadelemizle gelecek. Kadınların kurtuluşu kendi elleriyle gerçekleşecek.”
Foto-Haber: Neslihan Sağaltıcı